Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarını “işgal” olarak tanımlayan 308 imzacı arasında yer alan eski savaş pilotu Bahadır Altan, Nesrin Nas ve Ayşegül Devecioğlu 6’lı Masa’nın da Erdoğan’ın savaş politikalarına destek vererek, suça ortak olduğunu söyledi
Yadigar Aygün
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan 19 Temmuz’da Tahran’da yaptığı görüşmenin ardından 5 Ağustos’ta Rusya’ya gitti. Burada Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşen Erdoğan’ın gündeminde Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik operasyon olduğu ifade edildi. Hem Tahran hem de Soçi’deki toplantılarda Erdoğan’a operasyona ilişkin yeşil ışık yakılmadığı ifade edilirken, Soçi sonrası Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılar arttı. Buna karşı dünyanın birçok yerinde tepkiler gelirken bir tepki de Türkiye’de bulunan 308 akademisyen gazeteci, yazar ve oyuncudan geldi. Olası Suriye operasyonuna karşı 6’lı Masa’ya ve muhalefete çağrı yapan 308 isim, “İktidarın savaş suçlarına ortak olmayın” dedi.
İmzacılardan eski askeri pilot Bahadır Altan ve ekonomist Nesrin Nas, Türkiye’nin savaş politikasını ve savaşın Türkiye halklarına vereceği zararı gazetemize değerlendirdi.
AKP’nin savaş politikası
AKP’nin her alanda başarısız olduğunu söyleyen Altan, “AKP’nin savaş politikası kendi iktidarını temellendirdiği bir argüman haline geldi. AKP iktidarı artık ne adalette ne demokraside ne ekonomide hiçbir başarısı olmadığı için iktidara tutunmanın tek yolu olarak içeride kışkırttığı bu milliyetçiliği ve saldırganlığı kullanıyor. İktidarını savaş politikası üzerine kuruyor” dedi.
‘Bu işgaldir’
Kürt düşmanlığının Türkiye’de bir devlet politikası olduğunu altının çizen Altan, “Hava kuvvetlerinde pilotluk yaptığım dönemde ben buna tanıklık ettim. Özellikle 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra AKP, iktidarda kalmanın ayaklardan biri olarak savaşı kullanmaya başladı. Muhalefetin de ıskaladığı en temel şey budur. Adına ne derseniz deyin ister Zeytin Dalı, ister Barış güvercini, deyin bu bir işgaldir. Bu savaşın Türkiye’nin güvenliği ile ilgili hiçbir ilgisi yoktur. Suriye’den Türkiye’ye tek bir saldırı bile gelmemiştir. Hakan Fidan, ‘Gerekirse Suriye’ye dört adam gönderirim. Türkiye’ye 8 füze attırıp savaş çıkartırım’ demişti. Kuzey Suriye, Türkiye’nin güvenliğine yönelik hiçbir tehdit olmayan bir bölgedir” diye ifade etti.
IŞİD’e karşı savaştılar
IŞİD’in katliamlarına karşı Kürt halkının yaşamları için öz savunma gerçekleştirdiğinin altını çizen Altan, Rojava Devrimi’nin önemine değindi. Altan, “Türkiye’de ki sığınmacı mültecileri göndermek isteyenlerin kullandığı şey ‘Niye gidip kendi yurtlarını savunmadınız. Kaçtınız, buraya geldiniz savaşsanıza’ diyorlar. Gidip kendi yurdu için savaşanları da ‘terörist’ ilan ediyorlar. Bu insanlar ne yapacaktı. Ya Esad’ın onları yok sayan kimlik dahi vermeyen politikasına boyun eğeceklerdi ya IŞİD’e katılacaklardı ya da IŞİD’in katliamına uğrayıp öleceklerdi. Kadınlar ya cariye olacaktı ya da silaha sarılıp yaşamlarına sahip çıkacaklardı. O insanlar IŞİD’e karşı savaşıp başarıyla kendi hayatlarını kurtardılar. Bunu yapan insanları ‘terörist’ ilan edip bu savaşın gerekçesi yapmak kendi varlığını da inkar etmektir” şeklinde konuştu.
Güvenliği barış sağlar
Türkiye’nin uzun süredir Suriye’nin kuzeyinde 30 kilometre derinliğinde “güvenli bölge oluşturmak” adı altında yayılmacı politikalar uyguladığını söyleyen Altan, sınır güvenliğini sağlayacak olan şeyin barış olduğunu vurguladı. Altan, “Suriye’den Türkiye’ye karşı hiçbir saldırı olmamasına rağmen Türkiye, 30 kilometrelik güvenlik sınırı diyor. 30 kilometrelik bir sınır oluşturulduğunda bunun güvenliğini nasıl alacaksın? Bunların cevabı yok. Sınır ötesinde barış imzaladığınız bir komşunuzu yoksa güvenli bir sınırda yoktur. Esas problem bu. Güvenliği sağlayacak şey sınırın ötesindeki komşunuzla barış içinde yaşama iradesidir. 30 kilometre değil 130 kilometrede orada güvenlik koridoru yapsanız bu toprakların güvenliğini sağlayamazsınız. Orada ki insanlar o topraklarda büyüdüler. Yüzyıllardır oradalar. Size ait olmayan bir toprağın güvenliğini işgal ederek sağlayamazsınız” diye konuştu.
