Mısır ekiminin 11 il ve 50 ilçede yeraltı suyu kısıtı nedeniyle yasaklanmış olması manidar bir durum. Rîha ve Mêrdîn’de GAP kapsamındaki devasa barajlardan su verilmeyen çiftçiyi yer altına mahkum eden iktidarın yasak nedeni Cargill olabilir mi?
Yusuf Gürsucu / İstanbul
Tarım ve Orman Bakanlığı; Ankara, Aksaray, Eskişehir, Hatay, Kırşehir, Karaman, Konya, Nevşehir, Niğde, RÎha (Urfa) ve Mêrdîn (Mardin) illerine bağlı 50 ilçede 2025 yılından başlamak üzere mısır ekimini yasakladı. Eylül ayında verilen kararda, 14 Eylül 2023 tarih ve 32309 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Tarımsal Üretimin Planlanması Hakkında Yönetmelik” çerçevesinde hazırlanan düzenlemede bu yerlerde mısır ekiminin yasaklanma gerekçesi olarak “tarımsal yer altı su kısıtı” iddiası yer alırken, bu kararın asıl nedeninin ise gizlendiği anlaşılıyor.
Mısır fiyatında artış
Son yıllarda iktidarın tarım politikaları nedeniyle çiftçiler büyük zorluklar çekerken, bazı ürünlerde üretimi sonlandırmak istediği anlaşılan iktidarın mısır politikaları ithalata daha doğrusu Cargiil gibi şirketlerin çıkarlarına kurban ediliyor. Bunun en belirgin göstergesi TMO’nun 2022 yılında 5700 TL olan mısır alım fiyatının yüzde 100’leri aşan enflasyona ve girdi fiyatlarındaki artışa karşın 2023 yılı için 6 bin lira olarak açıklanmış olmasıdır. 2024 yılında da benzer durum sürdürülürken, 2024 yılı alım fiyatı 7 bin 250 lira olarak açıklandı.
Mısır üretimi düşürülemedi
Maliyetin altındaki fiyat artışlarına karşın 2022’de 8,5 milyon ton olan üretimin, 2023’te 9 milyon tona yükselmesiyle birlikte mısır üretimini bitirmek amacı taşıdığı anlaşılan iktidarın bu konuda acelesi olduğu açığa çıkmakta. Bunun göstergesi de en çok mısır ekimi yapılan coğrafyalarda ‘su kısıtı’ iddiasıyla mısır üretiminin yasaklanmasıdır. Devasa büyüklükteki barajların kuruluş amacı olduğu iddia edilen tarımsal sulama için özellikle Rîha ve Mêrdîn’de çiftçiye su ulaştırılmadı. Çiftçiyi yer altı suyuna ve enerji şirketi DEDAŞ’a mahkum eden iktidarın ”Yer altı suları azaldı” gerekçesiyle mısır ekimini yasaklaması akla aykırı bir durum.
40 yıldır mısır ekiliyor
Mısırla aynı miktarda suya ihtiyaç duyan pamuk, yer fıstığı ve ayçiçeği gibi ürünlerin ekimine yasak getirilmemiş olması yasağın nedenine işaret etmekte. Mêrdîn’de mısır ekim yasağının getirildiği Qoser (Kızıltepe), Dêrik ve Artûklû ilçelerinde 40 yıldır mısır ekimi yapılıyor. Bölgede bulunan GAP barajlarından su verilmeyen Qoser örneği yer altı suyuna olan mahkûmiyeti gösteriyor. Qoser kırsalında sulama amaçlı 3 binin üzerinde sondaj kuyusunun açılmış olması bu mahkûmiyetin bir sonucu. Bunun dışında 3 ilçenin hemen hemen bütün köylerinde mısır kurutma tesislerinin kurulmuş olması ise mısır üretiminin bölge ekonomisindeki yerini gösteriyor.
Rîha yer altı suyuna mahkum
Kürt çiftçisi kuru tarıma mahkûm edilirken, sulu tarım yapan 130 bin çiftçinin yüzde 70’i tarımsal sulama için elektrikle çalışan motopomplar aracılığıyla yer altı suyuna mecbur bırakıldı. DEDAŞ Türkiye’de tarımsal faaliyetler için kullanılan yer altı sularının yarısının bu bölgede tüketildiğini söylemesi mevcut barajlardan bölge çiftçisine su verilmediğini ortaya çıkarırken, yine DEDAŞ’ın açıklamasında bu duruma işaret edilmesi dikkat çekicidir. Sadece Rîha’da yaklaşık 4 milyon 708 bin 730 dekar sulu tarım yapılırken büyük çoğunluğu bu suyu yer altından karşılamak zorunda.
