Federe Kürdistan Bölgesi’nin Süleymaniye kentinde 6-8 Nisan tarihleri arasında düzenlenen 1. Mezopotamya Su Forumu’nun (MSF) sonuç bildirgesi yayınlandı. 150’den fazla aktivistin katılımıyla Süleymaniye Üniversitesi’nde gerçekleştirilen ve 3 gün süren forumun 2.’sini Diyarbakır’da düzenlenme kararı alındı. Sonuç bildirgesinde şunlar yer aldı: “Aşırı su çekilmesi, sulak alanlar ve bataklıkların kurutulması, ormansızlaştırma, çok fazla sulama projeleri, yetersiz drenaj edilmiş araziler, yüzeysel pestisit ve gübre akışı, endüstri ve konutlardan gelen atık suların yetersiz veya hiç arıtılmaması sonucu oluşan kirlilik, akarsulara yaygın şekilde büyük ve üst üste yapılan küçük (HES’li ve HES’siz) baraj ve setler, yeraltı sularının artan şekilde sömürülmesi, akarsuların kanallara yönlendirilmesi, su havzaları arası su transfer sistemleri ve fosil yakıtlara dayalı iklim değişikliğinin tahribatları kaygı verici şekilde su döngülerini bozup yerel ve bölgesel düzeyde ciddi su kıtlığına neden oldular.
İnsan ve diğer tüm varlıklar açısından bu tür fiziki kıtlıklar, suyun metalaştırılması ve/veya suyun siyasallaştırılması amaçlı politikalarla kızıştırıldı ve müşterek olan suya erişim engellendi. Bu saldırı çeşitlerinden her biri ayrı ayrı ciddi kaygılara neden oluyor. Hepsi birlikte söz konusu olduğunda ise, insan ve bütün canlıların kolektif varlığı açısından tehdit oluşturuyor. Mezopotamya’da suyun savunulması ve tüm canlıların suya erişimi bugünlerde kritik bir sivil sorumluluktur; susuz yaşam mümkün değildir.
‘Su krizi tesadüf değil’
“Su kültür, maneviyat ve inançlarımızın yaşamsal bir unsurudur. Çok sayıda efsane, mitoloji, hikaye, şarkı, şiir, ibadet ve danslar su etrafında şekillenir. Bu ilişkinin ortaya çıkması insanların 13 bin yıl önce Mezopotamya’da yerleşik hayata geçmeye başlamasına denk gelir. Mezopotamya havzasında akarsuların aktığı dört devlet olan Türkiye, Irak, Suriye ve İran’daki çok boyutlu su krizi tesadüf değildir.
Son yüzyılda hükümetler, şirket çıkarları ve askeriye çekinmeden bölgenin akarsularını ve ekosistemini kirletip tahrip eden politikalar izlediler. “Yüz binlerce insan, baraj ve diğer su yapılarına alan açmak amaçlı zorla yerinden göç ettirildiler. Akarsu ekosistemleri ciddi oranda tahrip edilip çok sayıda bitki ve hayvanın varlığını ve çok sayıda insanın sağlığını tehdit eder hale gelindi; bununla beraber ekonomik ve sosyal adaletsizlikler arttı. Tüm bunlara karşı tepkisiz kalınmadı. Mezopotamya’nın her tarafında canlılık içinde çevresel ve sosyal adalet hareketleri, temiz ve güvenli suya erişmek için anayasal haklarını hayata geçirmek amaçlı kampanyalar yürüttüler. Birçok durumda tutuklandılar veya kötü muamele ile karşılandılar.
‘Barajlar su kıtlığı yaratıyor’
“Söz konusu çok boyutlu krize karşı barışçıl, sürdürebilir ve adil çözümlere kilitlenme hedefiyle, bölgeden gelenlerle Afrika, Asya, Amerika ve Avrupa’dan 150’den fazla su aktivisti Irak’ın Kürdistan bölgesinde bulunan Silemani Üniversitesi’nde 6 ile 8 Nisan 2019 tarihleri arasında birinci Mezopotamya Su Forumu’nda bir araya geldi. Dayanışma ve karşılıklı öğrenme heyecanıyla buluştuk. Su kıtlığının çok sayıdaki nedenlerini sorgulayıp, suya talebin nasıl ekonomik ve sosyal sistemler tarafından ifade edildiğinin birçok öğeyi barındıran yollarını araştırdık. Baraj ve diğer su yapılarının nasıl su kıtlığını yarattığını öğrendik. “Suyun, küçük bir azınlığın değil, toplumun çoğunluğunun çıkarları doğrultusunda yönetilmesi konusundaki alternatifleri ele aldık.
