İhbar insan hareketlerinin en adisidir. Çünkü ihbar alan söylemeye çok müsaittir. Hele şahsi garaz ve çıkar da işin içine girince büsbütün insanlık dışı bir meslek olur.
Tahmin ederim Osmanlı padişahları arasında en akıllısı ve idarecisi Sultan Abdülhamit idi. Ancak kendisine atfedilen en büyük kusur onun hafiye teşkilatına verdiği ehemmiyettir.
Tüm Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri Sultan Abdülhamit’in bu kusurunu yıllarca işlediler. Ama bugün görüyoruz ki, maşallah Süleyman Demirel ve ondan önceki tüm Cumhuriyet hükümetleri Sultan Abdülhamit’i fersah fersah geçmişlerdir.
Sultan Abdülhamit zamanında bu alçak mesleğin adı, “hafiyelik” idi. Yani Arapça manasıyla “gizlilik” idi. Çünkü İslam’da bir kural vardır. Denir ki, suç da sevap da gizli olmalıdır. Burada istenen gizlilik, ahlaki bakımdan düşünülmüştür. Ne de olsa Sultan Abdülhamit kültürlü ve görgülü bir adamdı. Bir işi yaptırdığı adamları mümkün mertebe gizli tutardı.
Ama Cumhuriyet devrinde, hele son Başbakanımız Süleyman Demirel devrinde kültürsüzlük ve görgüsüzlükten, görüyoruz ki, haya ve utanmaya ehemmiyet verilmiyor. Bundan dolayı da bu pis sanatı devlet kanunlarına koymuşlardır. Örneğin köy korucuları ve pişmanlık yasaları gibi. Hele memleketin her tarafına asılan 055 ihbar telefon numarası bir yüzkarasıdır. Bazen de kendini bilmez sözüm ona devlet adamlarımız radyo ve televizyonlarda “Sayın muhbir vatandaşlarım” derlerdi.
Aynen “Sayın Türkeş” ve “Sayın Ecevit” dercesine…
*Bu yazı 12 Temmuz 1992 tarihinde kaleme alınmıştır.