*Esma Yaşar
Ankara Valiliği’ne benzer bir açıklama Sakarya Valiliği tarafından da yapılmış, olayın Kürtçe konuşmakla bir ilgisi bulunmadığı belirtilmişti. Sonra Kadir Sakçı’nın Kürtçe konuştuğu için öldürüldüğü ortaya çıkmıştı. Bir yanda valiliklerin açıklamaları arasındaki benzerlikler, diğer tarafta saldırıya uğrayarak öldürülen Kürtler…
Dünyanın ve Türkiye’nin içinden geçtiği günlerde, bir tarafta yükselen faşizm ve ırkçılık dalgası diğer tarafta diyalektiğin gereği ezilen halkların, grupların direniş ve başkaldırısı giderek yaygınlaşmaktadır. Geçtiğimiz günlerde Ankara’da Kürtçe konuştuğu iddiasıyla kalbinden bıçaklanarak yaşamını yitiren Kürt genci Türkiye gündeminde yerini almıştır. Olayın meydana geldiği ilk saatlerde gencin yanındaki arkadaşı ile Kürtçe konuşması gerekçe gösterilerek saldırıya uğradığı ve yaşamını yitirdiği iddiası basında yer almış, akabinde aile tarafından böyle bir durumun söz konusu olmadığı belirtilmiştir. Olay üzerine Ankara Valiliği tarafından yapılan basın açıklamasında, olayın Kürtçe konuşmakla ve Kürtçe müzik dinlemekle bir ilgisinin bulunmadığı, taraflar arasında ezan okunduğu sırada yüksek sesle müzik dinlenildiği tartışmasıyla başladığı ve olayın bu sebeple gerçekleştiği kamuoyuyla paylaşılmıştır. Genel olarak uzak tarihin özel olarak ise son birkaç yılın panoramasının gösterdiği üzere, ne bu tür yaşamını yitirmeler Kürtler açısından ilk örnek teşkil etmekte ne de idari amirler tarafından yapılan bu açıklamalar ilk olma özelliği taşımaktadır.
Sakarya var
Kamuoyu hafızasında, basında Sakarya’da Kürtçe konuştuğu için silahlı saldırı sonucu yaşamını yitiren baba Kadir Sakçı ve şans eseri hayatta kalan oğul Burhan Sakçı haberlerinin yer aldığı hatırlanacaktır. Olayın ilk yaşandığı günlerde Ankara Valiliği tarafından yapılan basın açıklamasına benzer bir açıklama Sakarya Valiliği tarafından yapılmış, olayın Kürtçe konuşmakla bir ilgisinin bulunmadığı, failin alkollü olduğu ve karşılıklı tartışma sonucu meydana geldiği bilgisi verilmiştir. Yapılan yargılamada hayatta kalan Burhan Sakçı tarafından olayın tamamen Kürtçe konuşma sebebiyle başladığı, sanığın kendilerine “Suriyeli, Kürt müsünüz?” dedikten sonra ateş açtığı belirtilmiştir. Sanık tarafından yapılan savunmada ise sarhoş olduğu ve alkolün etkisiyle elindeki silahın ateş aldığı ‘doğu kökenli’ kimseyle bir sorunu olmadığı belirtilmiştir. Kadir Sakçı dosyası, mahkeme heyeti tarafından ırkçılık, nefret suçu ve olayın hakikati ile ilgili bir tartışma yapılmadan geçtiğimiz aylarda kasten adam öldürme suçundan hüküm verilerek karara çıkmıştır.
‘Münferit bir olay’
Kadir Sakçı olayından kısa bir süre sonra yine Sakarya’da Kürtçe konuştuğu iddiasıyla uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitiren Şirin Tosun haberleri basında yer almıştır. Olay esnasında Şirin Tosun’un yanında bulunan arkadaşı tarafından; Diyarbakır’dan Sakarya’ya mevsimlik işçi olarak çalışmaya geldikleri, Kürtçe konuştukları ve Diyarbakır plakalı bir araca yüksek sesle selam vermeleri sonucu silahlı saldırıya uğradıkları, olay sonucunda Şirin Tosun’un kafasından vurularak yaşamını yitirdiği belirtilmiştir. Sanık tarafından yapılan savunmada Şirin Tosun ve yanındaki arkadaşının yüksek sesle etrafı rahatsız ettikleri için onları uyardığı, alkollü olduğu ve alkolün etkisiyle bu olayın meydana geldiği, olayın “münferit bir olay” olduğu Kürtlerle bir probleminin bulunmadığı belirtilmiştir. Hatta “Ben manyak mıyım durup dururken birini öldüreyim” beyanlarında bulunulmuştur. Yerel mahkemede yargılama devam etmekte ve müşteki vekilleri tarafından olayın ırkçılık ve nefret suçu boyutunun incelenmesi gerektiği talebi güncelliğini korumaktadır. Son iki yılda kamuoyu hafızasında yer edinen bu üç olay birlikte değerlendirildiğinde; bir yanda sanık beyanları, olayların gerçekleşme şekilleri, ilgili valilikler tarafından yapılan açıklamalar arasındaki benzerlikler diğer tarafta saldırıya uğrayarak öldürülen Kürtler…
