Ortadoğu’da merkezleşen dünya savaşının çok aktörü var. En başta gelenlerini sayacak olursak, şöyle: Netanyahu, Erdoğan. Birbirlerinin kanına susamış iki devlet başkanı. Her ikisinin “devlet aklını yitirmeyen” kesimleri ve NATO bu düşman kardeşleri aynı anda desteklemekte. Çünkü onlar sonuna doğru geldikleri görevleri yerine getirmekte.
Netanyahu Hamas’ı yok etmekle ve onu destekleyen Gazze’deki Filistinlileri soykırımdan geçirmekle görevli. Bu işi bitirdiğinde Ortadoğu NATO’sunda yer alacak iki devletli çözüm gündeme gelir. Haniye gitti, Netanyahu da işin sonunda gider. Mahmut Abbas’ın başında bulunduğu FKÖ ve kimileri iyice kırpılmış bir Filistin devletine, Erdoğan’ın tabiriyle söylersem, İsrail’le “dargınlık ve kırgınlıkları” gidererek razı olur. Bu Ortadoğu NATO’suna Müslüman Kardeşler’in tasfiyesinden sonra başta Suudiler olmak üzere, Basra krallıkları ve Mısır, ABD’nin şemsiyesi altında koşa koşa katılırlar. İhvancı Katar’ı boş verin. Günün sonunda topraklarında en büyük ABD askeri üssü olan bu petrol ülkesi onları izleyecektir.
Sonra da bunların topu birden Üçüncü Dünya Savaşı’nı yeni bir aşamaya tırmandırmak üzere, İran’a, dolayısı ile Rusya’ya ve Çin’e karşı mevzilenir.
Erdoğan’a gelince… Küreseller açısından onun da iktidar ömrü, Kürt özgürlük hareketine karşı yürüttüğü savaşın sonuçları tarafından tayin edilecek. Gerçi Erdoğan’ın hedefi upuzun olsa bile boyunu aşan bir hedef. Rojava’yı ve Kerkük-Musul’u, Hewlêr’i ve Süleymaniye’yi yutmak, Irak’ı bir tür mandaterliğe mecbur etmek. Ancak küresellerin ondan beklediği daha sınırlı. Başur’da PKK’yi yok etmesi, Rojava’yı yıpratarak buradaki Apocu sosyal tabanı eritmesi. Ne ABD ve ne de AB, NATO’cu general ve albayların hapiste olduğu Erdoğan’lı bir Türkiye’ye daha fazlasını vermez. Erdoğan, kendisinden beklenenleri bir ölçüde yerine getirdikten sonra, “devlet aklını” yitirmemiş asker ve sivil bürokrasi ile NATO onu da Netanyahu’nun yanına gönderir.
Sonra da Türkiye yeniden NATO’nun güvenilir müttefiki haline getirilir, ABD Çin’e karşı Uzak Doğu’ya yönelirken, onun bıraktığı boşluğu Türkiye’nin doldurmasına izin çıkar. Böyle bir iznin verilmesi için Erdoğansız ya da dişleri sökülmüş Erdoğan’lı bir CHP-AKP koalisyonu görünür perspektifte zorunlu bir siyasi hedeftir. Böylece küresel güçler CENTO dönemine yeni bir aşamada dönmek üzere Irak ile İran’ı dize getirme işini Türkiye’ye gönül rahatlığı ile verebilir. Ortadoğu NATO’su vaktiyle Türkiye, İran, Irak ve Pakistan’ın üye olduğu CENTO idi. ABD Çin bölgesinde yine vaktiyle kurduğu SEATO’yu yeniden inşayla uğraşırken, Erdoğansız Türkiye’de yeni CENTO’ya tuğla, çimento taşıyacaktır.
Geçtiğimiz gün Hürriyet yazarı Sedat Ergin, Hakan Fidan’ın bir Arap ajansına verdiği demeçte zımnen Ortadoğu NATO’sundan İsrail’in de güvenliğini gözeten, Farsları dışlayan bir Arap-Türk ittifak örgütünden söz ettiğini yazmıştı. Erdoğan ve Netanyahu işbaşındayken İsrail-Türkiye şimdi olduğu gibi ağız dalaşını sürdürecekler, her ikisinin miadı dolduğunda ve iki devletli çözüm İsrail-Filistin savaşını sona erdirdiğinde ise Fidan’ı, Kalın’ı, Özgür Özel’i, AKP’de ise kafadan atarsak Kurtulmuş’u ile Türk devleti İbrahim mutabakatı yapan Arap devletleri ile birlikte İsrail’le dünya savaşında cephe birliği yapacak…Yani işler Netanyahulu ve Erdoğan’lı kaotik durumdan, ucu nükleer savaşa açılan kaosa evrilecek.
Bu anlattıklarım “devlet aklını” henüz yitirmeyen Türk sermaye ve bürokratik aygıtı ile NATO’nun kabataslak planıyla ilgili benim görebildiklerimdir. Ama burası Ortadoğu’dur, bunların evde yaptıkları hesap çarşıya uymayabilir.
Basit bir şey söyleyeyim: Eğer Türk halkı ve insanlık bu planın tüm uygarlığı tehdit eden bir plan olduğunu anladığı zaman, önce şaşıracak, sonra düşünecek ve nihayet şu sonuca varacaktır: Şu anda tek bir çare var: Eğer elbirliği ile barış önderi Öcalan’ın özgürlüğünü sağlarsak, O, Barzani kliğine karşı elli milyon Kürdü ve onun birkaç yüz binlik silahlı savunma güçlerini birleştirir, o zaman dengeler değişir, Türkiye, İran, Irak ve Suriye Rusya ve ABD iplerini zorlar, sonunda barış masasına oturur. Böyle olunca Rusya-Çin blokuyla, NATO arasındaki dengeyi de Ortadoğu’da oluşacak bu yeni barış faktörü değiştirecek, savaş nasıl Ortadoğu’da başladıysa, Ortadoğu’da sona erme imkanına kavuşacak.
Devletlerin evde yaptığı hesap çarşıda işte böyle bozulur.
Başka çözümü olan varsa, daha fazla gecikmeden söylesin …Başka çözüm yoksa hiç kimse evinde oturmasın, sokağa çıksın “Öcalan’a özgürlük” sloganıyla halaya dursun.