Çözüm isteyenler, çözümün anahtarının ulus devlet çıkmazında debelenen kapitalist yönetimlerde olmadığını bilmelidir. Çözüm, İmralı tecridinin kırılması ve başta Sayın Abdullah Öcalan olmak üzere bütün siyasi tutsakların fiziki özgürlüğüne ulaşmasından geçmektedir. Çözüm, Sayın Öcalan’ın sözlerinden geçmektedir
Salihe Aydeniz
Belli bir zamandır sürdürdüğüm yazı dizimin son yazısı bu. Tecridin her boyutuna dair gözlemimi paylaşarak bir tablo çizmek istedim. Bugün Büyük Özgürlük Yürüyüşümüz Amara’ya varırken artık tek tek bu boyutların tespitini yapmayı bırakıp gücümüzün yansımasını, büyüyen kartopunu konuşmak istiyorum biraz.
“Kara Gün” bugün tam 25 yılını doldurdu. 23 devletin dahil olduğu bir komplo ile Sayın Abdullah Öcalan, Türkiye’ye getirildi. Daha o gün Kürt halkı bu komplonun sonuçlarının hem Kürdistan’a hem de Türkiye’ye etkisinin neler olacağını tahmin edebiliyordu. Bu sebeple en yüksek perdeden tepki verildi; açlık greviyle ses verenler oldu, bedenini ateşe verenler oldu. Ve 29 Haziran’da yani Şêx Said ve arkadaşlarının idam edildiği tarihte bir işgalci pratiği olarak Sayın Öcalan’ın sözde yargılanması bitirilerek idam cezası verildi.
Ancak Ortadoğu halkları için büyük bir şans olan Sayın Öcalan, gerek üçüncü bir dünya savaşının başlaması ihtimaline karşılık Suriye’den ayrılmayı seçerek gerekse bütün süreç boyunca her sözünü demokratik bir toplum inşasından yana kullanarak komployu boşa çıkardı. Bugün, engel olunmak istenen işte bu coğrafyadaki ortak yaşam talebidir.
Türkiye’de idam cezası kalktı kalkmasına, yerine ise bir “tecrit rejimi” oluşturuldu. Bu tecride karşı 1 Şubat’tan beri yollardayız, Büyük Özgürlük Yürüyüşümüzün her adımı kadın öncülüğünde, “Jin, jiyan, azadî” felsefesiyle, halkın sahiplenmesiyle büyüyerek bugüne geldi. Uğradığımız her yer bir öncekinden daha kararlıydı. Kar topu gibi büyüdü yürüyüşümüz. 75 kişiyle başladık, milyonlarla bitiriyoruz. Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit çerçevesinde daha önce denenmemiş bütün yöntemlerin coğrafyamız, irademiz, varlığımız üzerinden birer birer denenmesiyle sindirilmek istenen bir halk, bu yürüyüşle gereken cevabı veriyor. Halk, iradesine sahip çıkıyor, 25 yıl önceki komployu yeniden boşa çıkarıyor bugün.
Yürüyüş süresince çok güzel şeylere şahit olduk. Benim için en etkileyici olanları annelerin ördükleri atkıları, bereleri, eldivenleri, çorapları bizlere Sayın Öcalan’a ve diğer siyasi tutsaklara ulaştırılmak üzere vermesiydi. Her yerde bu böyleydi ancak özellikle Botan’da bambaşka bir boyuttaydı. Küçücük çocuklar en sevdikleri oyuncaklarını yanında birer mektupla teslim ediyorlardı bize Sayın Öcalan için. Bir annenin sözleri çok etkileyiciydi: “Sayın Öcalan eğer rahat değilse, üşüyorsa biz de rahat değiliz. Lütfen ördüklerimizi ona ulaştırın.”
Gençlerin sahiplenmesi ayrıca çok güç verdi bizlere. Özel savaş politikalarının kıskacında bir gençlik her şeye rağmen kendi benliğinde fikriyatı örmeye öyle yatkın, filizi toprağa öyle güçlü tutunmuş ki bu iradeyi kıracak güç dünyada yok. Bir değil, bin tecrit olsa gençlik yine başladığı gibi genç bitirecek, bunu görmek hiç zor değil.
Gittiğimiz her yerde kolluğa verilen talimatla etrafımız sarılmak istendi, halktan tecrit edilelim, halk bizden tecrit edilsin istendi ancak halk her seferinde bir şekilde bizlere ulaştı. Gerektiğinde bir zafer işaretiyle, gerektiğinde bir selamla, gerektiğinde bir zılgıtla, bir bakışla engelleri aşıyordu halk. Ve tabii engelleri aşarak yanımızda yürüyen çok fazla insan oldu. İnsanların selamını bile türlü tehditle engellemeye çalışan kolluğa ve tecride en güçlü cevap halkın kararlılığıydı.
Konakladığımız her ev gece yarılarına kadar doğal bir halk toplantısı alanına dönüşüyordu. Halkın söyleyecek sözü vardı, özgürlük talebinin en toplumsallaşmış haliydi gördüğümüz.
“Ana akım medya” elbette yürüyüşü görmemeyi seçti. Ancak onlara görmemeleri yönündeki talimatı verenlerin uykularının kaçtığı etrafımıza yığdıkları kolluğun sayısından belliydi. Her yerde iktidarın memuru gibi çalışan valiler, kaymakamlar bizleri durdurmak için ellerinden geleni yaptı. Ve engelleri aştığımız her yerde bir şey söyledik: Baskıcı yöntemlerle sorun çözülmez, aksine çözümsüzlük büyür. Bu çözümsüzlük devleti çürütür.
Sayın Öcalan’ın dahil edilmediği hiçbir formül tutmayacaktır. Çözüm isteyenler, çözümün anahtarının ulus devlet çıkmazında debelenen kapitalist yönetimlerde olmadığını bilmelidir. Çözüm, İmralı tecridinin kırılması ve başta Sayın Abdullah Öcalan olmak üzere bütün siyasi tutsakların fiziki özgürlüğüne ulaşmasından geçmektedir. Çözüm, Sayın Öcalan’ın sözlerinden geçmektedir.
Kürt halkı 15 gündür iradesi için yollarda. Yürüyüşümüz Kürt halkı açısından ve Kürt halkının dostları açısından hedefine ulaşmıştır.
Bugün artık Amara’dayız. Tecridi muhakkak kıracağız.