İçerideki yazarlarımızdan Murat Türk hakkındaki üç haberi sizlerle paylaşmak istiyorum. Her biri birbirinden kötü olan bu gelişmelerden en kötüsü herhalde infazının yakılması hakkında.
Ceza infaz sistemini pek bilmeyenler için anlatayım. Diyelim 10 yıl hapis cezası aldınız. Siyasi mahpuslar bunun 7.5 yılını yattıktan sonra, adli mahpuslar ise 6.5 yılını yattıktan sonra şartlı olarak tahliye oluyorlar. Hükmün tamamının tamamlanması süresinde aynı konuda bir ceza daha alırsanız, kalan cezayı da içeride yatmak zorunda kalıyorsunuz.
Murat Türk, tutuklandıktan sonra yargılandı ve hakkında -haksız da olsa- müebbet hapis cezası verildi. Bu hüküm, 36 yıl hapis demektir. Böylece 30 yıl hapis yattıktan sonra şartlı tahliye olma hakkı elde edecekti. Ancak kendisine verilen disiplin cezaları (bir yıl içinde üç hücre cezası) yüzünden infazı yakılmış. Yani artık 30 yıl değil, 36 yıl hapis yatması gerekiyor.
Ancak Murat Türk’ün verdiği bilgilere göre; aldığı 8 hücre cezasından 4’ü “Sayın Öcalan” dediği için. Bunlar daha sonra ‘suç’ olmaktan çıkarıldığı için bunlara ait disiplin cezaları da silinmiş. Kalan 4 cezadan ikisi kamera kırmaktan, ki birinden beraat etmiş, diğerinin cezası ise bozulmuş ve yeniden yargılaması sürüyormuş… Bir ceza slogan atmaktan; oysa slogan atmanın cezası hücre olamaz. Nitekim cezaevi müdürü, “ceza yanlış verilmiş” deyip düzelteceğini söylemiş. Kalan dört cezadan sonuncusu ise odanın zorla boşaltılmasına pasif direniş göstermesine ‘memura hakaret olarak’ algılanmış…
Bu arada, Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin 10 Aralık 2015 tarih ve 2015/21187 Esas No ve 2015/8419 Karar sayılı kararı ve Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 15 Aralık 2016 tarih ve 2016/4570 Esas sayılı ve 2016/4159 Karar sayılı kararlarında belirtildiği üzere “Hükümlü hakkında disiplin soruşturmasına konu eylem nedeniyle adli mahkemelerde açılan davalarda beraat kararı verilmesi halinde hükümlü hakkındaki disiplin cezasının kaldırılmasına karar verilmesi…” deniliyor. Bu durumda, Murat Türk’ün kaldırılmış olan disiplin cezalarına dayanılarak infazının yakılması kararının kaldırılması gerekiyor; ancak bu konuda bir adım atılmadı.
Murat Türk hakkındaki ikinci haber şöyle: Murat Türk’ün “Böğürtlen Zamanı” isimli nehir roman serisinin üçüncü cildini oluşturan “Dağların Uğultusu” isimli kitap taslağı 2017 yılında, -400 sayfalık kitapta geçen 6-7 satırlık bir yer gerekçe gösterilerek- cezaevinde el konulmuştu. Bunun üzerine yapılan başvuruya, Anayasa Mahkemesi -mealen- şöyle bir karar vermiş: “Hak ihlali var; fakat ilgili derece mahkemesi romanın hepsini ya da bir kısmını verip, vermemede yetkili olduğundan, bu konuda esasen onun tekrar karar vermesine…” Bakalım el koyma kararı veren yerel mahkeme, Murat Türk’ün kitabının 6-7 satırını çıkardıktan-karaladıktan sonra kendisine geri verecek mi?
İçerideki ünlü yazarımız Murat Türk hakkındaki üçüncü haber ise yeni çıkan bir kitabının toplatılması hakkında. Ağustos ayında Aryen Yayınları tarafından yayınlanan “Yalnızlığın Sınırında” isimli kitabı, 24 Kasım 2022 günü toplatıldı. Olay şöyle gelişti: Bir soruşturma için yapılan bir ev aramasında, Murat Türk’ün “Yalnızlığın Sınırında”, Musa Anter’in “Hatıralarım” ve Gültan Kışanak’ın “Kürt Siyasetinin Mor Rengi” isimli kitaplara ve Demokratik Modernite dergisinin 10 sayısına el konulmuş. Söz konusu kitap ve dergiler hakkında bilahare toplatma kararı verilmiş.
Nitekim “Yalnızlığın Sınırı”nda isimli kitap hakkında İzmir 2. Sulh Ceza Mahkemesi, 24 Kasım 2022 günü aldığı kararla kitabın ülke genelinde yasaklanması ve dağıtılmış eserlerin toplatılmasına karar vermiş bulunuyor. Yahu zaten on yıllardır cezaevinde tutulan yazarımız Murat Türk’ten daha ne istiyorsunuz? O size ne yaptı gerçekten?