Nefret suçlarının cezasız kalması
Yaşanan her üç olayın ırkçılık ve nefret suçları doğrultusunda tartışılması, bütün yönleriyle soruşturulması, kovuşturulması ve hakikatlerinin araştırılması gerekmektedir. Nefret suçları söz konusu olduğunda yargı organlarınca ayrı bir özen gösterilmesi gerekir ve hâkimlere, savcılara, kolluk güçlerine, kısacası ceza adalet sistemi içerisinde görev yapan tüm kurumlara ve görevlilere ayrıca bir yükümlülük düşer. İşlenen suçlarda mağdurun etnik kimlik, din, mezhep, cinsel yönelim vb. temelinde toplum içerisinde daha dezavantajlı bir gruba mensup olduğu belirlendiğinde mutlaka failin önyargı veya nefret saikiyle mi suçu işlediğinin araştırılması gerekir.(1) Nefret suçlarıyla ilgili Türkiye hukuk sisteminde TCK md. 122’de Nefret ve Ayrımcılık başlığı altında çok sınırlı ve dar bir düzenleme yapılmıştır. Türkiye hukuk sisteminde bu derece sınırlı şekilde tanımlanan nefret ve ayrımcılık maddesinin bulunması, nefret suçlarının manevi unsuru olan önyargı ve nefret saikini gizlemekte ve nefret suçunu görünmez kılmaktadır. Ayrıca yasal düzenlemelerin eksikliği, faillerin başka maddelere atıfta bulunularak cezalandırılmasına ve nefret saiki gibi cezayı artırıcı sebeplerin göz ardı edilmesine sebep olmaktadır. Bu yönde yapılan yargılamalar, nefret suçlarına karşı bir cezasızlık politikası doğurmakta ve bir grubu hedef alan önyargıyı ve o önyargının toplumda yarattığı etkiyi derinleştirmektedir. Ortaya çıkan cezasızlık politikası, demokratik hukuk devletlerinde ırkçılık ve nefret suçlarına karşı mücadele etmenin önünde engel teşkil etmektedir. Ayrıca nefret suçlarının cezasız kalmasının bir diğer tehlikesi de bu suçları işleyen kişilerin, yaptıkları eylemin toplum ve devlet tarafından haklı ve doğru olarak algılandığı sonucunu çıkarmalarıdır ki bu da şiddetin dozunun artması sonucunu doğurur. (2)
Suçun tanımı
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT)’na göre “Bir şahsa veya mülküne karşı işlenen herhangi bir suçun kaynağı, o kimsenin ırkı, rengi, etnik kökeni ya da uyruğu, dini, cinsiyeti veya cinsel yönelimi, cinsiyet kimliği, yaşı, fiziksel veya zihinsel engelleri yahut buna benzer bir durum ile ilgili ise bu suç nefret suçudur.” Tanımda belirtildiği gibi ceza hukukunun konusu olan birçok suç örneği nefret suçu kapsamına girebilmekte ve suç eyleminin belirli bir şekli ve modeli bulunmamaktadır. Bir kişinin bir gruba mensubiyeti sebebiyle malına zarar verilmesi, fiziksel saldırıya uğraması, hakarete maruz kalması, cinsel saldırıya uğraması, mezarların tahrip edilmesi gibi birçok şekilde karşımıza çıkmaktadır. Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosu (DKİHB, İng. ODIHR) tarafından yayımlanan, Kaos Gey ve Lezbiyen Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneği tarafından Türkçeye çevrilen Nefret Suçlarının Kovuşturulması Pratik Kılavuz’da nefret suçlarının kovuşturulmasında yasaların etkili bir şekilde nasıl kullanılabileceğini incelemektedir. Kılavuza göre, genel anlamda iki tür nefret suçu yasası bulunmaktadır. Asli suçlar ve ceza artırımları. Ancak nefret suçu mevzuatının olmadığı ya da bu anlamda önemli boşlukların olduğu yerlerde önyargı saikinin tanınması ve uygun cezanın belirlenmesi için genel ceza hükümleri uygulanabilir. Asli nefret suçu yasaları: Asli nefret suçu yasası, suçun yasal tanımında önyargı saikini ayrılmaz bir unsur olarak gören kanun hükmüdür. Bu ayrı suç tanımı genellikle önyargı saiki olmadan işlenmiş benzer suçlardan daha yüksek cezalar getirmektedir. Örneğin Birleşik Krallık’ta ırksal ya da dini olarak ağırlaştırılmış suç, önyargı saiki olmadan işlenmiş suçtan ayrı tutulur. Asli nefret suçu hükmünün ikinci modeli, korunan özellikler temelinde bir gruba ya da bireye yönelik şiddet veya ciddi yaralama tehditleriyle tanımlanan suçtur.
