İktidarcı zihniyetler, etkisi altına aldıkları toplulukların demokratik değerlerini kendi varlıklarının devamı için basamak haline getirirler. Toplumun binlerce yılın birikiminin sonucu olan, toplumun belleğini oluşturan kavram ve kuramlarını, toplumsal hakikatini, ahlaki değerlerini kendi iktidarlarına göre şekillendirerek, yapay değerler şeklinde inşa eder.
Son günlerde başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere, il valileri, birçok mülki erkanın Alevi kurumlarını ziyaret etmeleri, “iftar açma törenleri” düzenlemeleri ne anlama geliyor? Alevi toplumu bu süreci nasıl okumalı? “Cemevleri cümbüş evidir, terör yuvasıdır, ibadet yeri cami ve mescitlerdir” diyen bir zihniyet, Alevi köylerine zorla cami yaptıran, halkın iradesine ket vuran, seçilmişleri zindana attıran, kutsal mekanları rant alanı haline getiren, kazanılmış yasal hakları elinden alınan, ders kitaplarında ötekinin ötekisi olan, her türlü zor ve ideolojik aygıt ile baskı altına alınan bir toplum kapital İslam’ın temsilcileri tarafından muhatap mı alınıyor?
Alevi toplumu geçmişten bugüne yaşadıklarından bir şeyler çıkara bildi mi? Bir toplumu muhatap almanın ahlaki, diplomatik, evrensel ilkeleri yok mudur? Yıllarca makbul olmayan Alevi toplumu ile yüzleşmenin yöntemi nasıl olmalıdır? Dünyada ki bazı devletler inkar ettikleri, katliama uğrattıkları topluluklarla, halklarla nasıl yüzleştiler? Bu ziyaretler bir yüzleşmeye ortam hazırlama ziyareti midir, yoksa Alevi değerlerine iktidarın sürekliliği için yeni anlamlar mı yükleniyor?
Bu yaşanmışlığın ne anlama geldiğini en derinlikli şekilde Alevilerin bilmesi gerekiyor. Resmi düzeyde kabul edilmeyen ama söylem boyutunda huzura çağırarak veya mekana hükmederek görüşme tarzı son derece stratejik ve eril bir aklın sonucudur. Mekanı denetime almak, amaca uygun dizayn etmek, sembol ve simgeleri değiştirmek aslında o mekan üzerindeki yada içindeki bireyleri, zihinsel yapıyı denetim altına almaktır. İktidarın mekan üzerinde görünür olması anlamına gelir. Cumhurbaşkanının ziyaret ettiği cem evlerinin dizayn edilmesi bir devlet aklıdır, toplumsal belleğin silinmesidir. Kiliseler nasıl camiye çevrildiyse, cem evleri de minaresiz camiye çevriliyor.
Muharrem günlerinde Alevi kurumlarını ve “Dede”lerini “iftar açma törenlerine” katmak farklı sürekleri konsolide etmektir. Seçim sürecinin yaklaşması ile kriz derinleşecek. AKP-MHP koalisyonu normal şartlarda seçimi kazanma olasılığı görünmüyor. Sınır ötesi operasyonlarla başlayıp içte milliyetçilik ve dinciliğin artırılması, ayrıştırmanın, kutuplaştırmanın derinleştirilmesi siyaseti gündemde. Emek, barış, demokrasi, insan hakları mücadelesi veren kesimlere yönelik hak ihlalleri en üst düzeyde görünür olma olasılığı yüksektir. Böyle bir durumda Alevilerin muhalif kimlikleri ile alanda görünür olması, demokratik siyasete destek vermesi iktidarın işine gelmez. Bu bakımdan Alevi toplumunu şimdiden ileride yaşanacak kaos atmosferine ses çıkarmamaları için bir merkezde toplama ve yaşatılacak zulme sessiz kalmalarına ikna etme çalışmalarıdır.
Alevi süreklerini karşı karşıya getirerek çatıştırma, güven duygusunu zedeleme, “devlet yanlısı-devlet karşıtı” ikilemine mahkûm ederek parçalayıp bölme anlayışı yeni bir anlayış değildir. Alevi süreklerinin farklılıkları, ayrıştırma nedeni değil, ikrarlı birliği, renkliliği ifade eder. Alevilerin “Eşit ve özgür Yurttaşlık” taleplerini yasal olarak kabul etmeyen anlayış yerelde “iftar açma törenleri” düzenlemesi toplumu parçalama anlayışının sonucudur. Alevilerin muhatabı devlettir, devlet demokratik talepleri kabul eder, meclis yasayı çıkarır, yerel idare takibini yapar. Aksi taktirde İftara katılma esası üzerine Alevi kurumlarını kriminalize etme, raporlar hazırlama anlayışı kimseye nefes aldırtmaz, krizden kurtarmaz.
Devlet Alevi siyasetinde sınıfta kalmıştır. Her ne kadar bazı kurumlarla ilişkilense de Alevilerin üzerinde hakimiyeti yoktur. İnkar ettiği, kabul etmediği, yüzleşmediği bir inancın cemevine gelmesi bir kazanım değildir, çözümsüzlüğün, çaresizliğin sonucudur. Tıpkı yıllarca Kürtçe diye bir dil yoktur diyen bir anlayış, zaman içerisinde TRT Şeş’i kurması gibi bir durum söz konusudur. TRT şeş Kürtçe yayın yaparken, birçok Kürt sanatçının Kürtçe konserlerinin yasaklanması gibi bir durum söz konusudur.