Başta savaştan zarar görmüş Suriye’nin Rojava/Kuzeydoğu bölgesinde olmak üzere yeni girişimlerden haberdar olduk; etnik, dini ve cinsiyetten bağımsız bütün vatandaşları kapsayan, tabandan başlayan ve uzlaşma temelinde kararların alındığı yeni bir katılımcı yaklaşımın su yönetimi konusunda geliştirilmesi gerektiği sonucuna vardık. Mezopotamya halkları olarak, su forumunda bulunan dostlarla tüm farklı kültürel, sosyal, siyasi ve çevresel gerçeklerimize rağmen mücadelemizin bir olduğunu belirtir, bölgemizde ve dünyada su adaleti için mücadele edenlerle dayanışma içinde olduğumuzu ifade etmek isteriz.”
Alınan kararlar
Birçok ülkeden ekolojistin katılımı ile gerçeklesen forumda önemli kararlar alındı. Sonuç bildirgesinde alınan kararlar ise şöyle sıralandı:
Yıkıcı ve sömürücü su politikalarına karşı durulması, özellikle kadınların ve diğer bastırılan kimliklerin üzerindeki yükün görünür kılınarak, bunun altındaki nedenlere dikkat çekilmesi.
Fırat ve Dicle sularının adil şekilde insan ve tüm varlıkların yaşamı için paylaşılmasının sağlanması amaçlı, yasal bağlılığı olan uluslararası hukuka göre müzakere edilmiş sözleşmeler için desteğin harekete geçirilmesi.
Suyun hegemonya kurulması amaçlı silah olarak kullanılmasına karşı çıkılmasının yanı sıra suyun işbirliği ve sürdürebilir barışın aracı olmasının sağlanması.
Mezopotamya’daki akış yukarı devletlerin akış aşağıda yaşayan halkların suya erişim haklarını kabul etmeleri gerekmektedir.
Türkiye ve İran devletlerine, son yıllarda artan şekilde Suriye ve Irak’a akan suların kesilmesinin durdurulması çağrısını yapıyoruz.
12 bin yıl geçmişi olan antik kent Hasankeyf’i su altında bırakacak Ilısu Barajı’nın durdurulmasını ve benzersiz bir doğal ve kültürel mirasa sahip olan Güney Irak’taki Mezopotamya Sulak Alanları’nın yok olmasının önüne geçilmesi çağrısını yapıyoruz.
Su yönetimini demokratikleştirecek siyaset ve uygulamaları geliştirmek için ulusal, bölgesel ve küresel düzeyde ittifakların kurulması.
Suyun kullanılmasının küçük bir azınlığın değil herkesin kolektif haklarının temel alınarak sağlanması.
Akarsu ve yeraltı sularından insanlarca alınan suyun çoğunun sulamaya gittiği dikkate alındığında şu noktalar önemlidir; geçimlik, yani aile, tarımı yapan çiftçiler için temiz su yaşamsaldır. Suya yakın yerlerde kimyasallar kullanılmamalıdır.
Hibrit ve GDO’lu tohumların ancak çok su verilmesi halinde verimli olabildiği ve canlı varlıklara zarar verdiği göz önünde bulundurularak yerel tohumlar kullanılmalıdır.
Sulara zarar vermemek için hayvan barınakları sulara yakın yerlere kurulmamalıdır.
Tarımda kullanılan su endüstri tarafından kirletilmemelidir. Sulara yakın yerlerde sulu tarım yapılabilir, ancak suya uzak yerlere su taşınmamalıdır. Bitkilere su taşımak yerine iklim ve yağış rejimine uygun bitkiler yetiştirilmelidir.
Dicle Nehri’nin üst kısımlarının yoğun şekilde tahrip edilip kirlenmesinin önemli bir nedeni, Bismil şehrine kadar olan kısmının nehir statüsünde olmamasıdır. Dicle Nehri’nin bu akış yukarı kısmına tekrar nehir statüsünün verilmesi amaçlı bir uluslararası kampanyanın başlatılması çağrısını yapıyoruz.
Dicle’yi Yaşatma Kampanyası’nın (STC) Mezopotamya’daki su aktivistlerinin bir ağı olarak güçlendirilmesi ve ağ üzeri bilgi ve analizlerin paylaşılması, benzerlikler ve farklılıkların açığa çıkarılması, ortak açıklama ve raporların hazırlanıp kamuoyuna sunulması, ortak aktivite ve kampanyaların düzenlenmesi.
Mezopotamya Su Forumu’nun bir açık ortam olarak yeni karar alma süreçlerinin yanı sıra, yerel, ulusal ve bölgesel düzeyde ekolojik ve sosyal adil su politikalarının ifade edilmesinin teşvik edilmesi.
2. Mezopotamya Su Forumu’nu Diyarbakır’da (Amed) yakın bir zamanda düzenlenmesinin hedef olarak belirlenmesi.”
EKOLOJİ SERVİSİ