Kürt bilgesi gazeteci Musa Anter’in katledilmesi davasının zaman aşımından düşürülmesine tepki gösteren oğlu Dicle Anter, verilen karara karşı da adalet mücadelesini sürdüreceklerini söyledi
Kürt bilgesi gazeteci Musa Anter, 20 Eylül 1992’de Kültür Sanat Festivaline katılmak için gittiği Diyarbakır’da katledildi. JİTEM tarafından katledilen Apê Musa’nın failleri ise verilen 30 yıllık hukuki mücadele sonucunda aklandı. Birçok JİTEM elemanı tarafından yapılan itiraflar ardından açılan dava da Ankara 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi tarafından dün görülen duruşmada cinayet üzerinden 30 yıl geçtiği ve davanın zamanaşımına uğradığı belirtilerek, düşürüldü.
Anter ailesi ve avukatı Selim Okçuoğlu’nun 30 yıllık hukuki mücadelesi, 5 dakikalık ara ve 10 dakikalık ara karar ile tek bir sanık ve maddi gerçek ortaya çıkmadan kapatıldı. Avukatların ve Dicle Anter’in duruşmada ısrarla, JİTEM’in devlet içerisinde bir kontra örgütleme olduğu, işlediği suçların siyasi saiklerle Kürt halkının temsilcilerine yönelik olduğu, bu kapsamda Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) 77 ve 78’inci maddelerle de yer alan “insanlığa karşı suç kapsamında” ele alınarak, zamanaşımı işleminin uygulanmamasını talep etse de, mahkeme görmezden geldi.
Anter davasında verilen kararı Dicle Anter, dava avukatlarından ve İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ile gazeteci-yazar Hüseyin Aykol değerlendirdi.
Siyasi bir cinayet
Katledilen Anter’in oğlu Dicle Anter, Apê Musa’nın siyasi bir cinayetle katledildiğini belirterek, mahkeme heyeti tarafından verilen kararın da siyasi olduğunu söyledi. Türkiye’de bağımsız bir yargının olmadığı, siyasete bağlı, siyasi erkin gücünün ispatı olarak karşılarına çıktığının altını çizen Anter, “Esasında o kadar çok delil, veri varken, failler belli iken, bu faillerin şu anda ellerini kollarını sallayarak, toplum içerisinde katil sıfatıyla gezmeleri gerçekten üzücü bir olaydır. Bu kararı alanlar bunları düşünmeliydi. Yarın, öbür gün onlarında başına gelebilir. Türkiye’de yarın ne olacağı belli değil. Bugün başka bir şey gelir, her şey ters düz olur” dedi.
‘Faili belli’ cinayet
Mahkeme heyetinin kararı okumasında, her şeyin nasıl organize edildiğinin açık bir şekilde ortaya çıktığını aktaran Anter, “Her şey önceden hazırlanmış, planlanmıştı ve duruşmada bize yansıtıldı. Esasında Anter cinayeti geçmişte olan faili belli cinayetlerin hem de önümüzde yaşanabilecek ‘faili belli’ cinayetlerin önünü kesecek, açığa çıkaracak bir ayna görevi görecekti. Yaşanan durum adaletsiz bir durumdur ve ülkem adına bu karara üzülüyorum. Adalet ve hukukun ayaklar altında olduğu bir dönem geçirdik” diye konuştu. Anter, babasının davasında verilen karara karşı da adalet mücadelesini sürdüreceklerini sözlerine ekledi.
‘Üzgün, kızgın, öfkeliyim’
Davayı avukat Selim Okçuoğlu ile birlikte 1996 yılından bu yana takip ettiğini anlatan Anter, “Babamı kaybettim. Bir insanım ve böyle bir cinayetle, babamın benden alınmasını hala kabullenemiyorum. Mezarı başına her gittiğimde ‘ne yapacağım, ne yapabilirim’ diye soruyorum kendisine, bazen o kadar çaresiz kalıyorum. Ama maalesef bu işler böyle oluyor. Bu karara karşı hem üzgün hem kızgın hem de öfkeliyim” dedi.
Faillerin ölmesi bekleniyor
İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ise, bir dönemin bu şekilde kapatılmasının kabul edilemez olduğunu söyledi. Yapılan bu uygulamanın da cezasızlık politikasından bağımsız olmadığının altını çizen Türkdoğan, “Böyle davalar ya sürüncemede bırakılıp, zaman aşımından düşürülür ya da kısmi aflarla kişiler bırakılır. Türkiye de bu dosyalarda ‘zaman aşımına bırakma’ taktiğini uyguladı. Davalar zaman aşımına girmeden o kadar uzun sürdürülüyor ki faillerin doğal yollardan ölmesi bekleniyor. Ya da bazı failler öldürülmüş, intihar etmiş oluyor. Bir dönem bu şekilde kapatılıyor” ifadelerini kullandı.
‘Cezasızlık politikası’
Türkiye’nin Anayasa’sını ve yer alan 90’ıncı maddeyi hatırlatan Türkdoğan, şöyle devam etti: “Anayasa 90’ıncı madde uyarınca AİHM’in kararları bağlayıcıdır. Apê Musa’nın katledilme davasında AİHM, esastan ve usulden ihlal kararı vermiştir. İhlal kararı nedeniyle soruşturmalar açılabilmiştir. Apê Musa cinayeti ve benzer cinayetler nedeniyle Avrupa Konseyi Türkiye’yi izlemeye almıştır. Fakat geldiğimiz gibi nokta şu Osman Kavala, Selahattin Demirtaş kararlarında olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti sözleşmenin gereğini yerine getirmiyor, kararları uygulamaktan kaçıyor. Bunun tamamına cezasızlık politikası diyoruz. Bu cezasızlık politikası ancak ve ancak demokratik hukuk devletine bağlı bir siyasi iktidar değişikliği ile son bulabilir.”
Apê Musa’nın izinde büyüyecek
Gazeteci-yazar Hüseyin Aykol da, Anter cinayetinin “insanlığa karşı bir suç” olduğunu ve bu kapsam ele alınması gerektiğini belirterek, mahkeme heyetinin bir önceki celsede bu kararı vereceğinin, takındığı tutum nedeniyle ortada olduğunu söyledi. Aykol, “15 Eylül’de karar veremezlerdi çünkü daha 5 gün vardı zaman aşımına… Zamanaşımı süresinin dolmasından bir gün sonraya ısrarla mahkeme günü verildi. Ancak mahkeme heyeti önceden hazırladığı kararı okudu. Onlar zaman aşımı ile Apê Musa’nın öldürülmesini unutturmak istiyorlar. Katillerine ceza vermemek istiyorlar. Biz Apê Musa’yı 30 yıldır anıyoruz, onun bıraktığı özgür basın kurumlarını geliştiriyoruz. O nedenle onlar bizleri, O’nun nezdinde katilleri aklayarak, cezalandırıyorlar. Özgür Basın, Apê Musa’nın izinde büyüyecek” dedi.
Devleti ve sistemi tanıyan bir gazeteci olarak bu kararın verilmesini beklediğini aktaran Aykol, “Heyete avukatlar bir çıkış yolu gösterdi. Bu dava ‘insanlığa karşı suçtur’ diyerek, devam edebilirlerdi ancak sonuç böyle oldu” diye aktardı.
ANKARA