HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel 2022 için umutlu konuştu: AKP-MHP iktidarı, koltuğu bırakmamak için ülkeyi ateşe atıyor ama buna rağmen ayakta durmaya mecali kalmadı. Yıkılmaya yüz tutmuş bir iktidar, kazanmaya çok yaklaşmış bir toplumsal muhalefet gerçeği ile 2022 yılına girilmiştir
Binlerce üyesi ve yöneticisi cezaevine atılan, kapatma ve Kobanê davasına rağmen Halkların Demokratik Partisi (HDP) Türkiye’nin kilit partisi olmayı sürdürüyor. Bu sadece aldığı oy oranı ile ilgili bir durum değil. Çeşitli kampanyalarla halka giden HDP, iktidara karşı demokratik bir cephenin oluşması için çalışıyor. HDP’nin geleceğe bakışı ve önümüzdeki dönemde faaliyetleri ile ilgili sorularımızı yanıtlayan HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel 2022 yılına dair iyimser konuşuyor.
- Ülke 2022’ye devasa sorunlar ve görülmemiş bir zam yağmuru ile girdi. Ekonomik kriz ve altında yatan etmenlerle ilgili neler söylersiniz?
AKP-MHP ittifakının hem içeride hem dışarıda yürüttüğü politikalar Türkiye halkları açısından büyük sorunlara yol açtı. İçeride ve dışarıda savaşa dayalı, düşmanlığa dayalı, çözümsüzlüğe dayalı politikalara önemli itirazlar da gelişti 2021 yılında. İktidar kendisi için bir rant alanı, mafyatik bir alan oluşturdu ama bu politikalar aynı zamanda ona kaybettirdi. Tekrar tekrar savaş politikalarına sarıldı. Irkçılığı şaha kaldırmak için düşmanlıklar yarattı. Geçmişte ‘Kürt kardeşim’ diye istismar politikalarını sürdüren iktidar, ‘Kürt sorunu yoktur, Kürtlerin hakkı yoktur’ demeye geldi. Ekonomik kriz, zamlar, enflasyon, doların durdurulamaz yükselişi tümünün savaş politikalarından çözümsüzlük politikalarından beslendiğinin belirtmek gerek. AKP-MHP iktidarı kendisi ile birlikte ülkeyi de çöküş noktasına getirmiştir. İktidarda kalmak için ülkeyi ateşe atıyor ama buna rağmen ayakta durmaya mecali kalmadı. Muhalefetin, demokratik güçlerin, gençlerin, kadınların, inatla, ısrarla iktidarın bu faşist siyasetlerine karşı direnişleri 2021 yılına damgasını vurmuştur. Bu anlamda yıkılmaya yüz tutmuş bir iktidar, kazanmaya çok yaklaşmış bir toplumsal muhalefet gerçeği ile 2022 yılına girilmiştir.
- Kur garantili mevduat gibi girişlerle bir baskın veya erken seçimi gündeme getirebilir mi?
İktidar bütün olanakları, bütün kozları kullanarak bu durumdan çıkmaya kalkışacaktır. Kur garantili mevduat adımı bir pansuman adımıdır. Geçici ferahlık yaratabilir. Ama gerçek şu ki toplumsal zemini kaybetmiş, ekonomik krizi bu kadar derinleşmesine sebep olmuş, içeride ve dışarıda Türkiye toplumunu bu kadar zorlamış bir iktidarın kolay kolay seçimi göze alması mümkün değil. Ancak toplumu sindirecek hamleler, muhalefeti bölecek taktiklerle, bir kaos ortamı yaratabilir ise seçime gitmekte tereddüt etmeyecek bir iktidar gerçeği ile karşı karşıyayız. Ama öyle kur garantili mevduat adımları ile pansuman niteliğindeki kimi adımlarla Arap dünyasının bazı ülkelerini yatırıma ikna etme çabaları ile durum düzelmeyeceği için iktidarın bir baskın seçim göze alması mümkün görünmüyor.
- Muhalefet ve bazı ekonomistler krizi daha çok iktidarın ekonomi bilmemesine bağlıyor. Savaş politikalarından pek söz edilmiyor.
Bu ekonomik krizi tek başına uygulanan ekonomik politikalarla açıklamak mümkün değil. Toplumsal kimliklerle savaş halinde olan bir iktidar, komşularla savaş halinde olan bir iktidar ekonomisini geliştiremez. Ülkedeki en büyük toplumsal yapılardan biri olan Kürtlerle yine en büyük inanç grubu olan Alevilerle savaş halinde olan bir iktidar, Avrupa Birliği ilkelerini ve AİHM’in kararlarını uygulamayan bir iktidar, kadınlarla çevre ile savaş halinde olan bir iktidarın istikrarlı bir yönetim oluşturması mümkün değil. İstikrarsızlığın olduğu bir ülkede ekonomik krizlerin birbirini izlemesi kaçınılmazdır. Ekonomik krizi bütün bunlardan bağımsız değil, sorunları bir bütün olarak ele almak gerekir.
- İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) ve Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ne (DİAYDER) karşı yürütülen kampanyayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biliyorsunuz kayyum rejiminin laboratuvar denemesini Kürdistan’da belediyeler üzerinde yaptılar. Kürtlerin İstanbul’da yaşamasına, İstanbul’da yaşayan Kürtlerin herhangi bir yurttaş gibi belediyenin olanaklarından yararlanmasına bile tahammül etmeyen faşist bir iktidar gerçeği ile karşı karşıyayız. Yani İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Mersin’de, Adana’da Kürtler yaşıyorlarsa da belediyelere giremezler, hizmet alamazlar, işe alınamazlar. Kürtler bu ülkede iktidar tarafından düşman ilan edilmiştir. Kürdistan’daki belediyelere bu saikle el konuldu. Oradaki kaynaklar batılı yandaş firmalara peşkeş çekildi. Şimdi İBB’yi Kürtler üzerinden hedef gösteriyorlar. İmamoğlu’nu, CHP’yi sıkıştırmak kısmı bir yana, işin püf noktası Kürt halkının nefes alabildiği her yere bir saldırının olmasıdır. Herkesin Kürtlere karşı kendileri gibi tutum almasını istiyorlar. CHP’li belediyeleri Kürtlere düşmanlık yapmıyorlar, Kürtleri dışlamıyorlar diye hedef gösteriyorlar. İktidar ve ortağı faşist bir anlayışla cadı avına çıkmışlardır. İstanbul’daki durum budur. İş Kürt olmaya dayanıyor, Kürt düşmanlığına dayanıyor. Kürtlerin dindarına da, sosyalistine de, Alevisine de tahammülleri yok. DİAYDER’e uygulanan politika tam bir AKP gerçeğidir. AKP’nin maskesinin düştüğü andır. Namaz kıldığı için, namaz kıldırdığı için insanlar yargılanıyor. Kürtçe dua ettiği için insanlar yargılanıyor. Bir iktidar ancak kendini bu kadar teşhir eder.
- Muhalefetteki bazı partilerle son dönemde görüşleriniz oldu. Bu görüşmeler hangi çerçevede gerçekleşti ve neler görüştünüz?
Türkiye’de ortaya çıkan muhalefeti eksikliklerine rağmen önemsiyoruz. AKP-MHP iktidarına karşı muhalefetin daha cesur mücadele etmesini istiyoruz. HDP rolünü özgür ve özel olarak oynuyor. Bütün toplumsal kesimlerle bütün sol sosyalist güçlerle, demokrasi güçleri ile inanç grupları ile halklarla 3. yol seçeneğini esas alan bir yerde duruyor. Fakat biz Meclis zeminindeki ve Meclis dışındaki muhalefet partilerinde iktidara karşı daha ilkeli, daha cesur, daha etkili bir muhalefet yapmasının gerekli olduğuna inanıyoruz. HDP bu konu ile ilgili fikirlerini CHP, DEVA, Gelecek Partisi ve Saadet Partisi’ne iletmiştir. Yine bu partilerden de düşünceler, öneriler geldi. Sadece ekonomik kriz ile sınırlı bir görüşme olmadı. Esasen demokratik bir Türkiye’nin, demokratik bir iktidar alternatifinin nasıl oluşacağına dair HDP fikirlerini iletmiştir bu partilere. Bu temaslarımız, hükümetin istifasına ya da seçim kararı alınana kadar sürecektir.
- Partinize yönelik saldırılara gelmek istiyorum. Deniz Poyraz’ın yaşamını yitirdiği saldırının bir benzeri Bahçelievler ilçe binasında meydana geldi, ancak saldırgan serbest bırakıldı. Bu olayla ilgili yorumunuz nedir?
