Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) sanatçısı Nurcan Değirmenci, geleneksel Kürt şarkısı olan “Min tê dîtibû”yu uzun bir çalışmanın ardından single olarak tüm müzik platformlarında yayınladı. Koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle parçaya klip çekemeyen Değirmenci, salgında evde kalanların keyifli dakikalar yaşaması için şarkıyı 6 Nisan’da müzik platformlarında paylaştı. Şarkıyı orijinal ritmine sadık kalarak yorumlayan Değirmenci, müziği ve eve çekilme sürecini değerlendirdi.
‘Min te dîtibû’ isimli geleneksel Kürtçe bir parçayı yeniden yorumlayarak single olarak müzik platformlarında yayınladınız. Şarkıyı çalışma sürecini anlatabilir misiniz?
Epeyce zor bir dönemden geçtiğimiz bugünlere denk gelen çalışma sürecinden önce belki Şahiya Stranan’dan söz etmem gerekir. Bilindiği üzere yıllar boyu Kürt dili üzerinde sürdürülen asimilasyon politikaları ve kültürel soykırım günümüzde de devam etmekte. Sözlü kültüre dayanan ve devletsiz olmaktan mütevellit kaynaklar kayıt altına alınamamış. MKM sanatçıları olarak 1990’lı yıllardan bu yana Kürt kültür ve sanatı üzerine yaptığımız çalışmalarımız var. İçerisine girip araştırdığınızda sonsuz bir deniz ve kıymetli bir hazineyle karşılaşıyorsunuz. Başka dillerde söylenmiş bu değerli eserlerin özünü koruyarak, kayıt altına alıp, günümüze ve gelecek nesillere aktarmak için çabaladık. Bu nedenle derlediğimiz bu ürünleri “Şahiya Stranan” adlı üç albümde bir araya getirerek kalıcılığını sağlamaya çalıştık. ‘Min te dîti bû’ adlı eser de repertuvarımızda yer bulmasına rağmen albümde yoktu. Kulağımızın aşina olduğu ve çok severek dinlediğim bu eseri sahne repertuvarıma aldım. Ardından Ümit Uçar’ın yeniden düzenlemesiyle kayıt altına alarak kalıcı hale getirmeye karar verdik.
Şarkının geçmişini araştırırken hakkında neler öğrendiniz?
Aslına bakarsanız bu şarkıyla ilgili pek çok tartışma gündeme geldi. Neşet Ertaş’ın “Gönül Dağı” sözleriyle söylemesi epeyce tartışıldı. Buna kaynak olarak 1969’da Rüstemê İsko tarafından Sovyetler Birliği devlet televizyonunda Gürcistan Kürtlerinin tanıtımı için hazırlanan bir programda söylendiği, Neşet Ertaş’ın ise 1971 yılında plağında okuması gösteriliyor. Buna ilişkin sağlam kaynakçaya ihtiyacımız var. Başka şarkılar için de keza öyle. Bunlar halen teyide muhtaç durumlar. Gerçek hikayenin sahibiysek bunun çok iyi araştırılması ve kayıt altına alınması gerekiyor. Lakin bu halklar hep bir arada yaşamış ve birbirinden çokça etkilenmiş ve sevdikleri melodileri kendi dillerinde söylemiş. Netice itibariyle bizim de amacımız bu şarkıların Kürt dilinde söyleniş şeklini doğru biçimde yorumlayarak gelecek nesillere aktarmaktır.
Bu şarkıyı seçmenizin özel bir nedeni var mı?
Şarkının ritmi ve sözleri beni çok etkiledi. Bu çok içten dile getirilmiş bir aşk şarkısı. Şarkının ritmi enerjime uyunca ve dinamik bir formda seslendirince dinleyici tarafından da sevildi. Daha önce de yorumlayan sanatçılar oldu fakat sanırım Türkçe’nin etkisinde kalınmış olsa gerek daha çok Gönül Dağı’nın ağır ritmiyle söylendi. Fakat Rüstemê İsko’ya baktığımızda daha dinamik bir ritimle söylediğini görüyoruz. Ben de onu esas alarak o ritimle söyledim.
Şarkıya şu linkten ulaşılabilir: https://www.youtube.com/watch?v=fMh0 fP9Il7k
Herkesin eve kapandığı bir süreçte şarkı müzik platformlarında yayınlandı. Nasıl tepkiler aldınız?
Sürekli tekrar ettiğimiz bir şey var; sanatın iyileştirici gücüne her zaman inandık. Birçok sanatçı artık evlerinden dinleyicisine canlı konserlerle bir şekilde ulaşmaya çalışıyor. Malum toplumun tüm kesimleri şu anda kaygının, endişenin yüksek olduğu bir ruh halinde. Sürekli panik halinde haber bombardımanı altındayız. İster istemez gözümüz kulağımız salgın haberlerinde. Ancak biraz da olsa soluklanmaya ihtiyacımız var. Bu döneme denk gelmesi üzücü olmakla birlikte aldığımız güzel tepkiler bize moral verdi. Öte yandan şöyle da bakabilmeliyiz diye düşünüyorum. İnsanlık alemi savaşlar, talanlar ve doğayı tahrip etmekle meşguldü. Bu şımarıklığa doğanın verdiği bir ders olarak da görmeliyiz belki. Sürekli bir yerlere yetişmeye çalışan, üretmeden tüketen yığınlar haline gelmiştik. Şöyle bir çekilip kendi içimize dönmemiz, bu farkındalığı yaşamamız açısından da önemli bir süreç olduğunu düşünüyorum.
Safiye Alağaş/İstanbul-Jinnews