Buradaki hayatta öğrendiğim şeylerden diğeri de, evlerde hemen hemen çöp hikayesinin son bulmuş olmasıdır. Evlerde çöp değil, dönüşüme devam edecek atık çıkar. Ancak bu sistem için ilk önemli adım evin içine girenlere dikkat etmek
Ercan Jan Aktaş
“L’hiver venu, les hirondelles s’en vont en Afrique / Kış geliyor, Kırlangıçlar Afrika’ya gidiyor.”
Bask’ın Soule bölgesinde yaşamaya başlamamın hayatıma kattığı diğer bir şey de, ‘hayat yavaş yaşanır’ ilkesi oldu. Doğa, hayatın hızlı akmadan da devam ettiğinin belki de en basit kanıtıdır. İşte ben bunun bilincine ilk burada vardım. Geldiğim hayatta belki de bunu fark etmem çok de mümkün olmadı. Hayat doğanın içinde devam ettiğinden, sen de çevrene duyargalarını açmaya başladığında doğanın sesini, ahengini de duymaya başlıyorsun. “Hayat gerçekten basit ama biz onu karmaşık hale getirmekte ısrar ediyoruz” demiş haklı olarak Konfüçyüs. Soule bölgesinde doğa ve hayvanlar ile iç içe bir hayat öncelikle insanın kendisine dönmesine, hayatın değerini anlamasına bir kapı aralıyor.
Hayvan hakları
Daha sakin ve farkında bir hayatı birlikte yaşadığımız hayvan dostlarımız da zaman zaman kulağımıza fısıldarlar. Sokak hayvanlarına denk gelmedim burada. Bütün ailelerde evcil hayvanlar yaygın şekilde bulunur. Kediler, köpekler, hatta kimi evlerde bunların sayısı oldukça artar. Çiftlik sahipleri sürüleri için eğitilmiş birkaç köpek bulundururlar. Türkiye’de iktidarın son zamanlarda sokak köpeklerini ‘uyutma’ adı ile katliamdan geçirme planları üzerinde devam eden tartışmaları izlerken buradaki hayvan hayatlarına da daha yakından baktım. Doğaya, hayvanlara yaklaşım aslında insanların, sistemlerin insan ve insan hayatlarına yaklaşımı üzerine de bizlere önemli bilgiler vermektedir. Doğa ve canlı hayatları üzerine bir hiyerarşi kurmadan, hayatı birlikte, bir arada düşünüp örgütlemek ile ancak mutlu insan toplulukları oluşabilir.
Doğa ile ilişki
İnsan, çevresi ile birlikte bir zenginlik kazanır, çevresi ile birlikte insandır. Tek başına var olması ve varlığını sürdürmesi imkansızdır. Hiç kimse yoktur ki çevresine –hem fiziksel, hem de zihinsel- duyarsız kalarak yaşayabilmiş olsun. Aynı şey, yalnız insanlar için değil canlı cansız tüm varlıklar için de geçerlidir. Daha içeriden, yavaş, kulak kabartarak etrafımıza baktığımızda, dinlemesini bildiğimizde bütün bunları görmemiz mümkündür. ‘İnsan, belki doğasında bulunan belki sonradan kazandığı bir yeti ile tahakküm ve zorlamayı sever ve kendinden zayıf olana hükmetme arzusunu içinde taşır’ genellemesine sığınmak istemesek de çoğunlukla tanık olduğumuz bu oldu.
“Doğayı tahakküm altına alma” fikri ve pratiği de insanın kendisini ve ihtiyaçlarını merkeze koyup, diğer canlı hayatı ihtiyaçları olarak kodlamasından sonra gelmiştir. Günümüz toplumlarının içinde bulunduğu kapitalizmin de en büyük vurgusu bunun üzerinedir: ‘Doğayı kontrol et, hayatını kolaylaştır’ ezberi ile büyük bir ekolojik felaketin içindeyiz.
Geri dönüşüm
Buradaki hayatta ilk öğrendiğim şeylerden diğeri de, evlerde hemen hemen çöp hikayesinin son bulmuş olmasıdır. Evlerde çöpler değil, dönüşüme devam edecek atıklar çıkar. Ancak bu sistem için ilk önemli adım evin içine girenlere dikkat etmekten geçiyor. Önceki yazılarda da ifade ettiğim gibi insan ihtiyacı için gerekli gıdanın çoğunluğu, ya kendi bostanından ya da etrafındaki arkadaş, dost ve yoldaşlarının bostan ve çiftliklerinde ürettiklerinden geliyor. Mutfaklara raf malzemeleri mümkün oldukça az alınır. Poşet, plastik tüketimine de azami dikkat gösterilir. Evlere alınan malzemelerin recyclage, yani geri dönüşümlü olmasına dikkat edilir. Evlere girenlerden oluşan atıklar ise daha ev içinde ayıklanmaya başlar.
