Okullar Eylül ayında açıldı ve her zamanki gibi tartışmalı bir dönem başladı. Anadilde eğitim arada kaynadı. Diyanet’in daha etkin bir şekilde okullarda olması yeni dönem eğitim sistemine damga vurdu. Okullarda imamların görev alacağı ve din derslerinin daha fazla olacağı belirtildi. Bugünlerde bu konular hakkında hiçbir açıklama yok. Çocuklarımızın geleceği ile ilgili bir konu ama STK’lar nedense bu konuları gündemde tutmuyorlar, bu yetmiyormuş gibi muhalefet partileri de sessiz. Yeteri kadar İmam Hatip okulları varken hatta normal okulları da İmam Hatip yapan bir eğitim sistemi devam ediyorken, bu yapılanlara karşı sesiniz çıkmayacak mı? Diyanet İşleri Başkanı “yaz boyunca 3 milyon çocuğa Kuran kursu eğitimi verdik” diyor. Fetvalar kitabında nasıl bir toplum yaratılmak isteniyor, açıkça anlatılıyor. Diyanet’in hukuk müşaviri de voleybolcu kadınların kıyafetleri ile uğraşıyor. Diyanet’in hukuk müşaviri ilk önce Ensar Vakfı ve Hira Nur Vakfı’nın suçları ve suçluları hakkında açıklama yapsın. Konu kendileri olunca ketum oluyorlar. İşte niteliksiz, üretkenlikten yoksun, hazır lokmayı midesine indiren, dini de kendi çıkarı için kullanan kişiler yetişti, yetiştiriliyor.
Meclis Ekim ayında açıldı. Açılışında önemli mesajlar verildiği gibi görünse de şöyle de bir izlenim bıraktı. “Biz yapacaklarımızı size sunuyoruz, siz bilirsiniz.” Yeni anayasa yapmak halkın yararına olmadığı müddetçe, iktidarın iktidarını uzatmasına hizmet ettiği sürece bu nasıl bir anayasa olur? Muhalefet “şeriat” ve “halifelik” sisteminin ayak seslerine kulak tıkarsa yeni anayasanın çok da önemi kalmayacaktır. Günümüzde hukuki kararlara baktığımızda nasıl bir anayasa olacak sorusu kafalarda soru işareti bırakıyor zaten. Cumhurbaşkanı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına saygı duymadığını ve kulak asmayacağını söyledikten sonra yeni anayasa nasıl olur bilinmez. Muhalefet anayasayı AKP-MHP anlayışının devamı olmaktan kurtarıp demokrasi ve barışın gelmesi açısından müdahale etmelidir. Maliye bakanının şu sözü önemlidir: “hukukun olmadığı yerde ekonomi de ilerlemez.” Hele “para nereden gelirse gelsin” anlayışı ülkeye yerleşince her türlü mafya elemanları bu topraklarda cirit atmaya başladı. Yetkiyi alan kişiler önemli yerlerde ahlaksız, hukuksuz işlere bulaşarak hem hukuku ve hem de ekonomiyi çökerttiler. İçişleri bakanlığının içindeki kargaşa herkesi tedirgin ediyor. Yeni bakan eski bakanın kadrolarını tasfiye ederken mafya ilişkileri de ortaya çıkıyor. Cumhur ittifakının küçük parçası eski içişleri bakanının yanında olduğunu açıkladı. Büyük parça yanıt vermedi. Siyasilerin bu işlere karışması güven ortamının yok olmasına neden oluyor. Ayrıca hangi sebeplerden dolayı tahliye olan mafya liderleri Bahçeli’nin yanında boy gösterirler o da ayrı bir konu. Gazeteciler bunun aksine her gün tutuklamalarla karşı karşıyalar.
Ülkedeki en büyük sorun kadrolaşma olduğu için istikrar da gelişmiyor. Her gelen kendi kadrosunu yerleştirmeye, kendi devamlılığını sağlamlaştırmaya çalışıyor. Ülkenin geleceği değil, kendi gelecekleri derdindeler. Nereye kadar yaşarlar bilmiyoruz ama birçok şeyi öldürdüklerini iyi biliyoruz. Özellikle son senelerde mülakat iyice liyakatin yerini aldı. Halimiz böyle. Haydi hayırlısı.