Savunma Bakanlığı bütçesi görüşmelerinde konuşan HDP’li Taşdemir, ‘Türkiye toplumuna yalan söyleniyor. Kuzey ve Doğu Suriye halkları hiçbir zaman tehdit olmadı. Oradan buraya tek bir çakıl taşı atılmadı’ diyerek hava saldırılarına tepki gösterdi
Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda devam eden Savunma Bakanlığı bütçesi görüşmelerinde, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırıları damga vurdu.
Komisyonda konuşan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ağrı Milletvekili Dilan Dirayet Taşdemir, Türkiye’nin gündeminde Kobanê saldırısı olduğunu belirterek, “Kobanê’yi bu kadar gündem yapan hakikat nedir, bu kadar hedef haline getiren hakikat nedir? Kobanê IŞİD’e karşı verdiği mücadeleden bu kadar gündemde” diyerek IŞİD saldırıları sonucunda yaşanan vahşeti anlatarak. Kobanê’de IŞİD’in yenilgisine dikkat çekti
Erdoğan’nın sözlerini hatırlattı
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 7 Ekim 2014 tarihli “Kobani düştü düşüyor” sözlerini anımsatan Taşdemir, “Bunu söyleyenlerin hırsı da bugüne kadar bitmeden geldi. Bakın Kuzey ve Doğu Suriye’de halklar birlikte yeni bir yaşam modeli kuruyorlar. Kürt, Türk, Arap, Êzidî, Sünni, Alevi yan yana durarak, Ortadoğu’da bir dönüşüm yaratıyorlar. Demokratik özgürlükçü bir dönüşüm yaratıyorlar. Halklar kimliklerinde yan yana özgür olmak için direniyorlar” dedi.
‘IŞİD, ÖSO, HTŞ, tehdit değil Kürtler mi tehdit?’
İlk defa Ortadoğu halklarının Kuzey ve Doğu Suriye’de boşa çıkardığını dile getiren Taşdemir, “Halkların bu demokratik mücadelesi tehditmiş gibi anlatılıyor. Sınırımızın hemen dibince IŞİD, ÖSO, HTŞ, ismini sayamadığım envai çeşit çete ve örgüt tehdit değil, Kuzey ve Doğu Suriye halklarının demokratik modeli tehdit gibi anlatılıyor. Türkiye toplumuna yalan söyleniyor. Kuzey ve Doğu Suriye halkları hiçbir zaman beka sorunu olmadı. Tehdit olmadı. Oradan buraya tek bir çakıl taşı atılmadı. Hatta IŞİD Süleyman Şah Türbesi’ne saldırdığında, oradaki halklar ve Kürtler sizlerle birlikte Süleyman Şah Türbesi’ni güvenli bir bölgeye taşıdı” ifadelerini kullandı.
‘Suriye’de Kürtler hak sahibi olsun istenmiyor’
Türkiye’nin Suriye politikası üzerinde duran Taşdemir, “Suriye savaşı başladığında, ‘Esad zalimdir, halkına zulüm ediyor’ dedi. Esad kendi halkına zulüm ederken, Kürtlere gül mü verdi? O rejimde Kürtler vatandaş olarak bile görülmedi. Kimlikleri bile yok. Halkların mücadelesi meşru da Kürtlerin neden değil. Kürtler neden hak talep edince sorun oluyor. Suriye’de Kürtler hak sahibi olsun istenmiyor. Aslında temel mesele ve sorun bu. Efrîn’de de benzer şeyleri gördük. Efrîn operasyonundan sonra ilk olarak demografik yapı değiştirildi. Kürtler göç ettirildi, okullarda Kürtçe yasaklandı. Envai çeşit çeteler Kürtlere karşı suçlar işledi. İnsanlara tecavüz ettiler, mallarına el koydular. Ağaçları kökünden söküp, zeytinleri pazarlarda sattılar. Buna karşı bir şey söylenmedi” diye konuştu.
‘Hiçbiriniz o savaşa gitmeyeceksiniz’
Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırıların konuşulduğunu söyleyen Taşdemir, şöyle devam etti: “Sizi dinlerken şaşırıyoruz. Asıp kesiyorsunuz ama hiçbiriniz o savaşa gitmeyeceksiniz. Rahat konforlu yerlerde kendinizi korumaya alıyorsunuz. Defalarca söyledik, operasyonlarla sorun çözülmez. Çözülseydi, onlarca operasyon düzenlendi. Sonuç aldık mı? Hayır. Az önce AKP’li bir milletvekili dedi ki, ‘Kürt sorunu yoktur’ dedi. Siz kendinizi de tarihinizi de inkar ediyorsunuz. Biz yüz yıl öncesinden söz etmiyoruz. Siz değil miydiniz, Diyarbakır’da ‘baldıran zehri içeriz’ diyenler. ‘Ben çözerim’ diyenler siz değil miydiniz?”
‘Kürt sorunu müzakere ile çözülebilir’
Kürt sorununun iktidarların ömrünü uzatmak için bir araç haline dönüştürüldüğünü ifade eden Taşdemir, “7 Haziran ile 1 Kasım arasındaki süreçte de aynı oldu. Ama biz bu dönem aynı şeylere müsaade etmeyeceğiz. Halklarımıza gerçekleri anlatmaya çalışıyoruz. Siz gerçekler karanlıkta kalsın istiyorsunuz. Onun için bu kadar saldırıyorsunuz. Cumhuriyet tarihi boyunca Kürtlerin talepleri güvenlik sorunu olarak algılandı. Bu denklemin dışına çıkan bir akıl çıkmadı. Kürt sorunu toplumsal bir sorundur. Bu sorun müzakere ile çözülebilir” dedi.
