Bir seçmen olarak en başından beri HDP’nin ya da diğer adıyla Yeşil Sol Parti’nin kendi adayını çıkartması gerektiğine inandım. Hala bu görüşü savunmaktayım. Eğer HDP veya Yeşil Sol Parti kendi adayını çıkartmış olsaydı, ikinci turda kullanılan söylemler çok daha yumuşak, her iki ittifak açısından Kürt sorununa değinen daha demokrasi içeren açıklamalar olacaktı. Çünkü Kürt oylarını yanlarına almak için böyle davranmak zorunda kalacaklardı.
Irkçı milliyetçiliğin bu denli kamuoyunda yer bulması, belki bu kadar ağır bir şekilde yaşanmayacaktı. Tabii ki ben bir siyasetçi değilim. Hiçbir zaman da siyasetçi olmayı düşünmedim. Siyaset gerçekten matematiği çok farklı bir alan- çok fazla dengeyi düşünmek zorundasınız. Belki HDP’li siyasetçiler başka bir gerçeğe dayalı olarak böyle düşünmüş olabilirler. Ama ben kişisel olarak kendi adayını çıkartması gerektiği düşüncemi hala korumaktayım.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oluşturduğu ittifak, her şeyden önce kadınlar ve LGBTİ+ mücadelesi açısından son derece sorunlu bir ittifak. Kadınları ikinci sınıf gören, çalışmalarını istemeyen, hatta birçok kadının ölümünden sorumlu olan Hizbullah geleneğinin temsilcisi olan bir parti, iktidar ortağı oldu. Aynı zamanda bu coğrafyanın en faşist partisi MHP iktidar ortağı. Bunun yanında yine kadın hakları ve LGBTİ+ hakları açısından son derece sorunlu olan Yeniden Refah Partisi, iktidar ortağı. Bunlar bizim için tabii ki son derece büyük bir tehlike oluşturuyor.
Bence bu seçimin en önemli sonuçlarından biri, iktidar partisinin coğrafyanın büyük illerinin hepsini kaybetmesi oldu. Yani eğer muhalefet kendisine bir sonuç çıkaracaksa, buradan başlaması gerekir diye düşünüyorum. Bu aslında muhalefet açısından bir başarıydı. Bunun dışında en önemli seçim sonucu bana göre, Kürt halkının kullandığı oyların getirdiği sonuç. Kürt halkı bu seçimde barış ve demokrasiden yana olduğunu, bir siyaset değişikliğinden yana olduğunu son derece örgütlü bir şekilde dile getirdi.
Hiçbir Kürt isteyerek kuruluş ideolojisinin temsilcisi olan bir partiye oy vermez. Ama oy verdiler. Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu daha demokratik bir dil kullandı, daha birleştirici, daha çözücü bir dil kullandı. Bu nedenle oy verildi. Ama bu Kürtlerin devamlı olarak bu desteği vereceğini asla göstermez.
Biz gerçek muhalifler olarak mücadeleye son derece alışkınız. Bizim için Türkiye Cumhuriyeti devletinin yapısı hiçbir zaman değişmedi. Biz her zaman Kürt sorunu, Ermeni Soykırımı, Kıbrıs’taki askeri varlık gibi konularda, ifade özgürlüğümüzü kullanamadık. Hep cezaevine girdik, hep tutuklandık, birçok kaybımız var, birçok yakınımız katledildi ve gözaltında kaybedildi. Bütün bunlara rağmen biz mücadelemizi devam ettirdik.
Bu nedenle, bu seçim sonuçları toplumun bir bölümünü allak bullak etse de, bizi etmedi. Çünkü biz mücadeleye alışığız. Tanıdığımız bir devlet var karşımızda; değişmedi ve bizim de mücadelemiz değişmeyecek.