Koca Ragıp Paşa bir beyitinde: “Şecaat arz ederken merdikıpti sirkatin söyler.” Yani Kıpti’nin mert olanı, yiğitliğini, kahramanlığını anlatırken hırsızlığını söyler.
Çiftçileri soymayan, sırtından doymayan kalmadı. Tarımı gerileten, ithalat rekorları kırdıran Milli Tarım Projesi yerine şimdi “Milli Birlik Tarım Projesi” ismi dolandırılıyor. Parlatılıyor. Yaldızlanıyor. Çiftçilere, eskiyi mumla aratacak kadar tahripkar bir Proje olacağını en başta söylemeliyim…
Çöken/Çökertilen Türkiye tarımına Milli Birlik Tarım Projesi ile çözüm getireceğini söylüyor hükümet. Çözüm zaten var. Var olan çözümleri (çiftçilerin talepleri) yok sayıp, bir zümre (şirketler) lehine tarım yeniden düzenleniyor. Gerçek çözüm yerine, tarımda içine çekildiğimiz girdaba sebep olan çok uluslu tarım, gıda ve ecza şirketleri için tarım politikaları (Milli Birlik Tarım Projesi) kurgulanıyor.
Tarımda Milli Birlik Projesi’nde; oTarım şirketlerinin dayattığı kimyasallı üretim modeliyle elde edilen ürünler besin değeri bakımından zayıf/yoksul oluyor. Bu nedenle 1 milyardan fazla insan gizli açlık çekiyor. Ancak kimyasallı üretimde ısrar sürüyor.
Dünyada gıda fiyatları düşüyor, Türkiye’de artıyor. Nedeni endüstriyel tarım, şirket tarımcılığı ve aracı şirketler olduğu gün gibi ortaya çıkmışken “Tarımda Milli Birlik Projesi” denilen koniğin tepesine çokuluslu ve yerli şirketlerden oluşturulacak olan bir holding oturtuluyor. Türkiye tarım politikalarını belirleme ve uygulama işi söz konusu holdinge terk ediliyor. Yani devlet, hükümet eliyle tarım politikalarını çiftçiler ve tüketiciler lehine belirlemede kenara park ediliyor.
Şirketler tarımda şampiyon olmuş gibi koniğin tepesine çıkarılıyor, içlerinde yabancı şirketlerin de yer aldığı holdinge “Tarımda ‘Milli Birlik’ Projesi’nin birincilik madalyası veriliyor adeta. İkincilik ve üçüncülük madalyaları devlet kurumlarının boynuna takılıyor. Ödüllendiriliyorlar. Esas olarak ürünleri, gıdaları yani değerleri ortaya çıkaran/var eden köylüler madalyaya layık (rolü ellerinden alınıyor) görülmüyor.
Hükümetin çiftçiler konusundaki olumsuz tavrı net, sicili mat. Kanıtı ise, 17 Aralık 2018’de, Birleşmiş Milletler’de oylanan “Köylü ve Köyde Yaşayan Diğer İnsanların Hakları Deklarasyonu”na Türkiye çekimser oy kullandı. Yani hükümet köylü haklarını yok saydı, buradan biliniyor.
Birleşmiş Milletler (BM) şirket tarımcılığının dünyayı açlık ve kıtlığa götürdüğünü söylüyor. Küçük aile çiftçiliğini açlık ve kıtlık için çözüm olarak öneriyor. BM “Küçük aile çiftçiliği ile 2028 Yılında Sıfır Açlık!” şiarını dünyaya durmaksızın anlatıyor. Yayıyor. Türkiye ise Milli Birlik Tarım Projesi ile tarımını şirketleştiriyor, çiftçileri, sözleşmeli üreticilikle şirketler için kamçı cezasız köleye dönüştürüyor.
Endüstriyel tarımın kimyasal girdilerini kullanmayacak. Ürün satışları sürecinde aracıları aradan çıkaracak olan kooperatiflerin bağımsız ve demokratik biçimde mevzuatını düzenlemek Türkiye tarımı için gerçekçi çözüm iken Türkiye, Milli Birlik Tarım Projesi ile üst birlikler kuruluyor. Kooperatifleri kamu ve şirketler güdümüne vererek, vesayet kooperatifçiliğine dönüştürülüyor.
Datça 3. Yerel Tohum Şenliği
Yerel Tohum Şenliği 20-21 Nisanda yapıldı. Oradaydım. Bütün olumsuzluklara karşın bilim insanları Bülent Şık ile Tayfun Özkaya söyleşisi tarımda yaşanan sorunları bir kez daha gözler önüne serdiler. Umut var olmamızı sağlayan çözüm önerileri sundular. Bu söyleşinin açılış konuşmalarını Atlas Sarrafoğlu ve Samra Samer yaptı. Kimdir, Atlas ve Samra? Atlas ve Samra iklim grevi aktivistleri. Dünya genelindeki “Gezegen B Yok” hareketinin aktivistleri olan bu çocuklarımız gezegenimizin gidişatı hakkında kaygılılar. Açılış konuşmalarında kaygılarını açık bir biçimde dile getirdiler.
Tarımın şirketleşmesi, gıdanın imalatı ve gıda dağıtım sistemi, küresel ısınmayı % 47-54 oranında olumsuz etkiliyor. Ne yazık ki, “Milli Birlik Tarım Projesi” bilim insanları ve “Gezegen B Yok” aktivistlerinin kaygılarını giderecek çözüm olan küçük aile çiftçiliği, yerel üretim, yerel tüketim yerine şirketleri baş tacı ediyor. Sadede gelecek olursak, Milli Birlik Tarım Projesi’nin, millilikle, birlikle en ufak bir ilgisi yok, bu bir. Milli kelimesi burada gayri milliliği kamufle etmek amacıyla kullanılıyor bu iki. Söz konusu Proje, tarımın sorunlarını çözmeyecek, tarımı çökertecek. Şirketlerin tarım ve gıdayı tamamen kontrollerine alması için tarıma vurulacak yeni ve güçlü bir darbe olacak, bu da üç.
Peki çözüm ne?
Çözüm, gıda egemenliğinin tekrar üretici ve tüketici birlikteliğiyle oluşturulmasıdır. Yani ne üreteceğine, nasıl üreteceğine, ne kadar üreteceğine, kimin için üreteceğine karar verme hakkının üretici ve tüketiciye devredileceği bir düzenlemeyi ivedilikle yapmak gerçekçi çözümdür. İhtiyaçtır.