Bu yıl kendini iyiden iyiye hissettiren kuraklık Türkiye coğrafyasının tamamına yayılma eğilimindeyken Mezopotamya coğrafyasına yönelik politikalar ise suyun yaptırım aracı olarak kullanıldığını ve çölleşmeye neden olduğunu gösteriyor
Yusuf Gürsucu / İstanbul
Fırat Nehri üzerine kurulan barajlardan enerji üretmek amaçlanırken, bu suyun hayat verdiği ve insanlık tarihinde tarımın ilk yapıldığı yer olarak bilinen Mezopotamya toprakları giderek çölleşiyor. Urfa, Mardin, Diyarbakır ve Batman’da yıkıcı bir biçimde kendini gösteren kuraklığa rağmen onlarca barajın ardına hapsedilmiş suların çiftçilere yeterince verilmemesi sonucu yüzde 90’lara varan rekolte düşümleri yaşandı. Diğer yandan Kuzey-Doğu Suriye’deki Kürt özerk bölgesine akan Fırat suyu üzerindeki barajların kapakları kapatılarak 300 bin hektar tarım arazisinin bu yıl ekilmeme sonucu ortaya çıkardı.
Yüzde 70 nüfus çiftçi
MA’dan Emrullah Acar’ın hazırladığı haberde Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetimi Ekonomi Komitesi Eşbaşkanı Selman Barodo’nun açıklamaları yer aldı. Barodo, Türkiye’nin bölgenin ekonomisini ve toplumsal yaşamını kontrol altına almayı amaçladığını söyledi. Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşayan insanların yüzde 70’inin geçimini tarımdan sağladığını söyleyen Barodo, tarımın bölgenin ekonomisini belirlediğini ifade etti.
300 bin hektarda ürün gelişmedi
Suriye’de 10 yıldan fazladır süre gelen savaşta tarım yaparak ayakta kaldıklarının altını çizen Barodo, “Bu yıl tarımsal olarak büyük bir krizle karşı karşıyayız. Yeterince yağmurun yağmaması nedeniyle bölgede kuraklık yaşanıyor. 300 bin hektar toprakta ekilen ürünler gelişmedi ve hayvanların otlatılması için kullanıldı. Tarım mevsimi aynı zamanda insanların kendilerine iş bulduğu, çalıştığı bir mevsim. Bu anlamda da büyük bir zararla karşı karşıyayız” dedi.
Nehir suları azaltıldı
Barodo, Türkiye’nin 27 Ocak’tan bu yana Fırat Nehri’nin suyunu azaltmasıyla Rojava, Tebqa ve Azadî barajlarında su seviyesinde 4-5 metre azalma olduğunu söyledi. Bu durumda en fazla nehir çevresinde tarım yapanların etkilendiğine vurgu yapan Barodo, “Suyun azaltılmasından kaynaklı üreticilere uyarılarda bulunduk ve çok fazla ekim yapmamalarını söylemek zorunda kaldık. Normalde 200 dönüm toprak ekebilecek üreticiler, 150 dönüm ekmek zorunda kaldılar. Sadece nehrin çevresinde binlerce hektar toprak ekilemedi” dedi.
İçme suları da kesiliyor
Türkiye, Irak ve Suriye arasında 1987 yılında imzalanan anlaşmaya göre, Türkiye’nin Suriye’ye saniyede 500 metreküp su bırakma zorunluluğu olduğunu hatırlatan Barodo, ancak saniyede 200 metreküp su bırakıldığını belirti. Türkiye’yi uyarmaları için uluslararası devletlere çağrılarda bulunduklarını belirten Barodo, “Türkiye sadece Fırat suyunun debisini düşürmüyor. Serêkaniyê’nin Elok bölgesinden Hesekê’ye giden milyonlarca insanın içme suyunu da zaman zaman kesiyor. Türkiye’nin işgal ettiği Serêkaniyê’de bir milyon dönümü aşkın dönüm tarım arazisi elimizden alındı, çetelerin eline geçti. Orada çeteler çiftçilerin topraklarını ekmelerini engelliyor. Yine Serêkaniyê’de binlerce mahsulü içinde barındıran ambarlara el konuldu ve içindekiler Türkiye’ye kaçırıldı” ifadelerini kullandı.
Sınır aşan sular!
Sınır aşan sular olarak literatüre giren şey aslında suya sınırlar çizenlerin yarattığı bir yaklaşım ve bu yaklaşım ciddi gerginlikler yaratan bir uygulama. 1960’lara kadar sınır aşan olarak nitelenen en önemli nehirler olan Fırat ve Dicle sularıyla ilgili Irak ve Suriye ile 4 adet anlaşma yapılmış ve hiçbir sorun yaşanmadan 1960 yılına gelinmişti. 1960’tan sonra Keban Barajı’nın yapım sürecinde Irak ve Suriye tarafından talep edilen su, sürece yapılan müdahaleler nedeniyle geçici anlaşmalar hayata geçirilmedi. 70’lere gelindiğinde ise sürdürülen görüşmelerde Keban’la ilgili anlaşmaya varılamamış ve Keban Barajı’nın dolum programı Türkiye tarafından tek taraflı uygulanmıştı.
Sular silah oldu!
80’li yıllarda Irak’la sınır aşan sularla ilgili bir teknik komite oluşturulmuş Suriye bu komiteye 83 yılında katılmıştı. Sonrasında yapılan toplantılarda geçici anlaşmalar dışında soruna kalıcı çözüm üretilemedi. 1990 yılında Atatürk Barajı’nda su tutmak amacıyla Türkiye, Fırat Nehri’nin suyunu aldığı tek taraflı kararla su dolum sürecini başlattı. Bu nedenle o yıllarda ırak ve Suriye ile ciddi krizler su nedeniyle yaşanmıştı. Bugüne kadar sürdürülen görüşmelerde bu sorunu ortadan kaldıracak adımlar halen atılamamış ya da atılmamış durumdadır. Bugün ise bu sular bir silah olarak kullanılmaya başlanması dikkat çekicidir.
Su ve askeri operasyonlar
Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan’ın eski Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nu Irak Özel Temsilcisi olarak atanmıştı. Eroğlu yaptığı yazılı açıklamada, “Türkiye Irak ile her türlü işbirliğine hazır. Irak’ın su probleminin, iki ülkenin birlikte çalışması ve işbirliği neticesinde çözüleceğine inancımız tamdır” dedi. Su sorununun ve su üzerinden yaratılmak istenen sermaye çıkarları için Irak’la bir anlaşma zemini aranırken, bu anlaşmalar sonrası bölgede yoğunlaşan askeri operasyonların da su anlaşmaları üzerinden ele alındığına işaret ediyordu.