‘Uluslararası İnsan Hakları Rejiminin Krizi’ çalıştayında konuşan Prof. Dr. Terzi, Suriyeli mülteciler için ‘Türkiye’deki geçici koruma rejimi bir tür rehine durumudur’ dedi
Uluslararası Ege İnsan Hakları Okulu tarafından İzmir’de iki gün süren ‘Uluslararasıİnsan Hakları RejimininKrizi’ çalıştayı düzenlendi. Bu yıl ikincisi gerçekleştirilen çalıştay, Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHP), Uluslararası Demokrat Hukukçular Örgütü,İnsan Hakları ve Demokrasiİçin Avrupalı Hukukçular Örgütü ve İzmir Dayanışma Akademisitarafından organize edildi. Nesin MatematikKöyü’ndeki çalıştayda, “İnsan HaklarınınKıyısında Savaş ve Mülteciler” konusu masaya yatırıldı. Oturumda HalklarınKöprüsü Derneği(HKD) Başkanı Prof. Dr. Cem Terzi, Midilli Hukuk Merkezi üyesi Avukat Carlos Orjuela ile İzmir Dayanışma Akademisi Cansu Akbaş Demirel konuşmacı olarak yer alıp, sunum yaptı.Konuşmasında mültecilerin asıl sorununun göç olmadığını belirten Cem Terzi, asıl sorunun savaşın kendisi olduğunu vurguladı. Savaşların insan eliyle üretilen, çok geniş kitleleri etkileyerek doğa ve insanlar üzerinde onarılması imkansız tahribatlar yarattığını söyleyen Terzi, göçlerin ise bir trajediye dönüşen ‘savaş’ olduğunu ifade etti.
Savaş mültecileri arttırdı
Terzi, yaşanan göçün temel nedeninin Ortadoğu, Afrika ve Asya’da yıllardır süren ve bugün daha da ağırlaşan savaş olduğunun altını çizdi. Suriye’de giderek büyüyen savaş yüzünden yerinden edilmiş milyonlarca insan olduğuna işaret eden Terzi, yine küreselleşme, neoliberal ekonomik çatışmalar ve iklim değişikliği ile bu rakamların her geçen gün arttığını kaydetti. Terzi, “Özellikle Suriye, Libya ve Yemen’de süren savaşlar son yıllardaki mülteci sayısında ciddi biçimde artmıştır. Mültecilerin yüzde 54’ü Suriye, Afganistan ve Somali halkıdır” dedi.
‘Türkiye kiralık hapishane’
Türkiye’deki Suriyelilerin durumuna değinen Terzi, şunları söyledi: “Türkiye’deki geçici koruma rejimi bir tür rehine durumudur. Türkiye’de savaştan kaçan Suriyelilere geçici koruma çatısı sağlanmaktadır. Ancak geçici korumadan yararlanan Suriyeliler, Türkiye’de mülteci statüsü için başvuru hakkına sahip değildir. Türkiye 1951’de Cenevre Sözleşmesi imzalanmasına, 1964’te Resmi Gazete’de yayılmasına rağmen anlaşmaya ‘coğrafi sınırlama’ şartı koyarak, Avrupa dışından mülteci kabul etmemeyi bir diplomatik koz olarak yıllardır kullanmıştır. AB ve Türkiye arasındaki Geri Gönderme Anlaşması rejimi insan kaçakçılığıdır, insan haklarına aykırıdır. Bu anlaşma tarihe bir utanç anlaşması olarak geçecek. Türkiye, AB’nin kiralık açık hava hapishanesi haline gelmiştir. Türkiye’nin Suriyeli mültecileri millileştirmesi veya Müslüman kardeşliği üzerinde soydaşlaştırması çabalarının arkasında bölgesel güç olma arayışı vardır.
Bugün Suriyeliler dâhiltüm yabancılara mülteci statüsü verilmesi ve vatandaşlık hakkıtanınmalıdır.” Midilli Hukuk Merkezi üyesi Avukat Carlos Orjuela da konuşmasında ‘sığınma hakkı’ ve ‘güvenli 3. ülke olma’ üzerinde durdu. ‘Mülteci’tanımının oldukça sınırlı olduğunu ifade eden Orjuela, Türkiye’nin 3. büyük ülke olamayacağını, “Türkiye’de hala siyasi sorunlar var ve çözmüş değil. Türkiye’de 3. güvenli ülke olma ve sığınma hakkına uygun değildir” sözleriyle izah etti. Türkiye’de mültecilere yönelik hiçbir düzenleme yapılmadığını söyleyen Cansu Akbaş Demirel ise yine bir iltica veya GöçKanunu’nun bulunmadığını hatırlattı. Çalıştay, “İnsancıl Hukuk Mekanizmalarının Caydırıcı Etkisi” ve “İnsan Hakları Rejiminin Demokrasi İle İmtihanı” başlıklı oturumlarla devam etti.
İZMİR