Erol katırcıoğlu
Bundan tam 10 yıl önce, Taraf gazetesinde yazdığım bir yazıyı yeniden okuyunca sizinle paylaşmak istedim. Muhalif siyasette yeni ne var diye. Yazının başlığı “Ah Bu Liderin Etrafındakiler!”, tarih 27 Mart 2012.
Yazımda Türkiye siyasetinde (belki daha geniş bir biçimde söylemek daha doğru olabilir, Türkiye toplumunda) “Konuşuyormuşuz gibi yapıp konuşmadığımızdan” yakınıyorum. Yani gerçeklerden çok benimsediğimiz pozisyonları konuşmayı tercih ettiğimizden söz ediyorum. O günlerde Özgür Gündem gazetesi kapatılmıştı ve CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nun bir konuşmasını buna örnek göstermiştim. Yazıdan bir alıntı:
“Sayın Kılıçrdaroğlu konuşuyor. Bir gazete 21. yüzyılda nasıl kapatılır? diye şikayetleniyor.
Konuşuyor mu sahiden? Belli değil. Çünkü, o kapatılmasını kınadığı gazetenin adını anmadan konuşuyor. Yani aslında konuşuyormuş gibi, kınıyormuş gibi yaparak konuşuyor, “gerçek” bir konuşma yerine. Neden mi? Çünkü o gazete “Özgür Gündem”, Kürt siyasetinin gazetesi de
ondan. Yayına başladığı 1990’lı yıllarda 2 yıl içinde 27 çalışanı öldürülmüş bir gazete. (“Öldürülmüş”ün altını bir kez daha çizmek gerek sanırım durumun vahametinin anlaşılmasına yardımcı olmak için). Kılıçdaroğlu “Özgür Gündem”in adını ağzına alsa ne olur? Gazetenin benimsediği Kürt siyasetine destek mi vermiş olur? Dese ki bu gazete “Özgür Gündem” bu ülkede yayınlanan gazetelerden biri. 21. Yüzyılda hangi gazete olursa olsun kapatılamaz!”. Ne olur dersiniz?
Bu soru hala gündemde olan bir soru. Gerçekten ne olur? Geçenlerde Gürsel Tekin’in HDP meşru bir partidir, tabii ki ona da bakanlık verilebilir demesiyle kopan fırtına henüz daha dağılmamışken, konuyla ilgili sorulan soruyu Sayın Kılıçdaroğlu şöyle cevaplamış:
“Karar alınırken altı lider oturup karar alacağız. Dolayısıyla şu veya bu herhangi bir şekilde ironi de yapabilir başka bir konuşma da yapabilir. Burada önemli olan altı liderin karar almaları” diye cevapladı. “Elbette oturup konuşacağız, gerekirse tartışacağız” diyen CHP lideri, “Altılı masada çatlak yok” demiş.
Konuşmuş olmuş mu Sayın Kılıçdaroğlu? Bence olmamış. Yalnızca kendi pozisyonunu ifade etmiş. “Altılı masada çatlak yok” demiş. Mesela “Hayır olmaz, HDP de nereden çıktı? O masada değil ki” dememiş. Ya da “Evet! Neden olmasın? HDP meşru bir partimizdir. 6’lı masada olmasa da cumhurbaşkanı adayı konusunda görüş alışverişinde tabii ki bulunacağız” dememiş. Yani aslında sorulan soruya “gerçek” bir cevap vermemiş, verememiş.
Peki gerçekten böyle bir siyaset yapma tarzı başarılı olabilir mi dersiniz? Doğrusu benim buna evet demem mümkün değil. Değil, çünkü toplumumuz, tabii günümüz digital dünyasının da etkisiyle o denli politikleşti ki gerçek konuşmaları fiktif olandan hemen ayırabiliyor. O nedenle de siyasetçiden daha doğru, daha düzgün ve daha sahici bir siyasi duruş bekliyor. Öyle olmadığını anlayınca da duymuyor bile. Gülüp geçiyor.
Onun için bütün muhalif partilerin şunu iyice anlamaları gerekiyor. HDP’nin güçlenmesi, Kürtlere yapılan haksızlıkların birikerek artmasından kaynaklanıyor. HDP de zaman zaman yanlışlar yapıyor diyebilirsiniz. Ama bu yanlışlar HDP’nin milyonlarca insanımızın iradesini yansıtan bir siyasi parti olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Evet 6’lı masada da olmak istemiyor. Ama nasıl bir cumhurbaşkanı olacağı ve bu cumhurbaşkanının nasıl bir demokrasi istediğini bilmek istiyor. Bunun da normal bir talep olduğu açık değil mi?