Her yurttaşın Erdoğan iktidarından kurtulma hakkı vardır.
Vardır ama, Erdoğan rejimi yurttaşın kendisinden kurtulma hakkına karşı savaş açmıştır.
Açın gazeteleri okuyun. Programları izleyin. Ne diyorlar? Sanki gizli bir hazırlığı ifşa ediyorlarmış gibi “muhalefet Erdoğan’ı yıkmak istiyor” diye bağırıyor, polisi, savcıyı, hakimi “Erdoğan’ı yıkmak” isteyenlere karşı harekete geçmeye çağırıyorlar.
“Erdoğan’ı yıkmak istiyor muyuz?”
Elbette.
Her muhalifin iktidarda olanı yıkıp, onun yerine geçme hakkı vardır.
Çünkü iktidarı yıkmadan onun yerine geçemezsin. Her iktidar, vaktiyle muhalefet ettiği iktidarı yıkarak iktidar olmuştur.
Eğer muhalefetin iktidarı yıkma hakkı varsa, bunu nasıl yapacağı “teferruattır.”
Daha doğrusu muhalefetin iktidarı nasıl yıkacağı tamamıyla ve kesinlikle ve de şeksiz ve şüphesiz sadece ve sadece iktidara bağlıdır.
Erdoğan iktidarı nasıl yıkılır?
Seçimle mi?
Bu mümkün değildir. Erdoğan ya seçim yapmaz, ya da yapacaksa kaybedeceği bir seçimi değil, kazanacağı bir seçimi yapar.
O halde devrimle mi?
Devrim olursa olur da, ortada devrimin Türk cenahında “d”si bile yok.
Darbe?
Allah yazdıysa bozsun.
Geriye ne kalıyor?
Sokak.
Bu sokak öyle ki, eğer “seçimle” kurtuluruz diyorsan yine sana sokak lazım. Erdoğan’ın kazanacağı bir seçim oyununu ancak sokak bozar.
Yok eğer “devrim” diyorsan sokaksız devrim zaten olmaz.
Hala “darbe” diyen var mı, bilmiyorum. Ama varsa onlar da “sokaksız” şehirde tankları yürütemez.
Sokak, herkese lazım. Kim Erdoğan rejiminden kurtulmak istiyorsa sokağa çıkacak.
Birinci iş bu. İkincisi şu soru:
Muhalefet sokağa çıkacak ama neden çıkacak?
Örneğin işsiz iş için… KHK’lı işe iade için… Esnaf kredi için. Çiftçi borç için. İşçi ücret için. Kadın ölmemek için. Kürt özerklik için. Velhasıl herkes bir şey için.
Şimdi bunların tek bir sokakta bir araya geldiğini ve her birinin kendi derdini var güçle haykırdığını düşünün. Ortaya ne çıkar? Kakafoni. Dışarıdan bakıp bunlara katılmayı düşünen yurttaş ne dendiğini bile anlayamaz
Demek ki sokak herkes için ortak bir mekandır, lakin yetmez.
Ne lazım?
Dedik ya, bunlar rejimden kurtulmak için kendi yöntemlerini dillendirse yine ortalık karışacak. Biri “seçim” diye bağıracak, öteki “devrim” der demez, beriki “darbe” diye gürleyecek. Yurttaş ne edeceğini şaşıracak. Seçim mi desem, devrim mi desem, darbe mi desem?…
Acaba bir yol yok mu?
Örneğin, hep birlikte “kahrolsun faşizm” diyebiliriz. Zaten diyoruz da.
Arkasından “Erdoğan istifa” diye bağırsak… Erdoğan’sız erken seçimi de buna eklesek…Erdoğan’dan kurtulmak isteyen işçi de Batı yanlısı kapitalist de, özgürlükçü Kürt de laik ulusalcı da, Alevi Türkmen de, İslamcı da, reformcu da, devrimci de, bu slogana burun kıvırsa bile bu slogan etrafında birleşebilir.
Başkalarını da birleştirebilir. “İstifaya zorlama” yolu, “seçimle yıkarız” diyeni de, “devrimle deviririz” diyeni de, “darbeyle indiririz” diyeni de birleştirir. Bunlar “hele bir alanlar istifa diyen milyonlarla dolsun biz ne yapacağımızı biliriz” diye düşüneceklerdir.
Bir de şu var: Hem Erdoğan’dan kurtulmak isteyen, hem de “suç işlemekten” korkanlar da bu slogan etrafında “cesaretle” birleşebilir. Çünkü bir görevlinin, bu ister mezarlıklar müdürü olsun, ister Cumhurbaşkanı, istifasını istemek her yurttaşın anayasal, yasal hakkıdır, suç değildir ve işin daha önemlisi henüz Erdoğan rejimi tarafından bile suç haline getirilmemiştir. “Kahrolsun faşizm-Erdoğan istifa” sloganı “korkakla” “cesuru” da birleştirir.
Faşizm koşullarında bir sloganın isabetli olup olmadığı muhalefetin tümünü birleştirip birleştirmediğiyle ölçülür.
Şu anda Türkiye’de Erdoğan rejimine karşı nüfusun en geniş kesimleri muhalif konumdadır. Ancak bu muhalif çoğunluk birinci olarak birleşik bir güç değildir, ikincisi sokağa çıkmamıştır. O nedenle mesele muhalefeti sokağa yönlendirmek ve sokakta birleştirmektir.
HDP Eş Genel Başkanı Sancar hem “sokağı” işaret etmiştir, hem de sokakta tüm muhalefeti “Erdoğan istifa, Erdoğan’sız erken seçim” sloganı etrafında birleşmeye çağırmıştır. Kılıçdaroğlu, Babacan, Davutoğlu ve Akşener “sokak ve istifa” dediği gün, önümüz demokrasidir.
Demezlerse ne olur?
İş Biden’a kalır.
Biz mi halledelim, Biden mı? İşte bütün mesele…