Dr. Hayri Hazargöl
İki-üç milyon Suriyeli mülteci olarak geldi. Bu kadar mülteci nasıl oldu da Türkiye’ye yöneldi? Kuşkusuz Suriye’de yaşanan iç savaşın etkisi oldu. Ancak Suriyeli mültecilerin Türkiye’ye gelişini sadece böyle açıklamak gerçekleri görmemek olur. Ya da AKP iktidarının resmi açıklamalarını doğru olarak kabul etmek olur. Yakın zamanda bir AKP’li Suriyeli mülteciler giderse Türkiye ekonomisi çöker, dedi. Aslında bu açıklama gerçekliğin en önemli bölümünü ifade ediyor. Suriye yönetimi de defalarca bizim fabrikalarımız ve birçok ekonomik değerimiz Türkiye’ye taşındı, diye açıklamalarda bulundu. Bu iddialarını BM ve birçok uluslararası platformda da dile getirdiler.
Suriyeli mültecilerin Türkiye’ye çekilmesi konusunda AKP iktidarının 4 temel hedefi olmuştur. Birincisi; Suriyeli mülteciler üzerinden dini kendilerine araç edinen grupları denetime almak. Çeteleşen bu gruplar birçok ad altında örgütlendirilmiş ya da örgütlenmişlerdir. İlk başlarda Eğit-Donat projesi ile bu işin içinde ABD, Katar ve Suudi Arabistan da vardı. Bu grupların çeteleştiği ve amaçlarına ters düştüğü görülünce ABD ve Suudi Arabistan bu projeden elini çektiler. Ancak Türkiye ve Katar bırakmadı. Türkiye bunlar üzerinden Suriye’ye müdahil olmayı ve Kürtlerin Rojava’da özgürlük kazanımlarını engellemeyi hedefledi.
Bu mültecilerin Türkiye’ye gelmesinin teşvik edilmesi ve Türkiye’ye çekilmesinin ikinci önemli nedeni; onları ucuz iş gücü olarak kullanmaktır. Ucuz işgücünün kapitalist sömürü için en temel kar getiren alan olduğu biliniyor. Ucuz işgücü kadar kapitalist işletmeleri karlı hale getiren başka bir etken yoktur. Buna en önemli kanıt Çin’in ucuz işgücüne dayanarak önemli bir kapitalist ülke haline gelmesidir. Almanya’nın da İkinci Dünya Savaşından sonra dışardan gelen ucuz işgücü ile ekonomisini ayağa kaldırdığı bilinir. Türkiye’deki Suriyeli mülteciler de böyle değer yaratan sömürü aracı olarak görülmüştür. Türkiye’de Suriyeliler için 1 harcanmışsa onlardan en az 10 kazanılmıştır. Zaten Suriyelilerin getirdiği birikimler de Türkiye ekonomisine katılmıştır. Bu açıdan Suriyeliler için şu kadar harcamışız, söylemi gerçekliği örten bir propagandadır. Onlardan ne kadar kazanıldığı ise söylenmiyor. Bir AKP’li onlar giderse ekonomi çöker, diyerek bu gerçekliği itiraf etmiştir.
Üçüncüsü tabi ki Türkiye Suriyeliler için şu kadar harcadık, milyarlarca dolar vermezseniz kapıyı açarım, hepsini gönderirim diyerek Avrupa’ya da şantajı yapmıştır. Nitekim bu şantaj tutmuş; Avrupa’dan fidye alınmıştır. Bunun esas tanımlanması böyledir. Ancak Suriye’ye harcadıklarımızın karşılığını alıyoruz, denilerek bu da farklı ifade edilmektedir. Kaldı ki AKP iktidarı sadece şantaj yapmamış; mültecileri Yunanistan’a yönlendirerek bunu pratiğe geçirmiştir. Fidye tanımını da bazı Avrupalı siyasetçiler kullanmıştır. Türkiye Avrupa’dan sadece milyarlarca dolar almamış; kendisinin Suriye siyasetine belli yönleriyle destek sağlamıştır. Defalarca sınırda şu kadar yer işgal edelim; oralarda yer yapalım, mültecileri oralara yerleştirelim, diyen bizzat AKP genel başkanı R.T.Erdoğan’dır.
Dördüncüsü de, bu mültecileri çektikten sonra onları bazı Kürt şehirleri, kasabaları ve kırsal alana yerleştirerek demografyanın değiştirilmek istenmesidir. Zaten dışardan getirilen Türklerin, Arnavutların, Afganların, Kırgızların Kürt illerine yerleştirilerek Kürtlere karşı kullanıldığı da bilinmektedir. Şimdi de Araplar bu amaç doğrultusunda kullanılmak istenmektedir.
Kuşkusuz Suriyeli mültecilerin yarattığı bazı sorunlar da olmuştur. Bunlar da daha çok toplumsal sorunlardır. Bunu maliyetini ise AKP değil toplum karşılamaktadır. Bunları belirtirken Suriyeli mültecilere ırkçı yaklaşımlar kabul edilemez. Onlar sadece Suriye üzerinde yürütülen politikaların kurbanı olmuşlardır. Bu açıdan mültecileri yukarda belirtilen uğursuz amaçlara alet etmeyi bir tarafa bırakarak onlara her Türkiye vatandaşı gibi bakmak gerekir. Hiçbir mülteci zorla sınır dışına atılmamalıdır. Kuşkusuz Suriye’de barış, demokrasi ve istikrar olursa mültecilerin büyük çoğunluğu ülkelerine dönmek ister.
Afgan mültecilerin Türkiye’ye çekilmesinin altında da benzer etkenler vardır. AKP-MHP iktidarı tüm bu mültecileri sömürülecek ucuz iş gücü nesneleri olarak görmektedir. Herhalde bunlara gerekçe göstererek Afgan politikasına müdahale hakkı olduğunu da söyleyecektir. Çünkü Suriye’ye bu argümanlarla her türlü müdahale yapılmıştır. Öte yandan Afgan mültecilerin Avrupa’ya gelmemesi için Avrupa’dan Türkiye’nin bazı politikalarına destek verilmesi de gündeme gelir.
Mülteciler bir insani sorun olmaktan çıkmış, tamamen siyasi oyunların bir aracı haline gelmiştir. Kapitalist-emperyalist ülkeler ise kendilerinin politikalarının mülteci sorununu yarattığını görmeyip sadece kendi toplumsal-kültürel yaşamlarını zorlayan bir olgu gibi bakmaları da bencilliğin ve sorumsuzluğun ifadesi olmaktadır.
Afgan mültecileri değerlendirirken Türkiye’nin neler düşündüğü ve Avrupa’nın hangi kaygılarla hareket ettiğini de tüm gerçekliğiyle düşünmek gerekir. Yoksa ya boş, anlamsız tartışmaların konusu olur; ya da basit yaklaşımla mülteciler suçlanır. Özcesi mülteci sorununa çok boyutlu bakmak; mültecilerin nelere alet edildiğini iyi görmek gerekir. Hem Kürtler hem Türkiye halkları hem de demokrasi güçleri bu geçekleri görmeli ve tüm boyutlarıyla açığa vurmalı, teşhir etmelidirler.