Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye siyasi tarihinde, rahmetli Erbakan Hoca’dan sonra gelmiş önemli bir siyasetçiydi. Bu önemi, Cumhuriyet’in kurucu babalarının, “ulus devlet” kurulurken, ulus devlete karşı olduklarından dolayı bir ölçüde “dışlanmış”, “ümmetçi” (İslamcı) kesimleri temsil ediyor olmasından geliyordu. Cumhuriyeti kuran kurucu babalar bu kesimlerle ne yapacaklarını pek bilemediler. Tarikatlar ve Cemaatler olarak örgütlenmiş bu kesimlerin ulus devlete ilişkin muhalefetlerini önlemek amacıyla onlara baskı uyguladılar. Kanunlar çıkararak bu örgütleri kapattıkları gibi toplumdaki her türlü etki alanlarını yok ettiler. Ama baskı politikası bu kesimleri yok etmedi. Aksine daha gizli örgütlenmeler yoluyla varlıklarını ve toplumdaki güçlerini sürdürdüler. Dolayısıyla da zaten Osmanlı bakiyesi olduğundan çok kimlikli olan toplumda büyük bir kimliksel yarılmayı yarattılar. Bir yanda “laik”, “modern” ve “batılı” bir Türk kimliği, diğer tarafta ise “ümmetçi” (İslamcı) bir diğer Türk kimliği. Tabii bir de her iki kimliğin dışında kalmış bir “Kürt” kimliği de vardı. Her ne kadar kurucu babalar başlangıçta onları da içine alacak bir ulus devlet kurmak konusunda söz vermiş olsalar da Kürtler bir süre sonra gördüler ki kurulan Cumhuriyet’te onlar için hiç yer ayrılmamış, ancak varolan iki Türk kimliğine yönlendirilmişlerdi.
Cumhuriyet ikinci yüzyılına girerken siyasi tablonun hala böyle oluşmuş olması şaşırtıcı değil mi? Bir tarafta toplumun “laik”, “modern” ve “batılı” kesiminin “Millet İttifakı’nda”, diğer “dışlanmış”, “ümmetçi” kesiminin de “Cumhur İttifakı’nda” toplanmış olmasından söz ediyorum. Tabii her iki kimliğin Türklüğünü simgeleyen, bir zaman önce aynı siyasi partide örgütlenmişken şimdi ikiye ayrılıp biri birinde, diğeri de diğerinde yer alan İYİP ve MHP gibi milliyetçi partileri de dikkate alırsak, başlangıçtaki analizimizi tamamlamış oluruz. Yine bu analizi tamamlamak için Kürtlerin, 100 yıl önceki konumlarına devam ettiklerini, varolan Cumhuriyet’te onlara yer ayrılmadığını ve yine iki ittifaktan birine yönlendirildiklerini de eklememiz gerekir. Önümüzdeki seçimler işte bu bölünme çerçevesinde sonuçlanacak.
Cumhuriyetin birinci yüzyılı biterken başlangıçta baskılandığından dolayı “laik”, “modern” ve “batılı” Türk kimliğinin egemenliği sözkonusu iken, son yirmi yıldır da “ümmetçi” (İslamcı) bir diğer Türk kimliği egemenlik sürüyor. Aralarındaki rekabet kaçınılmaz olarak bu seçimlere de yansıyacağından kimin seçimleri kazanıp iktidarı ele geçireceği ciddi bir soru.
Doğrusu şu gerçeğin altını çizmek gerekiyor ki Erdoğan hala “ümmetçi” (İslamcı) kesimi temsil ediyor olsa bile MHP ile ilişkisi onu başlangıçtaki tutumundan ayırıp ırkçı bir milliyetçiliğe doğru savurmuş ve bu nedenle de başlangıçtaki önemini zayıflatmıştır. Ama yine de aynı Erdoğan’ın oyunu tümüyle kaybettiği de sanılmasın. Yine de devlet imkanlarını seferber ederek kendi tabanını genişletmek imkanı da bulabilir.
Ama benim anlamakta zorlandığım muhalefetin tutumu. Madem ki Millet İttifakı “laik”, “modern”, “batılı” ve milliyetçi olmasına rağmen “ırkçı milliyetçi” olmayan bir Türk seçmen tabanı üzerine oturmuş bir ittifaktır, madem ki bu kesimler Cumhuriyet’in birinci yüzyılını benimsemekle birlikte çözülememiş sorunları da biliyorlardır, o zaman neden Kürt sorunu dediğimiz sorunu çözme iradesini ifade ederek Kürtlerle ve onların siyasi iradesi olan HDP ile temas kuramıyorlar ki? “Demokrasi” konusunda o kadar duyarlı olduklarını söyledikleri halde, demokrasinin gerçekleşmesinin neredeyse önkoşulu haline gelmiş bu adımı neden atamıyorlar ki?
Çünkü gerçekten de Cumhuriyet’i ikinci yüzyıla taşımak gibi bir amacı olan bu kesimin, çok kimlikliliğe karşı olmayan bu kesimin, ırkçı ve baskıcı olmayan ve daha demokratik bir ülke hayali olduğunu söyleyen bu kesimin neden ve niçin Kürt sorunu konusunda tıpkı ırkçı bir tutum benimsemiş Cumhur İttifakı gibi davranmak zorunda kaldığını anlamak mümkün değil.
Oysa bu tutumun tersini benimseyip, Kürtlerle ve HDP ile görüşmesi ve ırkçı bir Cumhur İttifakı’na karşı yüzde yüz seçim kazanma şansı getirebilecek bir adım olmaz mı? Millet İttifakı böyle yürekli bir hamle yapamazsa seçimi kaybetme olasılığı bence sanıldığından çok daha yüksek olacaktır.