Ege Denizi’nde boğularak yaşamını yitiren mülteciler için ortak açıklama yapan İzmir’deki sivil toplum örgütleri, hükümetlere çağrı yaparak, mülteci ölümlerinin durdurulmasını istedi
Ege Denizi’nde 15 günde 21 mültecinin boğularak yaşamını yitirmesine ve 7 kişinin kaybolmasına İzmir’deki sivil toplum örgütleri tepki gösterdi. İnsan Hakları Derneği (İHD), Mülteci-Der, Suriyeli Mültecilerle Dayanışma Derneği, Halkların Köprüsü Derneği, Konak Mülteci Meclisi, Anti Kapitalist Müslümanlar, İzmir Müzisyenler Derneği ve Hak İnisiyatifi Derneği, Medya ve Mülteci Hakları Derneği ortak açıklama yaptı.
‘Mültecilere koşulsuz statü verilmeli’
İHD İzmir Şubesi’nde yapılan açıklamayı, dernek yöneticilerinden Mehmet Aker okudu. Aker, Türkiye’nin bir an önce hukuka aykırı geri gönderme işlemlerini sonlandırarak, mültecilere de koşulsuz statü vermesi gerektiğini söyledi. Dünya genelinde her 113 kişiden birinin yurtlarını terk ederek güvenli bir bölgeye geçiş yapabilmek için yollara düştüğünü aktaran Aker, “Türkiye ise çatışma ve siyasi belirsizlik ortamlarının sürdüğü, Suriye, Afganistan, Kongo, Filistin, Irak ve İran gibi ülkelerden gelen mültecilerin Avrupa’ya geçiş noktasında bulunuyor. Mülteciler, ölümü göze alarak, insan onuruna yakışır hayatlar yaşayabileceklerine ve güvende olacaklarına inandıkları Avrupa ülkelerine geçiş yapmayı sürdürüyor” dedi.
‘Avrupa Birliği mültecilere sınırlarını açmalı’
Hükümetlerin, Akdeniz’de ölümlerin durdurulması için harekete geçmediğini belirten Aker, ölümleri değil mültecileri engellemek için bir savaş başlatıldığını ifade etti. Türkiye ile Avrupa Birliği arasından imzalanan Geri Kabul Anlaşması ve yüksek güvenlik önlemlerinin ise ölümleri arttırdığını vurgulayan Aker, “2016’da düşen geçişler 2019’da yeniden arttı. 2019’da Ege Denizi’nden 60 binin üzerinde mülteci geçiş yaptı ve bir o kadar da mülteci geçiş yaparken engellendi. Uluslararası Göç Örgütü’nün rakamlarına göre, Ege Denizi’nde geçtiğimiz yıl 71 insan öldü. Son 20 yılı aşkındır Avrupa topraklarına giriş yaparken hayatını kaybeden mülteci sayısının en az 34 bini geçmiş durumda” dedi. “Avrupalı devletler 2000 yılından beri Avrupa’ya geçmeye çalışan 34 binin üzerinde mültecinin ölümünü nasıl açıklayabilecekler?” diye soran Aker, Akdeniz’de daha çok mülteci ölümü yaşanmadan, Avrupa Birliği’nin mültecilere sınırlarını açması gerektiğini belirtti.
‘Taleplerin duyulmasına destek olmalıyız’
“Mülteci krizinde, bölge ülkeleri kadar Avrupa ve diğer ülkeler de sorumluluk almalı” diyen Aker, Türkiye’de mültecilerin sınır dışı edilmesinin de geçişleri arttırdığını vurgulayarak, şöyle devam etti: “Geri gönderilme korkusuyla insan kendi hayatlarını riske atmaktadır. Türkiye de bir an önce hukuka aykırı geri gönderme işlemlerini sonlandırmalıdır. Türkiye’de kalmak isteyen mültecilere de koşulsuz statü vermelidir. Avrupalı devletlerin sınır politikaları karşısında biz evrensel insan hakları savunucularına da görev düşüyor. Devletlerin kirli pazarlıklarının konusu olmak zorunda bırakılan, dünyanın dört bir yanında ırkçıların yoğun saldırılarına maruz kalan, savaşlarda katliamlara tanık olan mültecilere dayanışma göstermeliyiz. Onların taleplerini duyulmasına destek olmalıyız.”
‘Bu insanların her birinin arkasında birer yaşam var’
Açıklamanın ardından söz alan Mülteci-Der İdari Koordinatörü Pırıl Erçoban, kara veya deniz yolunu kullanan binlerce insanın yaşamını kaybettiğini ifade ederek, “Bu ölümler sadece rakamlar olarak karşımıza çıkıyor. Rakamları bile çoğu zaman hatırlamıyoruz. Ancak çok sayıda ölümler varsa, bunları hatırlıyoruz. Çeşme’de gerçekleşen bu kaza bile ulusal basında çok az yer aldı. Düşünün 11 insan ölüyor ve basında alt yazı olarak bile geçmiyor. Bu insanların her birinin arkasında birer yaşam var, umut var” dedi.
‘Barış sağlanırsa kendi topraklarına dönerler’
Suriyeli Mültecilerle Dayanışma Derneği Başkanı Muhammet Salih ise, “Bir dönem denizdeki bu geçişler ve ölümler çok azalmıştı. Bu da Suriyelilerde bir istikrar yaratmıştı. Son dönemde geçişler arttı ve yeniden kaçmaya başladılar. Son dönemde hükümetten sert bir davranış görüyoruz. Hem nakil hem iş izni hem de kimlik konusunda zorluklar yaşıyoruz. Bir ailenin 2 çocuğuna okul için kimlik verip annesine vermiyorlar. Yarın anne kimliksiz diye sınır dışı edilirse bu çocuklara kim bakacak? Son dönemde politikanın değişmesiyle bu tür sonuçlar yaratılıyor. Sanmayın ki yumuşak politikalar uygulanırsa Suriyeliler burada kalacak. Kendi ülkesine istikrar, barış ve güven gelirse Suriyeliler zaten kendi toprağına döner” diye konuştu.
Kaynak: MA