Seçim kampanyasında AKP cenahı acayip işler yapıyor. Şimdi de “şiir” üzerine bir polemik. Muharrem İnce’nin vaktiyle yazdığı bir şiirin “erotik” ögeler taşıdını bizzat Cumhurbaşkanı söyleyiverdi.
Pek çok şair “erotik” temalı şiirler yazmıştır. Biliniyor. Ama Erdoğan’ın rahlesinde yetiştiği bir şair var ki, “mazoşist-fetişist” şiirleriyle meşhur.
Necip Fazıl Kısakürek.
Şiirin tümünü yazmak istemem. Lüzumundan fazla “18 yaş üstü” olduğu için. Ama bu “din iman millet” bezirganının “Kadın Bacağı” adlı şiirinden tek bir kıtayı izninizle buraya alacağım. Şöyle:
“Boynuma doladığın güzel putu görseler
İnsanlar öğrenirdi neye tapacağını
Kör olsam da açılır gözüm, ona sürseler
İsa’nın eli diye, bir kadın bacağını”.
Şimdi Allahınızı seviyorsanız söyleyin; böyle bir “putperest, fetişist” şiiri herhangi bir muhalif siyasetçi yazmış olsaydı, seçim meydanları nasıl bir hal alırdı?
Bildiğiniz gibi Necip Fazıl, AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın biricik “ideolocya” kaynağıdır. Sık sık onun şiirlerini promterden şeddeli vurgularla okur. Necip Fazıl “ödülü” nedeniyle şöyle demişti:
“Bugün eğer dünün ezilmişleri, mazlumları, ötekileştirilenleri ‘Siyasette ben varım’ diyor, adaletle yönetilmenin mücadelesini veriyorsa, bunda Necip Fazıl’ın aşıladığı özgüvenin etkisi büyüktür. Bugün yerli, milli değerlerle örtüşen şiirler yazılıyor, hikayeler yazılıyor, filmler yapılıyorsa, bunda Necip Fazıl duruşunun katkısı vardır.”
Düşünüyorum da, herhangi bir siyaset insanı, seçim kürsüsünden Nazım Hikmet’in tüm şiirlerini yüzü kızarmadan okuyabilir. Hangi şiirini isterseniz. Ama Erdoğan da dahil, hiçbir siyasetçi yukarıdaki şiirden tek satır bile okuyamaz.
Elbette ben, şiirde “sansür” yanlısı değilim. Bu yazıda Muharrem İnce’nin şiir kitabını siyasi tartışma alanında “koz” gibi kullananlara bazı gerçekleri hatırlatmak istedim.
Bir an şöyle düşündüm: Diyelim ki Necip Fazıl sağ. Ve Erdoğan’ın karşısına Cumhurbaşkanı adayı olarak çıkmış. Ne olurdu? Erdoğan yukarıdaki satırlarla rakibi Necip Fazıl’ı çarmıha gererdi. Çünkü orada yalnız “erotizm” yok. Aynı zamanda “put” ve “İsa’nın eli” var.
Şairin önünde hiçbir engel olmamalı. Yaratıcı dehasının önüne kimse set çekmemeli. Ve şair siyaset meydanında yazdığı şiirlerle yargılanmamalı. Şiir şiirdir. Siyaset meydanındakiler de “şiir ödülü jürisi” değildir.
Artık seçim konusuna gelebiliriz. Edebiyatta ve yazı dilinde “deyimler, söyleyişler, ata sözleri” en büyük zenginliktir. Örneğin karşınıza zayıflıktan “hırası” çıkmış, çelimsiz, halsiz, takatsiz bir “kabadayı” çıktı. Size bir omuz attı. Aldırmadınız. Bu defa “sinkaflı” küfürlerle size bulaştı. Ne yaparsınız: “Şuna da bakın hele bir sıkımlık canı var, bir de kabadayılık taslıyor” deyip, yolunuza devam edersiniz.
Hikaye bu ya; Bizim pırtık kabadayı bir koşu karakola gitmiş: “Bana ‘bir sıkımlık canın var’ dedi” diyerek suç duyurusunda bulunmuş. Yeşilçam’ın babacan baş komiseri zavallıya bakmış bakmış, “evladım demiş, bence yarım sıkımlık canın bile yok, ne konuşuyorsun?” Pırtık kabadayı şaşkın, “ayağını öpeyim Komiserim, bu adam beni ‘ölümle tehdit’ etti” diye sızlanmış.
Hikayenin sonunda ne olmuş; “ulan” demiş Babacan “başkomiser, şimdi basacağım şamarı, lakin bir şamarlık canın bile yok, bas git işine…”
Bizim zamanımızda pırtık kabadayıya “bir sıkımlık canın var” denirdi. Seçimi kaybetmek üzere olan siyasetçiye de “bir oyluk canın var” diyerek haddi bildirilirdi. Ama hiçbir Başkomiser bu deyişi “ölüm tehdidi” saymazdı. Hey gidi günler hey.
İçişleri Bakanı Soylu bu hikayeyi yazdığım için “vay bana pırtık kabadayı dedin” diye harekete geçer mi? Ona demedim, ama geçebilir. Demirtaş “bir oyluk canları var” deyince “bizi ölümle tehdit etti” dememiş miydi?
Şimdi geldiğimiz yer fıkradaki gibi: Mütekait memur kasabanın kabadayısına “Hay Allah yine yağmur yağıyor” diye şikayet etmiş. Eder etmez de kabadayı ihtiyarı ayağının altına almış. Yer misin, yemez misin? Zavallı dayaktan sonra “ne diye beni dövdün?” diye sorunca “sen bana ördek dedin diye dövdüm” demiş kabadayı. İhtiyar şaşkın: “Nasıl ördek dedim be adam” diye itiraz edince kabadayı bıyığını burarak gevrek gevrek gülmüş: “Yağmur demedin mi? Dedin. Yağmur yağınca ne olur? Göl olur. Gölde kim yüzer? Ördek. Sen bana ördek dedin.”
Demokrasi nedir? Şairin istediği konuda şiir yazmasıdır. Siyasetçinin istediği deyimi kullanabilmesidir. Ve mütekaitin “yağmur” demekten korkmamasıdır.