Kürt birliğinin önemine değinen Araştırmacı-Yazar Muhsin Osman, ‘Kürtler kendi kaderlerini ilgilendiren proje ve politikalar geliştirmelidirler. Böylece büyük kazanımlar elde edilebilir’ dedi
Küresel güçlerin Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme projeleri içerisinde rol alarak, mevcut statüko yapılarını korumaya çalışan İran, Irak, Suriye ve Türkiye, yıllardır bölgede Kürt sorununu çözümsüz bırakarak, varlıklarını sürdürmeye çalışıyor.
İçerde büyük bir ekonomik, siyasi kriz, dışarıda İdlib, Libya, Doğu Akdeniz’de Türkiye ciddi sorunlar yaşasa da, Kuzey ve Doğu Suriye ve Federe Kürdistan Bölgesi’ndeki Kürt kazanımlarına yönelmekten, saldırmaktan geri durmuyor. Kürtler arasında ulusal birliğin gelişmesini engellemek, parçalanmışlığı derinleştirmeyi hedefe koyan Türkiye, bölgede Kürt karşıtı politikalarını her daim diri tutmak istiyor.
Türkiye’nin son dönemde Kürdistan Demokrat Partisi’ne (KDP) yakınlaşması ve Kürt kazanımlarına karşı ortak bazı adımlar atması Kürtler tarafından tepkiyle karşılandı. Kazanımları koruma ve bölgede statü sahibi olmak isteyen Kürtler, ulusa birliğin oluşması ve parçalı görünmeye son vermek için arayış içinde.
Bölgede Kürt halkına karşı geliştirilen saldırı ve planları Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) İdris Sayılğan’a değerlendiren Federe Kürdistanlı Araştırmacı-Yazar Muhsin Osman, Kürtler özgür olmadan Türk, Arap ve Farsların asla rahat olamayacağını ifade etti.
Kürt karşıtı politikalar
Kürt halkının çok hassas bir süreçten geçtiğini ifade eden Osman, bölge devletlerinin Kürt karşıtı politikalarıyla hem kendilerini hem bölgeyi derin bir krize sürüklediğini belirtti. Muhsin Osman, “Kürt halkı haklarına ve özgürlüğüne kavuşmadan bölgedeki sorunlar çözülemez. Derinleşen krizlerde, sorunlarda DAİŞ gibi örgütler peydahlanıyor. Türkiye, İran, Suriye, Irak gibi devletler akıllarını başlarına toplamaz, Kürtlerin meşru haklarını tanımazlarsa hiçbir zaman huzuru sağlayamayacaklar” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye Musul’u ele geçirmek istiyor
KDP ve Irak merkezi hükümeti arasında Şengal’e ilişkin imzalanan anlaşmayı değerlendiren Osman, Türkiye’nin Sevr ve Lozan anlaşmalarından beri Musul’u ele geçirmeye çalıştığını ifade etti. DAİŞ’in 2014 yılında Şengal saldırısının Erdoğan isteği ve desteğiyle gerçekleştirildiğini vurgulayan Muhsin Osman, Musul kemerindeki Kürt Êzidîlerin yok edilmesinin hedeflendiğini ancak gelişen direniş ile hedefin boşa çıkarıldığını söyledi. Muhsin Osman, Şengal’e yönelik saldırıların ve son olarak imzalanan anlaşmanın amacının Kürt kazanımlarını yok etmenin yanı sıra Federe Kürdistan ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi arasındaki Şii Hilali’ni kopararak Sünni Kemerini oluşturmak olduğunu dile getirdi.
Muhsin Osman, “Erdoğan tren hattı ile Telafer’e, oradan da Bağdat’a uzanan bir hat oluşturmak istiyor. Türkiye’nin yapmak istediği KDP ve Amerika ile Şengal’de huzuru ve barış ortamını bozarak Êzidîlerin yerlerine dönüşü engellemektir. Ancak şimdiye kadar hem sahada hem yaşamda bu anlaşmaları gerçekleşmedi ve bölgede yaşayan halk kabul etmedikçe gerçekleşmeyecek” diye konuştu.
Kürtler ortak politikalar üretmeli
Küresel güçlerin Büyük Ortadoğu Projesi ile bölgede yapmak istedikleri değişiklikleri hatırlatan Muhsin Osman, bu plan kapsamında rol almak isteyen Türkiye, Irak ve İran eliyle gerçekleşen her anlaşmanın Kürtlerin zararına olduğunun altını çizdi.
