‘Milli Enerji ve Maden Politikası’ ile borçlanarak hayata geçirilen enerji çalışmaları yeni kabine döneminde de süreceğe benziyor. Enerji şirketlerinin üretmediği enerjiye ödeme yapan geçmiş hükümetin politikasını yeni hükümet de sürdürecek
Elektrik Üreticileri Derneği’nin rakamlarına göre 2010 yılından bu yana Türk Lirası’ndaki değer kaybının yüzde 68 olduğuna vurgu yapılıyor. TÜSİAD’ın baş ekonomisti Zümrüt İmamoğlu, “Enerjide fiyat sınırlamaları olduğu için şirketler yükselen kurlara göre fiyatlarını ayarlayamıyorlar” diye yakındı. 2003 yılından bu yana Türk enerji sektörü 95 milyar dolar borçlanarak enerji santralleri kurdu. Şirketlerin şu an 51 milyar dolarlık borcu bulunuyor. Şirketlerin toplam borcu 340 milyar dolar ve bu borcun yüzde 15’i ise enerji şirketlerine ait. Borçlarını ödeyemeyen şirketler borçlarını yapılandırmak için bankalarla görüşmeyi sürdürüyor.
Diğer yandan Enerji Bakanlığı’nı devralan Fatih Dönmez, Berat Albayrak’ın projelerini devam ettireceğini açıkladı. Kısa, orta ve uzun vadeli hedef ve yatırımların yer aldığı Strateji Belgesi planlandığı gibi uygulanacak. Yeni dönemde agresif bir Akdeniz politikası izlenecek. Milli Enerji ve Maden Politikası Strateji Belgesi adı verilen Yeşil Kitap ile belirlenen orta, uzun ve kısa vadeli çalışmaları kesintisiz sürecek. Albayrak’ın 26 aylık bakanlığı sürecinde müsteşarı olarak görev yapan Dönmez, yeni dönemde Türkiye’nin enerji üssü olması yolunda çalışmalarına devam edecek. Buna göre Milli Enerji ve Maden Politikası ile hayata geçirilen ‘yerli ve milli’ enerji çalışmaları yeni dönemde de sürecek.
Üretilmeyen enerjiye ödeme
Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin (NGS) birinci ünitesinin temeli nisanda atıldı. Akkuyu’da toplam 4 bin 800 mw gücünde 4 ünite nükleer reaktörün, bin 200 mw gücünde olacak olan ilki 2023 yılında devreye alınacağı belirtiliyor. Türkiye’nin ikinci nükleer santrali ise 4 bin 560 megavat kapasiteyle Japon-Fransız ortaklığıyla Sinop’ta kurulacak. Albayrak daha önce 3. nükleer santralin ise büyük ihtimalle Trakya İğneada’da kurulacağını açıklamıştı. Şirketlerin batışın eşiğinde olması mevcut hükümeti pek ilgilendirmediği ve buna mutlaka çözüm bulacağı sanılıyor. Bu amaçla enerji şirketlerinin üretmediği enerjiye ödeme yapan geçmiş hükümetin bu konuda da aynı politikaları izleyerek enerji şirketlerinin ayakta tutmaya çabalayacağı anlaşılıyor.
Yeni sistem çok hızlı!
Yeni Bakan Dönmez, kamu ve özel sektörün 2019 sonuna kadar 6 milyon metrenin üzerinde maden arama sondajı yapmasının sağlanacağını belirtiyor. Ilısu Barajı’nda su tutulmaya başlanacağı ve Yusufeli Barajı’nın tamamlanacağını belirten Dönmez, güneş, rüzgar, jeotermal gibi ‘yenilenebilir’ enerji alanında envanter yenileneceğini belirtti. Enerji üretiminde kullanılabilecek yerli kaynaklar için arama çalışmaları artırılacağı ve linyit kömürü ve jeotermal gibi kaynakların potansiyelinin tespitine yönelik arama faaliyetleri azami düzeye çıkarılacağı ifade ediliyor. Ayrıca her yıl Karadeniz’de ve Akdeniz’de ikişer aktif sondaj faaliyetlerinde bulunulacak. Türkiye’nin ilk off-shore rüzgar projesi olma özelliğini taşıyacak proje, ekim ayında ihaleye çıkacak ve bu RES’lerin adresinin Saros Körfezi, Kıyıköy ve Gelibolu olacağı yinelendi.
Krizin yükü doğal yaşamın sırtına!
Yeni Sistem geçmişte ortaya konan politikaları uygulamaya sokarken, çok daha agresif olacağı bakanların kimliklerine bakınca anlamak mümkün. Türkiye’yi şirket gibi yönetmek amacında olan yeni yapının, doğal yaşam üzerinde baskısı inanılmaz boyutlara ulaşarak katlanacağı beklenmeli. Özellikle enerji ve maden hedeflerini ortaya koyan yeni bakanın yaklaşımları dağların ve vadilerin topyekün olarak büyük şirketlerin çıkarlarına feda edileceği ve bunun sonucunda geleceğimizin karanlık bir rotaya oturtulacağına yorumlanıyor. Ciddi bir ekonomik kriz içinde bocalayan hükümet ve şirketler bu durumu aşmak adına tüm yükü doğal yaşamın ve emekçi halkların sırtına yıkmak istedikleri ise açıkça ortada.
EKOLOJİ SERVİSİ