Ali Sinemilli
Erdoğan için gitti-gidiyor tartışmalarının yapıldığı, Kılıçdaroğlu’nun ise ‘Devlet Başkanı’ gibi hareket ettiği günümüz Türkiye’sinde, son günlerin başat tartışma konularından biri Suriye’nin kuzeyine yapılacağı söylenen saldırı oluyor. İktidar cenahının günbegün ısıttığı bu gündeme, muhalefet cephesinin hala nasıl yaklaştığı net değil. İçerde her zorlandığında dışa dönük savaş politikasına hız veren Erdoğan’ın bu yeni hamlesine, geçmişte olduğu gibi, muhalefet destek verir mi yoksa karşısında mı durur, belli değil. Geçmiş pratikler bu tür durumlarda HDP dışındaki muhalefetin iktidarın arkasında saf tutması biçiminde oldu. Bu defa farklı bir görüntü ortaya çıkar mı, merak konusu.
Erdoğan-Bahçeli iktidarının ciddi bir meşruiyet krizi yaşadığı, ömrünü tamamladığı hemen herkesin hemfikir olduğu konu oluyor. Keza, muhalefetin bunu değerlendirerek adımlar attığı, kendisini alternatif iktidar gibi konumlandırdığı hem yapılan açıklamalardan hem de atılan adımlardan anlaşılıyor.
Altı muhalefet partisinin ‘parlamenter sistem’ için toplantılar yapıp yeni dönem yol haritası çıkarması, bağlantılı olarak Akşener’in kendisini Başbakan adayı olarak açıklaması, Kılıçdaroğlu’nun Merkez Bankası’na baskın yapması, bürokrasiye uyarılarda bulunması sıradan gelişmeler değil. Düne kadar varlığı ve yokluğu tartışma konusu yapılan, sürekli iktidara koltuk değneği olduğu eleştirilerine maruz kalan CHP ve lideri şimdi üst perdeden Erdoğan ve iktidar eleştirisi yapıyor, ‘koltuğu bırakın’ diyor.
İşte! Tam da bu zeminde, Erdoğan Kuzey Suriye’ye operasyon yapmaktan söz ediyor, ‘ya oralarda etkin olan güçlerle ya da kendimiz bu sorunu bertaraf etmekte kararlıyız’ diyor. Elbette, bu açıklama ülke içinde olup bitenlerden bağımsız değil.
Erdoğan bir savaş çıkarmadan, var olan krizi derinleştirmeden ayakta kalmayacağını biliyor. Dış düşman tartışmasının yapılmadığı bir hafta dahi, Erdoğan için çanların çalınmasına yetiyor. Bundan dolayı hem içerde hem de dışarda Erdoğan’ın en iyi yaptığı şeye başvurduğu görülüyor: Krizi derinleştir, karşıtlık siyasetini büyüt.
Dikkat edilirse, bugünlerde öne çıkan tartışma gündemlerinden biri de ‘Siyasi Suikastlar’ oluyor. Erdoğan ve çevresindekilerin böyle bir yol ile muhalefeti sindirip ayakta kalmak istediği, bunun için de belli planlar içinde olduğu değerlendiriliyor.Ve bu tartışmaları besler şekilde, Erdoğan, BBP başkanı Mustafa Destici’yi yanına alıp, tâ ABD’ye kadar götürüyor.
Kuşkusuz, içerdeki ‘Siyasi Suikastlar’ gündemi ile Kuzey Suriye’ye saldırı gündemi, tek bir stratejinin farklı sahalarda uygulanması oluyor. Muhalefetin bu konuyu deşifre etmesi, hayata geçirilmek istenen planı ne kadar etkiler bilinmez ama bu işe yeltenenlerin düne göre ellerinin daha fazla zayıfladığı söylenebilir. Hele ki, CHP liderinin bu konuyu gündeme getirmesi plan sahipleri için oldukça zorlayıcı olmuştur. Nihayetinde -yüz yıl da geçse- devleti kuran parti olarak CHP’nin bu açıklaması bir nevi devletin de geldiği-olduğu, aşamayı- yeri gözler önüne sermiştir.
Şimdi! Merak edilen asıl soru şu oluyor: CHP başta olmak üzere muhalefet, iktidarın içerdeki kirli siyasetine karşı gösterdiği tavrı dışarda gösterecek midir? Daha açık bir ifadeyle muhalefet Suriye’ye yapılması düşünülen operasyonun esasen ülke içine, demokratik siyasete dönük bir operasyon olduğunu görecek ve buna göre tutum sahibi olacak mıdır? Yoksa Kuzey Suriye’ye dönük bu saldırıyı geçmişte olduğu gibi ‘milli hassasiyetler’ ile destekleyecek midir?
Açık ki, hem ülkedeki mevcut gidişat açısından hem de Kürt sorununda çözüm tartışmalarının tekrardan yapıldığı bu zeminde, muhalefetin AKP-MHP faşist iktidarının bu girişimine nasıl yaklaşacağı oldukça önemli oluyor.
CHP ve destekçileri geçmişte olduğu gibi iktidarın arkasında sıraya dizilirlerse, objektif olarak Erdoğan- Bahçeli faşist iktidarı kazanacak, Türkiye’de başlayan adalet-özgürlük-demokrasi tartışmaları rafa kaldırılacaktır. Fakat muhalefet oynanan oyunu görüp, iktidar karşısında pozisyon almaya başlarsa, asıl o zaman kazanan kendileri olacak, halk olacaktır.
Biliyoruz ki, Kuzey Suriye’ye dönük yeni bir saldırı girişimi ülke gündeminin buraya kaymasını beraberinde getirecek, diğer tüm konuları arka plana itecektir. ‘Dış düşman’ -Kürtler- ile savaşa giren Erdoğan, geçmişte olduğu gibi bugün de tüm halkı milliyetçi propaganda ile yanında tutmaya çalışacak, siyaset zeminini kendi lehine işletmeye özen gösterecektir.
Elbette, işler Erdoğan’ın planladığı gibi mi olur, sahadaki durum farklı gelişmelere yol açıp, Erdoğan’ın tümden çöküşünü mü getirir, ayrı bir değerlendirme konusudur. Fakat en azından bir süre için faşist iktidarın bu biçimde ömrünü uzatmak istediği açık. O halde, Erdoğan’a çekil diyenler -eğer samimiyseler- bu girişime karşı durmalı, Erdoğan’ın ömrünü uzatmasına izin vermemelidir.