‘Ağırlaştırıcı koşullar’
Ceza artırıcı yasalar, ceza artırımı bazen “ağırlaştırıcı koşullar” hükmü olarak anılmaktadır. Basitçe ifade etmek gerekirse bu, temel bir suçun önyargı saikiyle işlendiği zaman verilen cezanın artırılmasını (ağırlaştırılmasını) kapsamaktadır. Ceza artırımı genel veya özel olabilir. Genel ceza artırımı, ceza yasasındaki bütün suçlara uygulanır. Örneğin Finlandiya’da “bir suç ırk, renk, ulusal veya etnik köken, din veya inanç, cinsel yönelim ya da engellilik ya da mukayese edilebilir diğer nedenlerden dolayı işlenmişse” suç için verilecek ceza arttırılır. Genel ceza artırımıyla ilgili hükümler genellikle bütün suçlar için başvurulabilen yasanın genel kısmında yer alır. Özel ceza artırımı, kanunda tanımlandığı üzere ancak belirli suçlarda uygulanabilir. Örneğin Ukrayna’da kasıtlı ağır yaralama için verilen hapis cezaları eğer suç “ırksal, etnik ya da dini hoşgörüsüzlük saiki ile” işlendiyse beş yıldan sekiz yıla, yedi yıla ya da on yıla arttırılır. Özel ceza artırımı çoğunlukla ilgili temel suçu tarif eden hükmü takip eden kısımda yer alır.
Homo/transfobik suç
Genel Hüküm Verme Koşulları Önyargı saikine değinen açık hükümlere sahip olmayan devletler nefret suçlarına karşı orantılı bir ceza vermek için genel hüküm verme ilkelerini kullanabilirler. Nefret suçu odaklı mevzuatı olmayan yargı sistemlerinde nefret suçlarını kovuşturmak için pek çok yol vardır: Bunlar failin güdüleri, kovuşturma politikaları, suçun ağır sonuçları, mağdura özgü kırılganlıklar gibi diğer unsurları mahkemenin göz önünde bulundurmasına olanak sağlar. Bu, önyargı saikli suçların sebep olduğu ağırlaşmış zararın cezai yaptırımlarda kabul edilmesini garanti altına alır. Irkçılığa ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu (ECRI) Türkiye Raporu’nda (Beşinci İzleme Dönemi) nefret suçunda yaşanan problem alanlarına ilişkin olarak “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 12 No.lu Protokolü Türkiye tarafından henüz kabul edilmiş değildir ve etnik köken, renk, dil, vatandaşlık, cinsel yönelim ve toplumsal cinsiyet kimliğine dair nedenler bazı ceza hukuku maddelerinde yer almamaktadır. Nefret suçunun tanımı son derece dar bir biçimde yapılmış olup, homo/transfobik suç nedenlerinin ağırlaştırıcı bir unsur oluşturduğu konusunda da Türk Ceza Kanunu’nda açık bir hüküm yoktur’’ ifadeleri yer almıştır.
Olayları özünden uzaklaştırma
Ayrıntıları ile anlatılan nefret saiki barındıran şiddet olaylarının uluslararası hukuk standartlarında, demokratik hukuk devleti ilkesi ışığında soruşturulmaları ve kovuşturmaları gerekmektedir. Genel olarak sanıkların olayları ‘münferit’ olarak tanımlamaları, yargı tarafından nefret suçu iddialarına karşı ‘hoşgörü’ ile yargılamaların yapılması yaşanılan olayları özünden uzaklaştırmaktır. Nefret suçuna ve ırkçılığa karşı uluslararası hukuk standartlarında ayrıntılı mevzuat düzenlemelerinin yapılması, sadece ceza hukuku açısından değil, medeni ve idari hukuku da kapsayacak caydırıcı düzenlemelerin yapılması, Türkiye gibi birçok etnik, dini, dilsel, ulusal, kültürel, cinsel grubu bünyesinde barındıran ülkeler için elzem bir nitelik taşımaktadır. Nefret suçlarının ceza hukuku tarafından diğer suçlar gibi ayrıntılı biçimde düzenlenmesi ve yaptırıma tabi tutulması ceza hukukunun temel ilkelerinden biri olan ve Anayasa’nın 38. maddesinde de yer alan suç ve cezaların yasallığı ilkesinin de bir gereğidir. (3)
1-<https://hrantdink.org/attachments/article/73/NefretSoylemiveNefretSuclari.pdf>
Nefret suçlarından ne anlıyoruz? Ulaş Karan Syf. 59
2- <http://static.dergipark.org.tr/article-download/7d6a/0876/a187/JA49PK46GD/5c651de6e5056_4a7ff3b4ca40839e2fd9a46d58551946.pdf>? Çağımızın Pandemisi: Nefret Suçları Dr. Öğr. Üyesi Uğur ERSOY Syf.123
3- <https://hrantdink.org/attachments/article/73/NefretSoylemiveNefretSuclari.pdf>
Nefret suçlarından ne anlıyoruz? Ulaş Karan Syf. 57
*Avukat