Musa Anter*
Bu ara ister istemez bazı milletvekillerimiz şair Neyzen Tevfik’i hatırlatıyorlar. CHP’nin tek parti döneminde Fatih Rıfkı Atay gözde bir milletvekiliydi. Atay bir gün Neyzen’in arkasından ne deliliğini, ne de ayyaşlığını bırakmış. Tabii aracılar da bunu Neyzen’e iletmişler. Eh Neyzen bu, altında kalır mı? Hemen şu dörtlüğü mırıldanmış:
“Kime sorduysam seni, doğru cevap vermediler,
Kimi hırsız, kimi alçak, kimi deyyus dediler
Künyesi almak için partiye ettim telefon
Bizdeki kayda göre şimdi o mebus dediler”
Bilinsin ki, ben bunları yazmakla herhangi bir şahsı kasdetmiyorum. Yalnızca anımsatmak istedim. Ha bir de Siirt milletvekili Zeki Çeliker’in dikkatini çekmek istedim. Sayın Çeliker, ettikleriniz yetmiyormuş gibi şu sıralar sık sık “Doğu ve Güneydoğu”muz üzerine laf edip duruyorsunuz. Hem siz bırakın Doğu ve Güneydoğu’yu da, gidip ilinizdeki Kasaplar Deresi’ni temizleyin.
Bu hafta sözüm ona İnsan Hakları Haftası. Yine şatafatlı söylemler, gerçekle çelişen açıklamalar yapılacak. İHD’nin 3. Olağan Kongresi’nde ben de Ankara’daydım. Herkes konuştu. Bir ara Diyarbakır delegesi Vedat Aydın da konuştu. Aydın da kendi dilinde anlatıyordu meramını; fakat olabilir, anlamayan insanlar vardı. Avukat Ahmet Zeki Okçuoğlu bu konuşmayı Türkçe’ye çevirdi. HEP Diyarbakır İl Başkanı Avukat Mustafa Özer ise olayı müdafaa etti. Sonra üçü birden gözaltına alındılar. 1 Kasım 1990 günü de HEP İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Eren konuyu meclise getirdi.
“Kürtçeye bir düşmanlık var. Bu ayıbı kapatmak gerek” dedi. Tabii Adalet Bakanı Oltan Sungurlu da tepki gösterdi. Yalnız Sungurlu mu? Değil elbet. Sağcısı, solcusu bilumum şovenistler feryat figan ettiler. Peki bizim tepkimiz olmayacak mı? Bu insanları, bu insafsızların merhametine mi terk edeceğiz? Hayır diyorsanız, 18 Aralık 1990 günü Ankara DGM’deki duruşmayı izleyin.
——————–
* 9 Aralık 1990