Aram Tigran’ı kaybedişimizin 12. yıldönümü. Ondan geriye Mezopotamya’nın halklar armonisi ve içli sesi kaldı
Gülcan Dereli
Aram Tigran, bir kesişme noktası… Kürt ve Ermeni toplumunun kesiştiği bir kavşak. Tam bu kavşaktan sesleniyor bize. Bu iki kadim toplumun cefasını da sefasını da cümbüşüne işlemiş. Bir bülbül Aram Tigran. Mezopotamya’nın bülbülü… Aramızdan ayrılışı 12 yılı geride bıraksa da daima yankılanacak bir ses, bir armoni bıraktı. Aram Tigran 15 Ocak 1934 yılında Qamışlo kentinde dünyaya geldi. Ailesi Ermeni Soykırımı’nda Diyarbakır’dan göç ettirildi. Bu göç sırasında Qamışlo’da yaşayan bir Kürt aile Aram Tigran’ın ailesine sahip çıktı. Aram Tigran bu sayede Kürtlerin de bülbülü oldu. Aram Tigran’ı Kürt sanatçı Mehmet Atlı, kayyum tarafından kapatılan Aram Tigran Kent Konservatuarı eğitmeni Neşet Güçmen ve HDP MYK Üyesi Murad Mıhçı ile konuştuk.
Tigran’ın oğlu Agop Tigran, bir röportajında geçmişe dair şöyle bilgi verir: “Babam 1915’teki Ermeni olaylarından bir Kürt beyinin sayesinde kurtulmuş. Bu Kürt beyi o zamanlar çocuk olan babamı yanına alıp, 20 yaşına kadar büyütmüş. Sonra da bütün masraflarını karşılayarak, onu Suriye’ye göndermiş. Babamın anlattığına göre, o Kürt beyi olmasaymış hayatta olmayacaktı. O zamanın askerleri sürekli gelip Bey’e, ‘Yanında Ermeni varmış, onu bize teslim et’ diyorlarmış. Ama babamı teslim etmemiş. Babamı korumak için rüşvet verip, askerleri gönderiyormuş.”
Neyzen olan babası, Aram Tigran’ın müziğe yönelmesi için ön açıcı olmuştur. Henüz 6 yaşındayken ud çalmaya başlar. İlk büyük konserini 1953’teki Newroz’da verir. Çok iyi bir udi olan Aram Tigran tutkunu olduğu cümbüşü tercih eder. Kürtçe ve Ermenice’nin yanı sıra birçok dilde şarkılar da seslendirir, 14 albüm çıkarır. Bu albümlerde 237’si Kürtçe, 150’si Arapça, 10’u Süryanice, 30’u Türkçe ve 8’i Yunanca olmak üzere birçok dilde şarkılar seslendirir.
Atlı: Bir direniş örneği
Kürt Sanatçı Mehmet Altı, “Aram Tigran enstrüman çalıp geleneksel halk şarkıları ve kendi bestelerinden oluşan geniş bir repertuarı seslendirerek bir birikimi aktardı. Bunu sade bir müzik ve sade bir Kürtçe ile abartısız bir üslupla yaptı. Ailesinin hayatta kalmasını sağladığı Kürtlerin dilini sahiplenmesi, milliyetçi bir bakış açısından problemli görülebilir ve görülüyor da. Ama olağanüstü şartlarda, olağan insan hikayeleri olarak bakılırsa, Aram bir temellük ve direniş örneğidir de” diyor. Müziğin evrenselliğini en çok yaşatan kişinin Aram Tigran olduğunu söyleyen Atlı, şunları söylüyor: “’Elimden gelse tüm silahları saz yapardım’ vecizesi bence çok önemli ve esin veren bir barış manifestosu gibi. Sade ve sakin bir tutumla ciddiye aldığı işi, müziği yaşadı ve yaşattı. Bir kulisteki kısa tanışıklığımızda şarkılarımı beğendiğini söylemesi beni mutlu etti. 6 dil bildiğini söylemişti ve bir dünya insanı duruşuna sahipti, ki bunlar bence önemli ve ders niteliğinde.”
Sürgünde doğup sürgünde yaşama veda eden Tigran gibi sayısız sanatçının olduğunu hatırlattığımız Atlı, “Utanç verici buluyorum ve böylesi vicdansızlıkları derin bir nefretin ve korkunun işaretleri olarak okuyorum. Ermeni Soykırımı ve Kürtlere yönelik baskı, inkar, katliam politikalarını, süregelen rejimin, aşılması ve mahkûm edilmesi gereken kurucu unsurları olarak görüyorum” diyor.