‘Yeşil devrim’
Cargill şirketi, ekosistemi yok ederek toprağı köleleştirmesiyle ünlüdür. GDO’lu tarımı tüm dünyaya yayan ve bu bağlamda büyük ölçekli üretimler yapan Cargill aynı zamanda Brezilya’daki yağmur ormanlarını katledip ortaya çıkardığı topraklarda GDO’lu üretim gerçekleştirmektedir. GDO’lu tohumlar için “Yeşil Devrim” adı verilen ve Meksika’dan başlayarak, tüm Latin Amerika’ya, ardından da Hindistan ve Asya’ya kadar GDO’lu tohumlar yayıldı. ‘Yeşil Devrim’in en önemli sonuçlarıysa; zirai zararlılara karşı bağışıklık için kullanılan yeni tür pestisitlerin insan sağlığına olumsuz etkileri, melez türlerin toprağın yapısını bozması ve üretilen ürünlerin azalması oldu. Ürünü azalan çiftçiler, üreme kapasitesi düşük olan kısır tohumları her yıl yeniden satın almak zorunda kalırken, ‘Yeşil Devrim’e büyük sulama projeleri eşlik ederek, kuraklığın gelişiminde önemli bir rol oynadı.
Yasak Cargill için mi?
AKP iktidarının uzun süredir Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) olarak nitelenen hayvan genleri eklenmiş Frankenstain tohumlarla tarımsal üretime geçilmesini sağlamak amacıyla hareket ettiği izlenirken, özellikle mısır ithalatını arttıran adımlar Cargill gibi fruktoz şurubu üreten şirketleri besliyor. Mısır alım fiyatında artışların yapılmamış olması ise Cargill gibi şirketlerin mısırı ithal etmek istemesinden kaynaklı olabilir. Bandırma limanında GDO’lu olduğu tespit edilen binlerce gros ton mısır taşıyan bir gemi yakalandığı zaman Cargill’in ismi görünmez kılınmıştı. Cargill’in Rusya’da kurulu bulunan şirketi Cargill Yug ise, Türkiye’nin Rusya’dan uzun yıllardır vergisiz hububat ithalatını yaptığı firmalardan birisidir.
Türkiye Şeker Kurulu üyesi
ABD’li tarım ve gıda tekeli olan Cargill, Türkiye’de fruktoz üretimine dönemin ABD Başkanı olan George W. Bush’un dönemin Başbanakı Erdoğan’a ricasıyla birlikte İznik Gölü kıyısında fabrika kurmasıyla başladı. Türkiye şeker kurulunda da yer tutan Cargill Türkiye’nin şeker politikalarına yol verip şeker fabrikalarının kapatılmasını sağladı. Türkiye’ye ithal gelen mısırın büyük çoğunluğunun GDO’lu mısırdan oluştuğu belirtiliyor. Cargill, Türkiye’de ürettiği fruktoz şeker için konulan kotaları yıllar boyu, içinde yer aldığı ‘Şeker Kurulu’ kararlarıyla yükseltmeyi başarmıştı. Şeker fabrikalarının özelleşmesinin temel amaçlarından birisinin ABD’li şirketlerin talepleri olduğu ise bilinmekte.
Fruktoz bir zehir!
Özelleştirilen şeker fabrikalarının birçoğunun üretim yapmıyor olması ise bu süreçte ABD’li şirket Cargill’in parmağını gösterirken, dönem dönem marketlerde şeker kıtlığı yaşanıyor. Diğer yandan şekerlerin üzerinde ‘şeker pancarı’ ile üretilmiş ibaresi olmayan şekerlerde ‘GDO’ludur’ ibaresi yer almazken, hiçbir uyarı yapılmadan adeta bir zehir olan GDO’lu fruktoz şekeri marketler eliyle soframıza taşınıyor. Diğer yandan tüm tatlı ve meşrubatlar fruktoz kullanırken, son yıllarda sahte ‘bal’ üretimlerinde de fruktoz kullanıldığı biliniyor.