Önümüze çıkan her zorluk ve imkânsızlık başarısızlığı değil, gelişen direniş pusulamızı ve kapsayıcı bir geleceğe olan bağlılığımızı ortaya koyuyor
Mehmet Uçar
Bir kültürün ifade edilmesi çabası içinde olanları susturmanın kendine özgü kötülüğü içine girenler iktidar olabilme sarhoşluğu içindedirler.
Bu iktidar sarhoşluğu kültürlerinde var.
Fatih Sultan Mehmet öldüğünde iktidar savaşı başlar ve cenazesi kimi kaynaklara göre üç gün unutulmuştur. Ceset öylesine kokmuş ve çürümüştür ki kimse yıkamaya yanaşamamıştır. Cesedi mumyalanmak suretiyle defnedilmiştir.
Yine Mustafa Kemal’in ölümü sonrasında cesedi yeni cumhurbaşkanı seçimi ve yeni hükümetin kurulmasına kadar, “tahnit” işlemine tabi tutulmuştur.
Bu örneklere baktığımızda iktidar olma hevesi içinde bekleyenlerin Kürt kültürüne yönelik hassasiyetlerinin iktidar olma hevesi sınırında bittiğini görebiliriz.
Esasen bu durum örgütlü alışkanlıklarının ve duruşlarının bilinçli yönlendirilmesine dair bir durumdur.
Bir başka ifadeyle toplumu kendi çıkarları noktasında manipüle etmeleri ve şimdiden iktidar olma yolunda güç eksenli görünmez bir hükümet oluşturmalarıdır.
Demokratik toplumu sadece kendi kültürünün ayakta kalması için ihtiyaç duyduğu bir toplum olarak görür. Bu bağlamda Kürt tüm unsurları ile kendisi için varoluşsal bir tehdittir.
Bu onun yaşam biçimidir. Var olma biçimidir. İstila et, kendine benzet ve “Türklük” tabelasını kapısına dik.
Çağdaş insanın temelinde her zaman kendini unutmaya, kendini oyalamaya yönelik büyük bir susuzluk vardır; her şeye karşı gizli bir dehşeti vardır ki, bu ona kendi küçüklüğünü hissettirir; ebedi, sınırsız, mükemmellik onu korkutur ve dehşete düşürür.
Kendini onaylamak, kendine hayran olmak, kendini tebrik etmek ister; bu yüzden de kendisine kendi hiçliğini hatırlatabilecek bütün değerlere yüz çevirir. Sistemin Kürtlükle kavgası da yine bunun üzerinedir.
Bu yüzleşme korkusu çoğu zaman dikkati inkarla dağıtacak şeylerin peşinden gitmesine neden olur, oysa gerçek huzur bütünü kucaklamaktan gelir.
Demokratik cumhuriyetin sözünü kurduğu nokta da burasıdır.
Gerçek demokrasi ve çözüm, siyasi rant ve tuzaklardan uzak, bağımsız düşünceyi ve kültürlerin yaşamasını teşvik etmekten geçer.
Bu uğurda mücadeleden geri durmak, inkar ve yasaklar sorumluluktan kaçmaktır: Toplumsal zorlukların kökeninde yatan sorunların gerçek doğasını dürüstçe ve akıllıca değerlendirememe ve bunlarla başa çıkma konusunda kararlı olmama durumu vardır.
Bugünlerde yine özelde Kürt sanatçılarının olmak üzere sol, sosyalistlerin yasaklanan ve iptal edilen konser salonları inkar ve yasakçı anlayışın devamı olarak kavranmalıdır.
Her şeye rağmen faşizm demokratik modernitenin direnişiyle sarsılırken kültür temsilcileri yolumuzu çok katmanlı bir ilerleme olarak açmaya devam ediyor.
Önümüze çıkan her zorluk ve imkânsızlık başarısızlığı değil, gelişen direniş pusulamızı ve kapsayıcı bir geleceğe olan bağlılığımızı ortaya koyuyor.
Bu bağlamda gerçek ilerleme ahlaki politik toplum ve bu amaca doğru dirençli bir yolculuktur.
Yurttaşlarını elinde daha itaatkâr araçlar haline getirmek için onlar üzerinde çeşitli baskı unsurları oluşturan bir sistem ve o sistem özentisi içinde olanlar hakikat yoksunluğuyla büyük şeylerin başarılamayacağını görecektir.
Hakikat, mücadeleye güçlü kök saldığı sürece kendisine karşı olan her argümanı boşa düşürmeye devam edecektir. Selam olsun hakikat mücadelesi içinde olanlara ve sürdürenlere.