Biz onları yük kamyonlarının arkasında eşyaların içinde bir kentten bir kente giderken anımsarız. Bir mevsim çalıştıkları için değildir mevsimlik işçi tanımları. Onlar her mevsimin kimsesizleridir, dört mevsim emekçi olup vasıfsız, ucuz işçi diye anılırlar. Mevsimlik işçi (emekçi); Kapitalist sisteminin metalaştıran, sömüren, neolitikten günümüze yaşamı inşa eden kadının geçimlik temelde yaptığı tarımsal üretimin elinden alınmasıyla başlayan bir süreçtir, beraberinde çocuk işçiliğidir; güvencesiz, sahipsiz, sendikasız, 1 Mayıssız.
Sendikalardan, bir mayıstan habersiz, bir mayıslar, sendikalar onlardan bihaber. Hatta vurdumduymazdır onlara; onlar kimsesizdir, gözden ırak. Kah fındık için kamyon kasalarında, kimi zaman fidan, domates ve pamuk tarlalarında. Ülkenin her yerinde her mevsim çalışırlar. Vasıfsızlığa mahkum edilmiş, açlıkla terbiye edilmiş, güvencesiz bırakılmış, yaşam alanları tehdit politikaları ve zor aygıtları ile ellerinden alınmıştır.
John Steinbeck’in Gazap Üzümleri’nde yoksullaştırılan, mülksüzleştirilen, açlık, sefalet ve zorbalık yüzünden evlerini terk edip yollara düşmek zorunda kalan binlerce işçi ailesinin dramlarına tanıklık ederiz. Aynı tanıklık zaman ve coğrafya farkı gözetmeden yanı başımızda yaşanır.
Ölümleri, etnik, sınıfsal saldırılara uğramaları, kız çocuklarının küçük yaşta evlenmeleri, okuyamamaları ile hep gündem olur ama çözümsüzlüğe mahkum bırakılırlar. Naylon çadırlar evleri çavuş ve elçiler ise patronlarıdır. Sıcak bir yemek sıcacık bir yataktır hayalleri; rengârenk kalemler ile dolu bir okul çantası, yeni kıyafetlerdir on beş saat onları ayakta tutan; umutlarıdır, hüzünlerinin sevinçlere dönüşmesidir.
Kentleri besleyen bostanlarla yaşamını sürdüren kapitalizme inat yaşamaya çalışan ve sistemin bütüncül saldırıları karşısında çaresiz mevsimlik emekçilerin olmak zorunda kalanların son umutları olan; Roma ,Hewsel, Kuzguncuk bostanları imar, turizm sektörlerinin talan politikalarıyla ellerinden alınmaya çalışılmaktadır.
Birer direniş alanına dönüşen bu umut ve yaşam alanları barışan, emekçilerin sesini duyurmaya yeniden geçimlik kapısı olmaya çalışmaktadır. Hewsel, Kuzguncuk, Yedikule bostanları sermayenin desteklenmesi ve en önemlisi kadının son tutunduğu dal olan geçim ekonomisi modelinin bitirilerek kadının ucuz ve vasıfsız sahipsiz işçi olarak sisteme entegre edilme çalışmasının son noktasıdır.
Kentte göçertmenin yolu geçimlik temelde üretim yapanların bitirilmesi; tarımda toplulaştırma politikası, destekleme, su, tohumun sertifikalandırılması gibi özellikle tarım politikalarının endüstriyel sanayi politikalarını desteklenmesi sağlanarak mevsimlik ucuz sömürülebilecek işçiler elde edildi. Özellikle kadın ve çocuk istihdamına yönelik bu politikalarda güvence ya da asgari yaşam şartları önemsenmedi. 1 Mayıs’ı kutlayan kelli felli sendikalar bile görmezden geldi. Mevsimlik emekçiler geçimlik temelinde tarım-hayvancılık yaparak yaşamlarını idame etmekteydi. Bu geçimliklerini endüstriyalizm gıdım gıdım ellerinden almıştır, yaşamlarını sanayi kentlerinin hinterlandına göçertmiştir.
Kimi barajlar kimi tarım politikalarının zorlaması, istimlak gibi bir kandırmaca yöntemi ile ellerinden alınmış sistemin kölesi olmaya zorlanmıştır. Günümüzde emekçi tanımının içini doldurmasına rağmen bir o kadar uzak sayılan, yılın en az dokuz ayını çok zor olan şartlarda; naylon çadırlarda, elektriksiz, susuz ve kimsesiz geçirenlere ses olalım.