Hatimoğulları: IŞİD, El Nusra âdeta sınırlarımızı babalarının çiftliği gibi kullanıyorlar
HDP Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, Savunma Bakanı Hulusi Akar’a, “Bizler iç ve dış siyasette barışı, kardeşliği, halkların eşit kardeşliğini, güçlü diplomasiyi merkeze alabilmiş olsaydık, sanırım bu kadar güvenlikçi bir politikadan ve sizlerin sunumunda bu kadar çok şeyden bahsetmenize gerek kalmayacaktı” diyerek, “Bizler diyalogla bu sorunları elbette çözebileceğimize inanan bir partiyiz. Konuşabilseydik, kararlaşabilseydik, Türkiye’nin hâli şu an bu şekilde olmazdı” ifadelerini kullandı.
Hatimoğulları, “Bugün uygulanan siyaset yani Kürt düşmanlığı ve neoosmanlıcı yayılmacı hayaller, güvenlikçi politikalar merkezli bir iç ve dış siyasete bizleri sürüklüyor ve temel amacın iç siyaseti belirlemek ve muhalefeti dizayn etmek olduğu apaçık ortadadır. Mevcut olan iktidarın kendi varlığını devam ettirmek için bu minvalde çok şey yaptığını bizler biliyoruz. Sınırlar hallaç pamuğuna döndü; IŞİD, El Nusra âdeta sınırlarımızı babalarının çiftliği gibi kullanıyorlar. Bakın, Mali Eylem Görev Gücü tarafından kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanının engellenmesinde başarılı olamadı diye Türkiye gri listeye alınmıştır ve bu, gri listeye alınma bize bir kez daha şunu göstermiştir: IŞİD ve benzeri örgütler finanse ediliyor” şeklinde konuştu.
‘Neoosmanlıcı hayalinden vazgeçilmek zorundadır’
İktidarın Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarına değinen Hatimoğulları, şunları söyledi: “2011’de Suriye savaşı başladığı günden bugüne kadar izlenilen siyaset savaş siyaseti. O dönemde çok sayıda El Nusra, El Kaide ve uzantısı örgütün türediğini de gayet iyi biliyoruz; Neoosmanlıcı hayalinden vazgeçilmek zorundadır; bu, Osmanlı’yı yeniden diriltmek diye bir şey olamaz. Bölgenin ne Arap ne Kürt ne Acem ne Ermeni ne Êzidî halkı hayata buradan bakmıyor ve Türkiye özellikle bu politikalardan dolayı Arap, Ortadoğu ve Afrika sokaklarında çok büyük tepkiyle karşılaşıyor. Kürt kartını da bu kadar acımasızca kullanmak bu hayali gerçeğe dönüştürmez. Ayrıca da şunu hatırlatmalıyım: IŞİD’in Levant Bölgesi Projesi vardı ve Levant Bölgesi’nde İslam devleti kurmayı hedefliyordu, bunun kapıları âdeta ardına kadar açıldı.”
Operasyon gerekçesi; Taksim
İtidarın Taksim saldırısını saldırılara gerekçe yaptığını belirten hatioğulları şöyle devam etti: “İktidar bu katliamları da Allah’ın lütfu olarak görüyor, bu katliamları toplumun tamamını ve muhalefeti baskı altına almak için kullanıyor, tıpkı 7 Haziran, 1 Kasım seçimlerinde yaşanan süreçte olduğu gibi. Kuzey ve Doğu Suriye operasyonlarına gerekçe üretmek için Taksim katliamının gerçekleştiğini düşünüyoruz. Bu saldırının ardında bütün gerçeklikler bize şunu gösteriyor: Türkiye’de Suriye Millî Ordusuna bağlı Sultan Murat Tugaylarına mensup olan bu kişinin, bu bombayı bırakan kişinin kendisi olduğuna dair kanıtlar oldukça güçlü. Açığa çıkan bilgilerde, bu bombayı bırakan kadının emniyette vermiş olduğu ifadelerin basına yansıyan kısmında, Ammar Jarkas’ın, bunun birinci sorumlusu olduğu iddia edilen MÜSİAD’ın toplantılarında bulunduğuna dair o kadar çok sayıda veri var ki ortada, MHP’nin ilçe başkanının bu olayla ilintileri; bütün bunlar araştırılmaya değer konular.”
‘Savaşa değil, barış politikalarına ihtiyacımız var’
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm ise şunları söyledi: “Savaşa değil, barış politikalarına ihtiyacımız var” diyen Gülüm, sözlerini şöyle sürdürdü: “Savaşa değil, kadınlara, kadınları koruyacak politikalara ve bütçeye ihtiyacımız var. Biz kadınları ekonomik olarak erkeğe bağımlı kılmak için elinizden geleni ardınıza koymuyorsunuz. Üstüne üstlük masabaşında erkeklerden oluşan bürokratlarla oluşturduğunuz bütçeyi, savaşa aktarıyorsunuz. 2023 bütçesi tam anlamıyla bir iç güvenlik ve dış güvenlik bütçesi. Bu yılda bütçenin önemli bir kısmı Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığına ayrılmış. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün bütçesi ise şaka gibi, binlerce kadın katledilirken, her gün tacize, tecavüze maruz kalırken, koruma kararları bile yerine getirilemiyorken, 54 milyon 769 bin lirada kalıyor.”
ANKARA