Hâlname’yi bir solukta okuyup, bitirenlerin eğer yaşı biraz yetiyorsa, biraz da okumayı seven bir çevreden ise; Nazım Hikmet’in en ünlü eserlerinden olan “Memleketimden İnsan Manzaraları”nı mutlaka hatırlayacaktır
Hüseyin Aykol
“Yere üfledi sigara dumanını Deli Recep; tükürürcesine. “Memlekette bir kedim vardı, biliyor musun? Bir gözü çam balı rengi diğeri çağla bademi.” “Benim de var kedim,” dedim. “Bir gözü yosun yeşili, diğeri yok!” Deli Recep’e evvela mahsus selam ederim.
Mehmet Ali, Harun, Hurdacı Ramazan, Deli Musa, Marslı Iğaluk, denizde boğulan mülteci çocukları kıyıp yiyemeyen balık, avcıların elinden kurtulan fil, sirkten kaçan aslan, atlıkarıncadan firar eden at, Midilli’de kaybolan sığınmacı kedi Kunkuş, çitlembik ağacı, tilki Nazlıcan, Ümraniyeli kanguru Saffet ve aynı kubbe altında yaşadığımız nice canlının tanıştırdığı, tanışmamıza vesile olduğu diğer ete kemiğe bürünen tüm kahramanlarıma teşekkürlerimle…”
“Hâlname 2016” isimli bir kitabın bir nevi önsözü işte böyle başlıyor! Yayınevi kitabın türü için “öykü” demiş. Neredeyse 700 sayfayı bulan bu ‘tuğla’ gibi kitap için öykü demek biraz hafif kalmış bence; karşımızda adeta dev bir roman var. Bu kitabı bir solukta okuyup, bitirenlerin eğer yaşı biraz yetiyorsa, biraz da okumayı seven bir çevreden ise; mutlaka Nazım Hikmet’in en ünlü eserlerinden biri olan “Memleketimden İnsan Manzaraları”nı hatırlayacaktır.
Ümran Düşünsel’in “Hâlname”sini okumaya başladıktan bir süre sonra, benim de aklıma Nazım’ın söz konusu dev eseri geldi. Tamam, Hâlname bir yol hikâyesi değil. Birbirinden ilgisiz gibi görünen çok kısa öykülerle örülü kitap. Ancak öykü kahramanları çok tanıdık. Her gün yolda karşılaştığımız insanlar. Anlatılan sorunlar, her gün karşı karşı olduğumuz meseleler. Hatta öyle ki, sanki birinin günlüğünü okuyorsunuz. Ancak günlük bir tane olmadığı gibi sanki kendi günlüğünü ayrı ayrı tutanların sayısı da çok fazla.
Hâlname, ülkemizde ve hatta dünyada yaşananları hikâye gibi anlatıyor. Ama bunu ustaca yapıyor. Öykülerdeki dil ne ajitatif dozda ne de propaganda yapıyor. Kitapta onlarca, yüzlerce karakter var. İlk sayfalarda birbirinden ilgisiz olaylara muhatap olduğumuzu sanıyoruz; ancak anlatılan bizlerin, hepimizin hikâyesi. 100 sayfada, hatta 200 sayfada bitmiyor. Neredeyse 700 sayfayı buluyor. Belki de yazsan daha yüzlerce sayfa daha yazılır ama yazar kitabı sadece bir yılda olup-bitenlerle sınırlı tutmuş.
Ümran Düşünsel
Kitabın yazarı Ümran Düşünsel’i iki yıl öncesine kadar tanımamıştım maalesef. Oysa çoktan tanışmış olmam gereken biriymiş. Size onu biraz tanıtayım: Şair ve yazar Ümran Düşünsel 23 Kasım 1969 günü İstanbul’da doğdu. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu. Üniversitede öğrenci iken TRT İstanbul Radyosu’na “Radyo Tiyatrosu” metinleri yazmaya başladı. Özgün oyunların dışında uyarlamalar da yaptı.
Sancı Edebiyat Sanat Kültür dergisinde hikâyeleri, Şewçila dergisinde ise hikâye çevirileri yayımlandı. 2013 yılında Şerzan Kurt Öykü Ödülü’ne, Türkçe “Ağaç Kurtları” isimli hikâyesi uygun görüldü. 2015 Hüseyin Çelebi Etkinliği’nde, Türkçe dalında “Tek Ayakkabı” adlı hikâyesi üçüncü oldu.
Hobi olarak fotoğrafla uğraşmakta olan Ümran Düşünsel’in şimdiye kadar yayınlanmış eserleri şunlardır: Kimse Yüreğinden Öptü mü? (şiir), Yalın Ses Yayınları, İstanbul, 2008: Kırık Patika (Hikâye), Babek Yayınları, İstanbul, 2015; Ay Portakalı (Hikâye), Ütopya Yayınevi, Ankara, 2017.
Ütopya Yayınevi
Böylesine hacimli bir kitabı yayınlamayı göze alan yayınevi ise kendini şöyle anlatıyor: “Ülkenin önde gelen yayıncılarından Ütopya Yayınevi 20 yılı aşkın bir süre içerisinde edebiyat, siyasal ve sosyal bilimler, iletişim bilimleri gibi birçok alanda geniş bir kütüphane oluşturmuştur. Bugüne değin 400’den fazla kitabı okurlarla buluşturan Ütopya, özellikle sosyal bilimler ve iletişim bilimleri alanında ülkenin akademik yaşamı için vazgeçilmez bir başvuru kaynağı haline geldi.
Ancak Ütopya yalnızca akademik çevreler ve öğrenciler için değil, telif ve çeviri sol/Marksist yayınlarıyla başka ve daha güzel bir dünyanın özlemindeki okurların önünde yeni ufuklar açmakta, perspektifler sunmakta. Öte yandan özellikle edebiyat-sanat alanında söyleyecek sözü olanların sesi olabilmeyi de amaçlamaktayız. Şimdiye dek pek çok yazarın ilk kitabının yayıncısı olma onurunu yaşadık. Ütopya Yayınevi, eşit, özgür ve adil bir toplum yaratma umudunu taşıyan, bu amaçla yazan, okuyan, düşünen insanlarla birlikte olmayı kendisine ilke edinmiştir.”