Ortadoğu’nun yeniden dizayn sürecinde ulusal birlik ve ortak politikalarla kazanım elde edebileceğine işaret ederek Muhsin Osman, “100 yıl önce bölge dizayn edilirken Kürtler zihinsel olarak hazır olmadığı için imkanları kullanmadılar ve kaybettiler. Kürtler ortak platformlar kurarak, kendi kaderlerini ilgilendiren proje ve politikalar geliştirmelidirler. Süreci ortak politikalar üreterek karşılamalılar. Böylece büyük kazanımlar elde edilebilir” dedi.
Erdoğan rol kapmaya çalışıyor
ABD Başkanı olması beklenen Biden’ın Türkiye’ye yönelik yaptığı açıklamaların sert olduğunu belirten Muhsin Osman, Erdoğan’ın Irak Başbakanı Kazimi’yi Türkiye davetiyle ve bölgede farklı ilişkiler geliştirerek yeni rol almaya çalıştığını kaydetti. Türkiye’nin kuruluşundan beri hiçbir zaman bu kadar kötü bir durumda olmadığını dile getiren Muhsin Osman, “Biden’in planına göre Erdoğan Eylül ayına kadar iktidarda kalmayacak. Bu açıdan Erdoğan bazı yumuşak adımlar atmak istiyor. Hem Irak ile hem diğer bölgeler ile sıcak ilişkiler geliştirmek istiyor. Yeni roller almak istiyor” dedi.
Güney halkı Türkiye’yi istemiyor
KDP’nin Türkiye ile ilişkilerinden, Türkiye’ye ait çok sayıda karakolun bölgede kurulması ve MİT faaliyetlerinin halkta büyük tepkiye neden olduğunu ifade eden Muhsin Osman, “Şeladizê’de halkın Türk tanklarına çıkarak, neler yaptıklarını gördük. Türk devletine ve KDP’ye karşı rahatsızlık nedeniyle gerçekleşen protestolarda resmi olmayan rakamlara göre 300 kişi cezaevlerinde bulunuyor. Halk her zaman direnişte ve yaşananların bilincindedir. KDP’den sonra Türkiye orada hükümran oldu. KDP Politbüro Üyesi Ethem Barzani de, Türkiye’nin sadece Rojava’yı değil Behdinan’ın bir bölümünü de işgal ettiğini söylemişti. Herkes yaşananların farkında” diye belirtti.
KDP, PKK’yi suçluyor
Muhsin Osman, KDP’nin askeri, siyasi ve ekonomik olarak Türk devletine teslim olduğunu belirterek, “Halkın içinde bulunduğu kötü durum için KDP hatanın kendinde olmadığını söylüyor. Bu nedenle halkı meşgul etmek için de ‘PKK gelmiş, bu nedenle çalışamıyoruz, halkımıza hizmet edemiyoruz, PKK bize sorun yaratıyor’ şeklinde anti propagandalarla, yer yer çatışmalarla durumu idare etmeye çalışıyor. Ancak KDP’nin savaş gücü yoktur, savaşamaz ama böylesi argümanlar ile sorunlar yaratabilir” ifadelerini kullandı.
Birbirimizi kabul etmeliyiz
Osman, Kürtlerin yüz yılda çok büyük direnişler geliştirdiğini ancak direnişlerin parçalı ve birlikten yoksunluğu nedeniyle ağır sonuçlara yol açtığını kaydetti. Kürt örgütleri ve partileri arasındaki sorunların çözümüne ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Muhsin Osman, bir partinin büyüklüğünün temsil ettiği kitle ya da bulundurduğu silahlar ile değil, aklı, toleransı, tahammülü ve fikirlerinde olduğunu söyledi. PKK, YNK, KDP, PYD ve diğer partilerinin kitlelerinin farklı partiler yerine öncelikle kendi partilerini eleştirmeleri gerektiği anlatan Muhsin Osman, “Kürtlerin derdi Erdoğan’a, Bağdat’a Tahran’a bağlı değil. Kürtlerin derdi kendileriyle. Mesele düşmanın büyüklüğü değil, bizim birliğimizdir. Birlikle büyük kazanabiliriz. Öncelikle biz birbirimizi kabul etmeliyiz. Oluşturulacak birlik ile nasıl kendilerini yöneteceklerini dost ve düşmana göstermeliler” ifadelerini kullandı.
İSTANBUL