‘6’lı Masa savaşın ortağı’
6’lı Masa’nın Erdoğan’ın savaş politikalarına destek vererek savaş suçuna ortak olduğunu belirten Altan, “Savaş , adaletsizliğin, eşitsizliğin, ekonomik krizin en temel nedenidir. Orada savaş artık süreklilik arz ediyor. Sürekli bir İHA, SİHA uçuşları gerçekleştiriliyor. Hava saldırıları yapılıyor, Siviller ‘terörist’ ilan edilerek katlediliyor. 6’lı Masa bunların ekonomiye getirdikleri maliyeti vurgulayıp vurgulamak yerine Erdoğan’ın arkasında hizaya giriyorlar her fırsatta. O yüzden bu suça tümüyle ortaktırlar. Erdoğan bunu bir Neoosmanlıcılık politikasıyla kendi tabanına ve iç politikaya servis ediyor. 6’lı Masa da devletin arkasında durmak bahanesiyle ‘ulusal çıkarlar’ adı altında ‘iktidarla hareket ediyoruz’ gibi bir bahane ile savunuyorlar. Burada ulusal çıkarı da yoktur” dedi.
Kürtler tehdit değil
Barış içinde yaşadığımız bir Kürt halkının Türkiye’ye bir tehdit oluşturmasının söz konusu olmadığının vurgulayan Altan, savaş politikası sürdükçe Türkiye’nin sorunlarının çözülemeyeceğini belirtti. Altan, “Muhalefet iktidara gelseler savaşı sürdürecekler. Bu konuda hiçbir net duruşları yok. Savaş sürdüğü sürece de ne ekonomi düzelir ne demokratikleşme söz konusu olacak. ‘Terör’ bahanesiyle yapılan şeyin adı Kürt düşmanlığıdır. Kendi demokratik haklarını, kendi kaderini tayin etmiş olsalar kendi haklarını elde etmiş barış içinde yaşadığınız bir Kürt yapısının Türkiye’ye bir tehdit oluşturması söz konusu değildir. O insanlar kendi hayatlarını ve topraklarını koruyacaklar. Kurtuluş savaşında aynı şeyi yapmadık mı? IŞİD’e karşı savaşı binlerce insanın yaşamına neden olmasına rağmen Kürtler, vazgeçmediler ve başardılar” diye belirtti.
Erdoğan’ın gitmesini istemiyorlar
6’lı Masa’nın da savaş politikaları ve Kürt halkına yapılan katliamlarda payı olduğunu ve bu suça ortak olduğunun altını çizen Altan, muhalefetin savaş politikaları yerine barış politikasını esas alması gerektiğini belirterek, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “En son Zaxo Katliamı’nda iktidarın çok büyük bir suçu olmasına rağmen 6’lı Masa bunun üzerine gitmek yerine iktidarın arkasında Erdoğan’ın arkasında saf tutular. O nedenle bu suça tümüyle ortaktırlar. Bu savaş politikası ABD ve Rusya’nın işine gelen bir politika. Erdoğan’dan daha elverişli bir iktidar olamaz onlar için 6’lı Masa’nın yanlışı burada. Dış güçlerin işine gelen bir Erdoğan iktidarı var ve bunun değişmesini istemiyorlar. Bu politikaya aykırı bir çizgi izlerlerse oy kaybına uğrayacaklarmış gibi düşünüyorlar. Kendi tabanlarına şunu anlatmalılar ülkemizin sorunlarını çözecek olan sınırda da esas güvenliği sağlayacak şey barıştır. Halk bunu anlayıp savaşa karşı çıkacaktır” dedi.
Savaşın kazananı olmaz
Savaş politikalarının halkların yararına olmadığının altını çizen ANAP Eski Genel Başkanı ve ekonomist Nesrin Nas ise savaşın sonuçlarının Türkiye halkları için çok ağır bir burhan olduğunu belirtti. Nas, “Savaşın hiçbir kazananı olmaz. Bu bölgede bu topraklar da yaşayan herkes bu savaşın kaybedenidir. 2011 yılından itibaren sürekli tırmandırılan bir gerilim ve gerginlik hem insan kaynaklarımızı tüketiyor hem de maddi kaynaklarımızı tüketiyor. Geleceğimizi yok ediyor. Sürekli olarak bir savaş diline sarılmak sürekli olarak dünyayı çatışma üzerinden okumak ve bir meydan okuyarak dünya ile ilişki kurmak bütün bunların sonuçlarını çok ağır bir burhan olarak yaşıyoruz” diye aktardı.
