Tüm canlıların yaşamsal hakkı olan su sermaye elinde pahalı bir metaya dönüştürülüp kaynak suları da su şirketlerine satıldı. Yer altı suları da su şirketlerine satılırken Muğla’daki su satışı tepkiler sonucu iptal edildi
Muğla Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı, yer altı sularını şişelenmiş su satan şirketlere için üç yıllığına kiraya vereceğini duyurmuştu. Muğla Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı (YİKOB), Köyceğiz’e bağlı Yayla Mahallesi’ndeki Ekşidibi kaynak suyunu kiralama yoluyla satmak için ihaleye çıkarken muayyen bedel 5.5 milyon TL olarak belirlenmiş ve ihalenin ise 8 Şubat’ta başlatılacağı belirtilmişti. Yer altı suyunun içme suyu olarak kullanılması için ihaleye çıkarılması kararına, Muğla Su İnisiyatifi Eşsözcüleri Sebahat Genç ve Serdar Denktaş’ın tepki gösteren açıklamaları sonrası Valilik ihaleyi iptal etmek zorunda kaldı.
İhale iptal edildi
Muğla Su İnisiyatifi, Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı’nın görev ve yetkilerinin çalışma usul ve esaslarını belirleyen yönetmeliğinin 5. maddesinde tanımlandığını, bu görev ve yetkiler arasında yer altı sularının kiraya verilmesi yetkisinin yer almadığının altı çizilerek, “Muğla YİKOB’un görevi ve yetkisi olmadan su varlıklarının özelleştirilmesi için ihale açması yönetmeliğe aykırı ve suç niteliğindedir. Muğla Su İnisiyatifi olarak suyun yaşam hakkı olduğunu ve ticarileştirilemeyeceğini temel alan çalışmalarımızın gereği olarak Muğla Valiliği’ni suç niteliğinde olan söz konusu ihaleyi iptal etmesi için gereğini yapmaya davet ediyoruz” denildi. Açıklamada özelleştirme girişiminin durdurulması için her türlü yasal ve meşru mücadelenin verileceği belirtilmesinin ardından Muğla Valiliği’nin web sitesinde ihalenin iptal edildiği duyurusu yapıldı.
Su sermaye eline teslim edildi
Muğla Valiliği’nin ihaleyi iptal etmesi suların şirketlerin eline verilmesini örtemediği gibi Muğla’da ve Köyceğiz’de onlarca su şirketi suları çalmaya devam ediyor. Sular sermaye kontrolüne ve hizmetine sunulması ve insanların suya erişmek için para ödemek zorunda olması kabul edilemeyeceği gibi diğer canlıların suya erişimi imkansız hale getirilerek adeta katliam yapılmakta. Suyun ticarileştirilmesini o kadar çok kanıksamış durumdayız ki, şişe sularını bile kabullenip yaşamımızın bir parçası haline getirilmesine yeteri kadar tepki gösterememiş olmamız sonucu “işlenmiş” yarım litre suya 10-20 lira ödemek zorunda kalırken damacana suların en ucuzu 100 liraya ulaştı. AKP iktidarı ile birlikte sermaye eline teslim edilen sularla birlikte “şişelenmiş su” yaşamımızın bir parçası oldu.
Şişelenmiş suya mahkûm edildik
Dünyada ve Türkiye’de tüm kaynak suları, şişe suyu şirketlerinin eline teslim edilerek insanlık suçu işlenmeye devam ediliyor. BM’ye bağlı Dünya Su Konseyi Başkanı Loic Fouchon’un, “Su faturasına, cep telefonu kadar ödeme yapmaya razı olursak suyla ilgili hiçbir sıkıntı kalmayacak” sözleri suyun BM eliyle şirketlere satışının özetini ortaya koyuyor. İstanbul başta olmak üzere bir dönem çeşmelerimizden akan sular kirliyken hatta hiç akmazken İstanbul’un her yerinde ayrık otu gibi su istasyonları ortaya çıkmıştı. Sonrasında belediye ve Sağlık Bakanlığı yine sahneye çıkıp bu suların sağlıksız olduğu gerekçesi ile kapatılmasını sağladı. Ardından damacana sularla tanıştık ve içme suyu ihtiyacımızı şişelenmiş sularla karşılar olduk. Belediyeler şebeke suyunu içilebilir hale getirmek yerine onlar da şişe suyu şirketleri kurarak su yağmasından pay alma peşine düştüler.
Susuzluk, göç ve kıtlık
Yüz milyonlarca insan çölleşme, kuraklık ve arazi kayıplarından dolayı göçe mahkûm edilirken dünya genelinde 1.5 milyar insan temiz suya erişemiyor. Çölleşmeye başlayan tarım arazileri nedeniyle büyük bir kıtlık tehdidi ise kapımızı çalmış durumda. Afrika’da birçok ülke arasında ve yakın gelecekte Ortadoğu’da suya erişebilmek büyük bir sorun haline gelecek ve su savaşları riski artarken göçler ise milyarlarca insan için kaçınılmaz olacak. Oysa su, insanlar ve diğer tüm canlıların en temel yaşamsal hakkıdır ve ticarileştirilip metalaştırılamayacak nitelikte bir varlık olduğu bir gerçektir. Loic Fouchon’un suyu cep telefonu parasıyla eşitlemesi tesadüf değildir. Enerji şirketlerine bağlanan ve bentler ardına hapsedilen suya erişmek olanaksız hale getirilirken enerji şirketlerine 50 yıllık “su kullanma hakkı” verilip sular sermayenin malı haline getirildi.
Dünya tekeli Nestle ve Erikli!
Piyasa adı verilen ticarileşme sürecine bağlanan suları şişeleyerek satan ve “piyasanın” en büyüklerinden biri olan Erikli Su, Bursa’da kurulmuş olan ve Uludağ’ın sularını Valilik eliyle doğadan çalması sağlanan onlarca şirketin en büyüğü olan bir şirket. Bu şirketin satış rakamları Uludağ suyu ile bunu sağlayamayacağı görülürken Bursa’nın kirlenmiş yer altı sularını “işleyerek” kaynak suyu iddiasıyla piyasalaştırdığı biliniyor. Erikli Su, 2006 yılında yüzde 60 hissesini dünya tekeli Nestle şirketinin Nestle Su’yuna sattı. Nestle Su ise 2002 yılında Antepli Konukoğlu gurubu ile ortaklık kurup Nestle Pure Life markalı suyu çıkarmaya başladı. Bir avuç sermayenin eline teslim edilen sular aynı zamanda birçok belediye tarafından da şişelenerek satılmaya başlanırken asıl işleri olan halkın temiz ve nitelikli suya erişim hakkı ortadan kaldırıldı.
EKOLOJİ SERVİSİ