Deniz Poyraz’ın katledilmesi kamuoyunda büyük tepki gördü. Kürd’ü, Türk’ü bütün demokratlar tepki gösterdi. Saldırgana ilişkin çok önemli veriler ortaya çıktı. Eğitilmişti. Derin güçler tarafından planlı bir şekilde parti binamıza gönderilip Deniz Poyraz’ı katletmesi sağlandı. Hatta daha fazla kişiyi öldürmesi için görevlendirilmişti. Saldırganın güç aldığı odak her gün Meclis kürsüsünde katliam çağrısı yapan siyasetçilerdir. Buna özellikle dikkat çekmek istiyorum. Bahçelievler saldırganının da İzmir il binamıza saldıran kişi gibi eğitimli olduğu anlaşılıyor. Ülkü ocakları üyesi olduğu ortaya çıkıyor. Kişinin çok eğitimi ve hazırlıklı olduğu ortaya çıktı. Üç-dört arkadaş ancak etkisiz hale getirdi. Bu saldırı seçim için uygulanmaya konulabilir dediğimiz saldırılar cinsinden bir saldırıdır. Hemen serbest bırakılması bu kişinin görevli olarak geldiğinin bir başka kanıtı. Bir tweet atan 7-8 ay cezaevinde kalıyor, silahla bıçakla bir parti binasını basan saldırgan ertesi gün serbest bırakılıyor. Bu neler yapmak istediklerinin somut bir göstergesi. Biz de bundan sonra parti binalarımızda tedbirimizi alacağız. Saldırmak amacıyla parti binalarımıza gelen gerekli cevabını alacaktır. Elini kolunu sallayarak binalarımıza girip partililerimize saldıramayacaklardır artık. Bunu belirtmek istiyorum.
- Kobanê ve kapatma davalarına ilişkin öngörünüz nedir? Hazırlığınız nedir?
Kobanê davasının birinci amacı Kobanê’de yenilgiye uğratılan DAİŞ çetelerine karşı kazanılmış olan zaferin rövanşını almak isteğidir. Kobanê’nin düşmemesi, Türkiye halklarının ve dünya halklarının Kobanê ile dayanışma içinde olmasının sonucuydu. Şimdi iktidar bunun öcünü almaya çalışıyor. İkinci bir sebep de HDP’nin kapatılmasına dayanak yapılmak istenmesidir. Mahkeme heyet başkanı değiştirildi, heyet üyeleri değiştirildi. Arkadaşlarımız davayı iktidarın yargılandığı bir davaya çevirdiler. Dolayısıyla Kobanê davası boşa çıkarılan bir kumpas davası olmaktan ileri gidemedi. Kapatma davasında ise savunma süreci devam ediyor. Bu davanın bu hali ile kapatma ile sonuçlanması mümkün değil ama siyaseten mümkün. Her şeye rağmen bu iki davada da HDP’nin eli çok güçlüdür. Sürekli bir direniş hattı içerisindedir. Sürekli olarak kendi cephesini genişletmektedir. HDP’ye düşmanca yaklaşan iktidar ve küçük ortağı bu süreçte kaybederek çıkacaktır. Kazanan HDP olacaktır.
Tecrit ve cezaevleri ile ilgili sorularımızı da yanıtlayan Tayip Temel, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin Kürt sorununun demokratik çözümüne uygulanan tecrit anlamına geldiğini belirterek şunları söyledi: “Sayın Öcalan’ın tecrit edilmesi aslında Kürt sorununun demokratik yollarla çözümünün de tecrit edilmesi anlamına geldi. 2021 yılının en talihsiz yönü Sayın Öcalan’ın bu soruna müdahil olabilecek, çözüm perspektifi geliştirebilecek, bu tıkanmayı aşacak kimi değerlendirmeleri yapabilme koşullarının olmamasıydı. Bu anlamda İmralı’da geliştirilen tecrit bütün ülkeye, bütün cezaevlerine yayıldı. Ancak, İmralı’daki duruş, tecridi her zaman boşa çıkaran bir tutum oldu. Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit kırılamadığı için tecrit Türkiye’nin her alanına yayıldı. Şu anda cezaevlerinin ölüm evlerine dönüşmesi, cezaevlerinde sistematik olarak cenazelerin çıkması, 30 yıl cezaevlerinde kalmış hasta tutsakların tahliye edilmemesi, bizler açısından 2022 yılında temel gündemdir.
Barışçı çözümü tecrit etmek
- Son olarak 2022 yılı ile ilgili öngörünüzü sormak istiyorum.
AKP-MHP rejimi artık içte ve dışta bütün kozlarını tüketmiş, bütün rezervlerini bitirmiştir. Halkın gündemini iktidar ve ona bağlı güçler değil, demokrasi güçleri ve HDP belirliyor. Dolayısı ile demokrasi güçleri ve Türkiye halkları için 2022 yılı tarihsel bir birliğin gerçekleştiği bir yıl olacaktır. 3. yol temelinde demokrasi güçleri farklılıklarını koruyarak büyük bir birlik olacaktır. Bu sorunların tümünden çıkış yolunun kesintisiz mücadele, birlikte mücadele, yan yana durarak mücadele olduğunu düşünüyoruz. HDP bu konuda kendisine düşen görevleri yerine getirecektir. Bunun için ne gerekiyorsa yapacağız. Bunun herkes tarafından bilinmesini istiyoruz. Dünyada, bölgede ve Türkiye’de 2022’nin özgürlüğün gelişeceği bir yıl olacağına inanıyorum.