Bekolar gibi mankurtlar da hiç eksik olmadılar. Şimdi modern hallerinde yaşamaya devam ediyorlar. Hakan Fidan ve Fuad Hüseyin Kürtler açısından modern mankurtlar olarak değerlendirilebilir. Toplumsal olarak kimliksiz ancak statü olarak devletin köle ruhlu memurlarıdır
Herdem Fırat
Günlerdir gündemde Erdoğan-Esad görüşme iddiaları vardı. Bugün itibariyle Erdoğan’ın Esad ile görüşeceği tarih belli olmasa da görüşmenin Irak’ın başkenti Bağdat’ta yapılacağı netlik kazandı. Bu açıklamayı da Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin yaptı. Yapılan açıklamalarda Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ve Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin’in özel olarak görüşme ile ilgilendikleri belirtildi. Daha önce de Erdoğan Esad ile yapacağı görüşmeyi dile getirirken, davetiyeyi Dışişleri Bakanı Hakan Fidan aracılığı ile yaptığını belirtmişti. Gerekli hazırlıkların yapılması için Hakan Fidan’ın özel olarak görevlendirildiği anlaşılıyordu.
Emevi’den Esad’ın ayağına
Erdoğan’ın iki yüzlü siyaseti bir yana görüşmenin sağlanması için başrolü oynayan aktörlerin durumu dikkat çekicidir. Görüşmenin olması için en çok efor sarf eden iki kişi Hakan Fidan ve Fuad Hüseyin’dir. Aidiyet sorunu olan, kendilerine sevdalı iki kişilik. Aynı zamanda Ortadoğu krizinin derileşmesinde de büyük payları olan iki kişi. Görünürde devletlerine bağlı ama pratikte grupsal ve partisel çıkarlara göre hareket eden iki kişi.
Erdoğan şimdiye kadar özellikle dış politikada ‘yapmayacağım’ dediği nerdeyse her şeyi yaptı. Önce savaş açtı sonra da işin içinden çıkamayınca “barışmak” için her türlü politikayı sergilemekten geri durmadı. Neo-Osmanlıcılık hayallleriyle yola çıkıp Emevi Camisi’nde bayram namazını kılmak isterken şimdi nerdeyse Esad’ın kendisiyle görüşmesi için kırk takla atar konuma gelmiş. Atarlandığı her ülke karşısında geri adım attı. Nerdeyse tüm Arap devletlerini karşısına alıp bir süre sonra ‘para’ desteği için ayaklarına gitti. Cemal Kaşıkçı cinayeti üzerinden Arabistan ile, 15 Temmuz üzerinden Birleşik Arap Emirlikleri’yle, Mursi’nin idamı üzerinden Mısır ile zıtlaştı. Ancak katil dediği herkesle el sıkıştı. Şimdi sırada Esed bekliyor. Muhtemelen onunla da el sıkışır. Çünkü “bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyliyeyim” hakikati hep işliyor.
İki ‘Kürt kökenli’
Gelelim Esad ile görüşmede hazırlıkları can havliyle yapan aktörlerden Hakan Fidan ve Fuad Hüseyin’in durumuna. Malumunuz her ikisi de Kürt. Biri Başurlu, biri de Bakurlu. Biri Erdoğan’ın yıllardır istihbarat şefliğini yaptı ve şimdi de dış politika sorumlusu. Diğeri de KDP’nin en etkili aktörlerinden biriydi ve şimdi de Irak’ın Dışişleri Bakanlığı’nı yapıyor. Trajedi mi desem traji-komedi mi desem bilemedim. Tarihin cilvesi mi desem tarihin acı gerçeği mi desem bilemedim. Bu iki kişi şimdi Kürt katliamlarından sorumlu olan kişileri barıştırmak için var güçleriyle çalışıyorlar. Bir ülkeden diğer ülkeye, bir zirveden diğer zirveye koşuyorlar. Ne için katilleri ‘barıştırmak’ için. Bunun için belki de en doğru tanım tarihsel şuursuzlukta debelenmedir.
Mankurtlaşmanın sonuçları
Cengiz Aytmatov ünlü romanı ‘Gün Olur Asra Bedel’de mankurtlardan bahseder. Mankurtlaşan kişi hafızasının tamamen kaybeden ve sonrasında yeni efendisine ölüm pahasına bağlı olan kişilere denir. Romanda annesini katleden bir mankurttan söz eder. Oğlu kaybolunca Nayman ana yollara düşer. Bir gün oğlunu çobanlık yaparken bulur. Juan Juan kabile şefinin çobanlığını yapar. Anne yanına gelir, oğluna sarılmak ister ancak oğlu anneyi tanımaz, onu reddeder. Oğlu için Juan Juan kabile şefinden başka biri yoktur. Öncesine dair hiçbir anı ve yaşam yoktur. Anne hafızasını geri getirmek için sevdiği şeyleri anlatır. Şarkılar söyler. Ancak bir türlü başarılı olamaz. Mankurtlaşan oğlu anneden kurtulmak için onu ok ile vurur. Anne ölür. Annenin cenazesinin gömüldüğü yer sonradan büyük bir mezarlığa ve önemli bir ziyaretgaha dönüşür. Marduk’un anne Tiamat’ı okla vurduktan sonra onu parçalara ayırması gibi mankurt da anneyi vurup arkasına bakmadan yoluna devam eder.