Ev atıkları öncelikle dört kategoriye ayrılır: Plastik, cam, kağıt ve metal. Plastikler ve kağıtlar için evlerde sarı geri dönüşümü olan plastik kutular, camlar için yeşil kutular bulunur. Evde kullanım süresi biten ampüller, piller, başka elektronik alet ve parçalar başka bir kutu içinde biriktirilip daha sonra atık toplama merkezlerindeki noktalara bırakılır. Mutfaklardaki meyve sebze atıkları için de her evde ‘kompost’ dedikleri sistemler var. Bahçenin bir yerinde yapılan bu kompostlar doğadan geleni gene doğaya en pratik şekilde gönderir. Ayrıca her mahallenin girişinde belediyelerin kontrolünde sarı, yeşil ve gri büyük atık depolama alanları vardır.
Toplama merkezleri
Evlerde dolan kutular buralara boşaltılır, oldukça düzgün ve temiz olan bu alanlardan, belirli zaman dilimleri içinde belediye araçları gelip bunları alır ve kasaba çeperlerinde bulunan déchetterie dedikleri atık toplama merkezlerine bırakır. Bu merkezlere ayrıca, evlerde kullanım dışı mutfak eşyalarından mobilyaya, kitaplardan CD-DVD’lere, elbiselerden çadırlara kadar aklınıza ne gelirse bırakılır, ihtiyaç sahipleri de gelip rahat bir şekilde bunları edinebilir. Merdo ile yeni evimizi kurarken ev için birçok ihtiyacımızı buradan aldıklarımız ile karşıladık.
Ne yapmalı?
Devrim, yalnız kurumları ve ekonomik ilişkileri değil, canlı ya da cansız tüm evrenle girdiğimiz ilişkileri, bilinci, yaşamı yorumlayışımızı, arzularımızı da kucaklamalıdır. Bunun için yalnız ataerkil aileye değil, tüm toplumsal sınıflara ve mülkiyet biçimlerine karşı olan özgürlükçü bir bilinç ve eylem tarzı geliştirilmelidir. Bunlar yapılmadığı, salt insanların bitmek bilmeyen ihtiyaçlarından hayata, doğaya, evrene bakıldığı için bugün teknoloji insanlığın bir uzantısı olmaktan çıkmış, insanlık teknolojinin uzantısı haline gelmiştir. Unutmamak gerekir ki, tükettikçe hem insanlık hem doğa tükendi. O sebeple ne kadar az tüketirsek, aşırı tüketimden ne kadar uzak durursak evrendeki karbon ayak izimiz o kadar küçük olur.
Toplum ile doğa ilişkisini değerlendirirken dikkat edilmesi gereken diğer bir şey, doğaya hükmetmenin insanın insan üzerindeki tahakkümünden kaynaklandığını, doğal dünya ile ahenkli bir ilişki kurma yolunun toplumsal dünyanın ahenkli kılınmasından geçtiğini görmemiz gerek. Kapital için çalıştıkça insanlık küçüldü, coğrafyamızda, dünyanın birçok yerinde savaşların temel motivasyonu dünyaya silah satan beş büyük ülkenin hükümranlığıdır. Ulaşım, ısınma hatta yeme içme gibi tüm faaliyetlerimiz ile ürettiğimiz ve tükettiğimiz ürünlerin sayesinde ortaya çıkan karbonun toplamı karbon ayak izimizi oluşturmaktadır. Karbon ayak izi, kişinin küresel ısınmadaki kişisel payının bir ölçüsüdür. Bu ölçüyü düşürmek için gündelik hayatımıza daha yakından bakmaya ihtiyaç vardır.
Kırlangıçların göçü
Tıpkı bir kelebek hikayesi gibi bu bölgede çok dillendirilen; “L’hiver venu, les hirondelles s’en vont en Afrique / Kış geliyor, Kırlangıçlar Afrika’ya gidiyor,” cümlesine dikkat etmek gerekir. Bir kelebeğin hayat ile macerası, bir kırlangıcın göç yolları da bizim sorunlarımızdır. Soule bölgesi, Portekiz’in diktatörü Salazar’dan, İspanya’nın diktatörü Franko’dan kaçarak gelenlerin yeni yaşam alanları kurdukları bir bölgedir. Tıpkı bu insanlar gibi Kırlangıçların da yaşam bölgesidir Soule. Bu bölge aynı zamanda kırlangıçların da göç yoludur. Kırlangıçları, dağlardaki geyikleri, ayıları, kuşları, ağaçları, ormanları düşünmeden, onlarla kucaklaşmadan dört bir tarafımızı saran savaşlardan ve ekolojik yıkımdan çıkmamız mümkün olmayacaktır.
Kırlangıçların özgürce uçmalarını ve göçlere devam etmelerini istiyorsak, daha az tüketeceğiz. Bu sayede, tükettiklerimizin toplamı değil, değerlerimizin ve ürettiklerimizin toplamı olarak, hayata sevgi ile küçük ama değerli bir dokunuş bırakmış olacağız.
Murray Bookchin’in İzleğinde Bask’ta Yolculuk – 2 Bulutların ve dağların ülkesi Euskal Herria
Murray Bookchin’in İzleğinde Bask’ta Yolculuk – 4 Demokrasi devletin değil yurttaşın
BİTTİ