Özgür Müftüoğlu
Organize suç örgütü elebaşısının videoları sadece siyasi iktidar ve onun çevresinde gelişen karanlık ilişkileri ifşa etmekle kalmıyor, muhalefetin bu süreçte ne denli aciz kaldığını da ortaya koyuyor.
Muhatap aldığı kesimlerden anında gelen yanıtlara bakılırsa, elebaşının itiraf ve ifşalarının birçoğu doğrudur. Gerçi bunlar ülkenin siyasi gündemini az çok izleyen herkesçe büyük ölçüde biliniyordu zaten. Fakat bilinenleri dillendirenler, duruma ve siyasi konjonktüre göre ev baskınları, gözaltılar, tutuklamalar ya da işinden edilmelere maruz bırakılarak susturuluyordu. Ama şimdi o karanlık ilişkilerin doğrudan içinde olan bir zatın açıklamalarıyla birlikte tüm bunlar ete kemiğe büründü, toplumun geniş kesimlerinde gerçeklik kazandı.
Bu durumda akıllara şu soru geliyor: Memleket meseleleriyle ilgilenen herkesin yıllardır bildiği söz konusu karanlık ilişkiler, karanlığın içinde yer alan bir mafya elebaşısı tarafından itiraf edilmeden önce muhalefet tarafından neden gündeme getirilmedi, kamuoyu bilgilendirilmedi ve bu kirli ilişkilere karşı bir mücadele ortaya konul(a)madı?
“İşlenen bir suça bilerek sessiz kalmak o suça ortak olmaktır.” anlayışı hukuk felsefesinde kabul gören baskın bir görüştür.
Bu görüşten hareket edersek, suç örgütü elebaşısının ifşa ettiği yasa dışı işler ve özellikle uluslararası uyuşturucu kaçakçılığı, silah ve petrol ticareti gibi konular ile bunlarla bağlantılı olarak işlenen cinayet vd. suçları bildiği halde bunları desteklemek ya da olan bitene sessiz kalmak -milli duygular vs. ile de olsa- tüm bu suçlara ortak olmak değil de nedir?
AKP hükümetinin sosyal medyada yayımlanan videolarla gündeme gelen ve önemli bölümü uluslararası düzeyde suç sayılacak konulardaki icraatları, HDP ve TİP dışındaki parlamento içi muhalefet partileri tarafından açıkça ya da sessiz kalınarak desteklendi bugüne kadar. AKP’nin 7 Haziran 2015 seçimlerinde iktidarı kaybetmesinin ardından geçen süreçte arttığı bilinen (Peker videolarıyla tescillenen) insan hakları, iç hukuk ve uluslararası hukuk ihlal edilerek işlenen suçlar, -az sayıdaki CHP’li milletvekili ve siyasetçiyi tenzih ediyorum- Millet İttifakı partileri ve Saadet Partisi (SP) tarafından görmezden gelindi.
Bu bağlamda organize suç örgütü elebaşısı Sedat Peker’in itiraf ve ifşalarında ortaya koyduğu suçların birinci dereceden muhatabı iktidardaki AKP-MHP ittifakıysa, ikinci dereceden muhatabı sosyalist/sol muhalefet dışında kalan CHP, İYİ Parti, SP ve yanı sıra AKP içinden çıkan Deva ve Gelecek Partisi gibi bir zamanlar tüm bu karanlık ilişkilerin içinde yer almış ya da bunlara tanıklık etmiş yapılardır. Karanlığa sessiz kalarak hükümete destek vermelerinin tek gerekçesi ise “milliyetçi/ırkçı, Kürt düşmanı, sözde devletçi anlayış”tır. Söz konusu muhalefet partileri bu anlayışla ve saikle, sorgusuz sualsiz AKP hükümetinin yanında yer almıştır.
Dolayısıyla bir mafya reisinin açıklamalarından hareketle ulusal ve uluslararası hukuka göre işlendiği anlaşılan suçların doğrudan muhatabı AKP-MHP koalisyonu olmakla birlikte, -özellikle AKP’ye alternatif arayışında olunduğunda- kendisini sağda tanımlayan ya da CHP gibi sağın payandası olan partilerin de bu süreçte sütten çıkmış ak kaşık olmadığı unutulmamalıdır!