Devletin köle ruhluları
Beko Ewanlar gibi mankurtlar da hiç eksik olmadılar. Şimdi modern hallerinde yaşamaya devam ediyorlar. Hakan Fidan ve Fuad Hüseyin Kürtler açısından en modern mankurtlar olarak değerlendirilebilir. Kürtler için Beko Ewan kronik bir yaradır. Ama bu mankurtların yanında belki de Beko Ewan masum kalır. Bu mankurtlar şikayet etmek ile yetinmiyorlar, Kürt düşmanlarına Kürtleri nasıl yok edecekleri konusunda akıl ve strateji öğretiyorlar. Fidan, geçen günkü basın toplantısında Esad ile görüşme için “Zamanın ruhu bizi barış aramaya zorluyor” diyordu. Ama aynı Fidan şu anda Kürdistan’ın tümünde savaşı alabildiğine genişletiyor. Savaş stratejisini genişletiyor. Kime karşı ‘özgür Kürt’e’ karşı. Kendisi de Kürt ya, onun için kendince belli bir kesime dönük savaş yürütüyor. Ama nasıl bir Kürt? Köle ruhlu bir Kürt. Aslında böylelerini Kürt olarak da değerlendirmemek gerekir. Çünkü onlar için toplumsal kimliğin önemi yoktur. Toplumsal olarak kimliksiz ancak statü olarak devletin köle ruhlu memurlarıdır.
Efendilerine aşık
Fuad Hüseyin, Hakan Fidan ile birlikte Türkiye’nin Kürdistan’da yürüttüğü savaşta başarılı olması için elinden geleni yapan bir diğer kişiliktir. Irak’ın Türkiye ile imzaladığı 26 metnin mimarlarındandır. Irak’ın Kürdistan Özgürlük Hareketini “terörist” ilan edip Türkiye ile birlikte ortak operasyon yapması için elinden geleni yapan bir kişilik. Önceki Irak hükümet ve başbakanları PKK’ye ‘müteşekkür’ olduklarını belirtirken şimdi Fuad Hüseyin bunu tersine döndürmenin stratejik yollarını döşüyor. Sadece Türkiye ve Irak’ı ortak hareket etme noktasına getirmekle yetinmiyor, üzerine Esad ile barışılmasını da ekliyor. Son dönemde çıkarsal çelişkilerden kaynaklı olarak dört işgalci devlet Kürt karşıtlığında zaman zaman birleşse de eskisi gibi artık süreci yürütemiyorlar. Şimdi iki köle ruhlu çıkmış bunları bir araya getirmek için uğraşıyor. Sanki bir araya gelince sorun çözülecekmiş gibi. Kendileri köle ruhlu olunca efendilerine de anca köle düzeni inşa ettirebilirler. Gerçekte sadece Kürt halkına değil tüm halklara ihanet ediyorlar. Kirli politikaları devam ettirince bundan hiçbir halk fayda görmez. Erdoğan, Fidan ve Hüseyin gibi iki devşirmeyi bu sürecin başında tuttuğu için övünebilir. Ne var ki Erdoğan Türkiye’sini ekonomik ve siyasi olarak bu kadar derin bir krizin içine sürükleyen de devşirmelerin geliştirdiği bu politikadır. Fuad Hüseyin partisel çıkarlarını Erdoğan’ın kazanmasında görüyor. Bunun için ona kapıları açıyor. Bu durum Erdoğan’ın da hoşuna gidiyor. Ancak bu savaşın uzun sürmesi aslında en fazla Türkiye halkına zarardır. Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin tasfiyesini istemeleri de partisel ve ailesel çıkarlar üzerindendir. Fidan’ın gerçekten bir toplumsal kimliği olsaydı, toplumsal bir kaygısı olsaydı daha makul ve demokratik çözüm önerirdi. Fuad Hüseyin’in Kürt halkının özgürlüğü gibi bir kaygısı olsaydı faşist şef Bahçeli ile birlikte hareket eden birine bu kadar yaltaklık etmezdi. Kürt halkının evlatlarının üzerine bomba yağdıran bir düzenin savunucusu olmazdı.
Mankurtun ülkesi yoktur
Mankurtun sevdiği biri yoktur, değer verdiği bir şey yoktur. Mankurtun ne ülkesi vardır ne de halkı vardır. Acı ve tatlıyı ayırt edecek bir duygu yetileri de yoktur. Onun için bodrumda çocuğu yakılan bir annenin acısını hissedemez, bombalanan araçta katledilen küçücük Solin’i bilemez, duyamaz. Taybet ananın cenazesinin günlerce sokak ortasında kalmasının ne ifade ettiğini bilemez. Doğası tahrip edilen, dağları tarumar edilen, nehirlerine onlarca set kurulan bir ülkenin haykırışını duyamaz. Mankurtların tarihe katacakları bir şey de yoktur. Anca varolan çürümüş sistemin devamcısı olabilirler. Toplumsal gelişime kalabilecekleri özgün bir fikirleri de olamaz. Dolayısıyla şu anda yürüttükleri politikalardan farklı bir bir sonuç beklemek de doğru değildir.