Mirası ilham oldu
Atlı, sözlerine şöyle noktalıyor: “Sanat, özgür bireysel seçimlerin alanı. Ama geleneksel müziği ciddiye alanların, güzel bir Kürtçe ile güzel müziklerin buluşması ve evrensel mesajlarla dünya birikimine katılmasını önemseyenlerin Tigran gibilerden öğrenecekleri vardır. Ben öğrenmeye çalıştım ve çalışıyorum; Aram’ın şarkılarını yorumlamayı seviyorum. Ailesinin bu konudaki kolaylaştırıcı tavrını da tebrik ediyor ve teşekkür ediyorum.”
‘Kürt medyasından tanıdım’
Ermeni yurttaş ve HDP MYK üyesi Murad Mıhçı ise, “Aram Tigran’ı 90 yıllarda tanıdım ama enteresan olan Tigran’ı Kürt medyasından tanıdım. Yani Ermeni medyasından tanıdığım bir sanatçı değildi. İlerleyen yıllarda çok dilli müziğini tanıma fırsatım oldu. Tamamen bu coğrafyanın müziğini yapan, Kürtçe ve Ermenice’nin dışında da müzik yapan bir sanatçıydı” diyor.
Tigran’ın simgesel önemine dikkat çeken Mıhçı, şöyle diyor: “Birlikte yaşam kültürünü sanat kısmındaki en simgesel isimlerinden biriydi. Ne yazık ki geçmiş 100 yıllık acı tarihiyle yüzleşme durumu olan bu coğrafyada anıtsal bir hale dönüşmesi gereken bir insanın getirilmesi istenmedi. Elbet bu coğrafyada bu insanların tarihsel durumu anlaşılınca buralara eminim ki gelecek.” Mıhçı bir anısını şöyle paylaşıyor: “Milletvekilliği adaylığım süresinde çeşitli etkinliklere katıldım. Bazen düğün salonlarında bazen de piknik alanlarında oluyordu ve müzikler çalıyordu. Aram Tigran’ın gerçekten Kürt halkı içerisindeki etkisini o zaman fark ettim. O müziklerin sözlerini bilmiyordum ama ezgileri çok iyi biliyordum. Çoğu aslında bildiğim Ermenice parçaların farklı dillerde yorumlanmış haliydi.”
Tigran mihenk taşı
Ud ve cümbüş eğitmeni olan ve Aram Tigran Kent Konservatuarı’nda eğitmenlik yapan Neşet Güçmen, kayyumun konservatuvarı kapatmasının ardından Ma Müzik’te eğitmenliğe devam ediyor. Cizreli mamoste Güçmen de, “Bir Kürt sanatçısının Aram Tigran’dan etkilenmemesi imkansız. Tabi ki ben müziğe başlarken Aram Tigran’ın ve diğer Kürt müziği sanatçılarını kendime örnek aldım. Özellikle babam da dengbêj olduğu için Aram Tigran’ın eserlerini daha çocuk yaşta dinliyordum” diye belirtiyor.
Mihenk taşıdır
Aram Tigran’ın mihenk taşı olduğunu söyleyen Güçmen, “Nasıl Kürt müziğinde klasik olan sanatçılarımız varsa işte Mihemed Arif Cizrawî, Hesen Cizrawî, Şakiro, Tahsin Taha, Eyaz Yusîf, Erdewan Zaxoyî, Mihemed Şêxo olsun bu sayıyı çoğaltabiliriz. Yani bunlar Kürt müziğinde mihenk taşlarıysa Aram Tigran da öyle bir mihenk taşıdır. Kürtler yaşadıkları süreç boyunca bu eserler Kürt kültüründe yerini alacaktır” diye vurguluyor.
Kürt ve Ermeni sentezi
Aram Tigran’ın Ermeni müziği ile Kürt müziği arasında sentez oluşturduğunu söyleyen Güçmen, “Öyle güzel bir sentez oluşturmuş ki dinlediğin zaman bir Kürdavar ruh vardır, yani melodiktir eserler, aynı zamanda Ermeni müziğinin de kokusunu alabiliyorsun. Çok güzel bir klasik oluşturmuştur. Sayesinde iki halk arasında da bir sentez ve diyalog oluştu” diyor.