Bütçe savaşa ayrılıyor
Türkiye’nin ağır bir ekonomik burhanda olmasına rağmen bütçenin savaş sanayisine ve savaş politikalarına ayrıldığını belirten Nas, “Savaşın, Kürdü, Türkü, Lazı, Ermenisi, Alevisi, Sünnisi, işçisi, emekçisi, beyaz yakalısı falan yok maalesef. Hepimizin geleceği ortak. Savaş geleceğe ulaşmamızın önündeki en büyük engel. Tüm kaynaklarımızı bu çatışmacı ve meydan okuyucu bakış açısı emiyor ve yok ediyor. Geride bir şey kalmıyor. Her savaş soframızdan bir dilim daha eksiltiyor” dedi.
‘Barış diye haykırmalıyız’
Türkiye’nin savaşa hemen son vermesi gerektiğinin altını çizen Nas, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Tüm toplum barış için adım atması gerekiyor. Türkiye’nin geleceğe bakabilmesi bizimde yeniden bir toplum olabilmemiz, yeniden acılarımızla sevinçlerimizle ortaklaşabilmemiz için bu savaş zihniyetini bir an önce terk etmemiz gerekiyor. Hepimizin öncelikle barış, barış, barış diye haykırmamız gerekiyor. Biz bu topraklarda eşit yurttaşlar olarak ortak geleceğe birlikte ulaşmak istiyoruz. Öncelikle barış, öncelikle adalet, öncelikle eşit yurttaşlık temelinde anlayış gerekiyor. Hepimizin barışın bir ucundan tutması gerekiyor.”
İktidar başarı hikayesi peşinde
Yayınladıkları açıklama ile AKP-MHP iktidarının Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik olası saldırısına karşı çıkan 308 isimden biri olan DİB üyesi Ayşegül Devecioğlu’da JİNNEWS’e konuştu. Geçtiğimiz yıllarda Erdoğan’ın “Bir tane merminin bedelini biliyor musun sen?” sözünü hatırlatan Devecioğlu, bu şekilde savaşın ekonomik boyutunu gözler önünü serdiğini söyledi. Bu gün de halktan alınan vergiyle oluşturulan bütçenin büyük kısmının savaşa ayrıldığını dile getiren Devecioğlu şöyle devam etti: “Bütçenin halkın ihtiyaçları için kullanılması gerekir. Demokrasinin en önemli özelliklerinden bir tanesi bütçenin demokratik katılımcı bir tarzda yapılması ama bizde saray tarafından yapılıyor. Ya yandaşlara peşkeş çekiliyor ya da savaşlara peşkeş çekiliyor. Yürütülen bütün operasyonlar halkın cebinden yapılıyor” diye ifade etti.
Saklayamayacaklar
İktidarın savaşı kazandığı yönünde kamuoyunda algı oluşturmaya çalıştığını ifade eden Devecioğlu, “PKK’yi yok ettik” diyerek bir başarı hikayesi yazmaya çalıştığını aktardı. Ayşegül, “Türkiye’deki basında yazmıyor ama dış kaynaklarda yer alan bilgiye göre korkunç oranlarda kayıp var. Ama yansıtmak işlerine gelmiyor. Medyanın çoğunluğu iktidarın elinde, sansürle ve gazetecileri hapse atarak insanların basın özgürlüğü yok ediliyor. Bilinçli politikayla savaş kayıpları saklanıp buradan zafer hikayesi yaratılmaya çalışılıyor. Ama ölen birçok insan var ne zamana kadar saklayacaklar” ifadelerini kullandı.
Muhalefete çağrı
Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik gerçekleştirilmesi planlanan saldırıya karşı 308 ismin muhalefet başta olmak üzere tüm kamuoyuna savaşa ortak olmaması için çağrı yapmasının amacını açıklayan Devecioğlu şunları dile getirdi: “Ülkede demokrasiden yana güçler iktidarın neden Suriye’ye saldırmak istediğini görüyorlar. İmzacıların hepsi her türlü savaşa karşı insanlar. Buradan çıkmış bir tavır alış. Bu imza metni toplumdaki diğer yapıları da harekete geçirsin. Metinin amacı toplumsal duyarlılık yaratmak, muhalefet sıfatını her ne kadar yakıştıramazsak da altı siyasi partinin oluşturduğu siyasi ittifaka bu suça ortak olmayın diye seslenmek.”
Sessiz kalmayın
Türkiye’nin savaş politikasına karşı kamuoyuna da çağrı yapan Devecioğlu, “İktidarın beka savaşı olan bu savaş hiçbir zaman ülke çıkarlarına hizmet etmeyecek, bizim için ölüm ve açlık demek olan bu savaşa demokratik kurum ve kuruluşların, her yurttaşın mutlaka karşı çıkması gerekiyor” diyerek sessiz kalınmamasını istedi.