Müesses nizamın, yerleşik düzenin krizi olanca hızıyla derinleşiyor. Buna karşılık seçimler yerleşik düzen için bir çare üretebilir mi, düzenin krizi aşılabilir mi, restorasyon yoluyla bir çıkış yakalanabilir mi sorularının yanıtını düzenin bekçileri aramaya devam ediyorlar. Oysa Erdoğan iktidarının sona yaklaştığı, Cumhur İttifakı projesinin tükendiği, devletin tüm kurumlarıyla krize sürüklendiği bir zaman aralığında gerçekleşecek olan seçimlerin müesses nizamın değişimine yol açabilecek gelişmeleri güçlü bir biçimde içinde barındırdığını görmekteyiz. Yaşadığımız tüm karmaşık gelişmeler yüzyıllık otoriter rejimi sonlandıracak, demokratikleşmeyi gerçek anlamda sağlayacak bir yolun önünü açabilir. Türkiye bu denli önemli bir yol ayrımında. Bu aynı zamanda Ortadoğu başta olmak üzere küresel siyasetin üzerinde olumlu yönde önemli etkiler yaratabilecek bir gelişme dinamiğini de bize hissettiriyor.
Bu kritik süreçte düzenin mağdurları siyasi ve toplumsal muhalefetin demokratik cumhuriyet konusunda bir mutabakat arayışında olmasını, çoğulcu, seküler, toplumsal cinsiyet eşitlikçi bir hatta buluşmasını, yoksulluğa, sömürüye, doğa talanına ve savaşa karşı bir ortaklaşmayı sağlamasını bekliyor. Bu aynı zamanda değişimin nasıl gerçekleşeceğinin de güzergâhını belirlemek adına büyük önem taşıyor. Değiştirmek istediğimiz düzen ırkçı, mezhepçi, vesayetçi bir düzendir. Değiştirmek istediğimiz erkek egemen anlayıştır. Değiştirmek istediğimiz sermaye düzenidir.
Nasıl değiştirebiliriz? Irkçı bir düzeneği bugün bu ülkede hangi dinamik kırabilir? Bugün ırkçı, faşist bu rejim nasıl ayakta duruyor, onu ayakta tutan şeylerden kurtulmamız gerekmez mi? Bu soruların yanıtını vermek zorundayız. Bu rejimi ayakta tutan en önemli kolon Kürt düşmanlığına dayalı savaş ve şiddet politikalarıdır. Tecritten, siyasi tutsaklara, kayyumlardan sınır ötesi süreklileşmiş savaş stratejisine kadar her türlü yöntemi uygulayan bir iktidara karşı atacağımız ilk adım kuşkusuz Kürt meselesinin çözümü konusunda demokratik bir çözümü konuşmak olmalı. Kürt meselesine çözüm üretmeksizin diğer meselelerin çözümü pek mümkün görülmüyor. Geride bıraktığımız kırk yılı aşkın bir tarihten çıkarılacak en temel ders bu olsa gerek.
Diğer kolonlar mezhepçilik, bu konunun belirgin öznesi Alevi toplumu ve onun siyasete olan müdahalesidir. Eşit yurttaşlık temelinde bir çözüm arayışı demokratikleşme meselesinde önemli bir başlık. Bir başka kolon erkeklik. Kadını şiddet girdabında tutan, kadın özgürlüğünü yok sayan, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini sürekli üreten bugünkü yapıya karşı toplumsal cinsiyet eşitlikçi bir siyaset toplumsal özgürlüğün de birinci adımıdır. Son olarak sermaye düzeni emeğin sömürüsü, doğanın talanı, yoksulluk, yoksunluk hallerini yeniden üreterek oligarkların ve poligarkların düzenini hâkim kılıyor.
Millet İttifakı’nın ortak politikalar mutabakat metnini okuyunca yukarıdaki kolonları hangi politik hamlelerle sarsacaklarını metnin içinde aradım, yoktu. Şaşırmadım, şaşıranlar adına üzüldüm sadece…
O zaman bu kolonların üzerinde oturmaya devam etmek istiyorlar diye düşünebilirsiniz. Kürt meselesine nasıl çözüm üretecek bu altı benzemez? Bu sorunun yanıtını bırakın bulmayı, Kürt sözcüğünü bile bulamazsınız. Diğer konularda, sorunlarda politik önermeler, çözümler var mı diye baktığınızda o konularda da bir şey bulmanız mümkün değil. Peki demokratikleşme nasıl gerçekleşecek? Bu yöntemle bu soruya yanıt bulmanız mümkün değil. Müesses nizamın muhalefeti düzenin restorasyonuna bile talip değil. Yerleşik düzenin bekçilerinin güvenini kazanmaya yönelik, iktidar değişimi konusundaki kaygıları gidermeye yönelik bir anlayışın söz kalabalığına boğulmuş şovunu izledik.
Beklentileri abartanlar, düzenin muhalefetinden mucize bekleyenler hayal kırıklığı yaşamış olabilirler. Bizim kaybedecek vaktimiz yok. Halklarımızın, kadınların ve emekçilerin büyük ittifakı olan HDK ve onun var ettiği partimiz HDP demokrasi ittifakı anlayışıyla birçok ittifak alanını büyütmeye, güçlendirmeye devam ediyor. Kürt meselesinin çözümünden yoksulluk sorununa, emeğin acımasız sömürüsünü sonlandırmaktan doğa talanına son vermeye, kadına yönelik her türlü ayrımcılığa ve şiddete karşı kadın siyasetini egemen kılmaktan çoğulculuğu ve yerel demokrasiyi inşa etmeye kadar kurtuluşun ve yeni bir kuruculuğun yolunda yürümeyi sürdürüyoruz. Bu üçüncü yoldur, bu radikal demokrasi mücadelesidir, bu değişimin müjdesidir…