PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit koşullarının dünyanın hiçbir yerinde rastlanılmadığını belirten din alimi Mele Abdulbari Tiryaki, “Sayın Abdullah Öcalan’ın Kürt ulusal birlikteliğinin oluşturulması üzerindeki etkisi büyüktür. Fakat Öcalan’ın bu yönlü fikirlerinin halka ulaşmasını istemiyorlar” dedi.
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması için birçok yerde başlayan açlık grevi eylemleri sürüyor. Türkiye, Federe Kürdistan Bölgesi ve Avrupa’nın birçok noktasında devam eden eylemlerle tecrit, dünya gündemine de girmiş durumda. Kürt din alimi Mele Abdulbari Tiryaki, Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Bilal Güldem’e tecrit ve tecridin dindeki yerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Tiryaki, İslam dininde tecridin ne anlama geldiğine ilişkin, “İslam toplumunda ilk olarak Hz. Yusuf zindana atılarak tecrit edilmiştir. Tecrit mantığı, daha o dönemde başlamıştır. Bu nedenle bizler mazlum olanların tarafındayız. İmralı’daki tecrit en ağır tecrit koşuludur. Geliştirilen bu tecrit koşullarına dünyanın hiçbir yerinde rastlanılmamıştır” ifadelerini kullandı.
‘Tecrit zulmün göstergesidir’
Bir insanın tecrit altına alınmasının insanlığa karşı işlenmiş suç olduğunun altını çizen Tiryaki, “Bu durum hem hukuk açısından hem de din açısından böyledir. Din adına tecrit uygulanmaktadır. Fakat dinde tecrit asla doğru değildir. Tarihte de insanlara karşı tecridi geliştirenlerin sonu hep hüsran olmuştur. 20 yıldır bir insan bir adada tecrit altındadır. Bir insanı denizin ortasında bulunan adada tecride mahkum etmek zulmün göstergesidir” diye konuştu.
‘Demokrasinin ve huzurun tahsis edilme talebi…’
DTK Eşbaşkanı ve Hakkari Milletvekili Leyla Güven ve birçok cezaevinde sürdürülen açlık grevlerini hatırlatan Tiryaki, şöyle devam etti: “Cezaevlerinde Leyla Güven’in öncülüğünde yüzlerce tutuklu şu an açlık grevi eylemini sürdürmektedir. Bu, büyük bir iradedir. Biz onların mücadelesi ve direnişlerine saygı duyuyoruz. Onların talepleri bizlerin de talepleridir. İslam tarihinde Leyla ismi çok değerlidir. Leyla Güven, Leyla Qasim ve Leyla-Mecnun isimleri kutsal isimlerdir. Mecnun’dan ayrılmak istenen Leyla da yemek yememiş bu durumu kabullenmemiştir. Açlık grevlerinin sebebi bitirilmek yok edilmek istenen aşka dönük ortaya konulan bir tepkidir. Bu anlamda aynı şekilde Öcalan ve Kürt halkı arasındaki bu bağlılık ve aşk da bitirilmek istendiğinde buna tepki olarak yine tarihte olduğu gibi açlık grevi yapılıyor. Mem û Zîn’in aşkıyla, Kürt halk önderi ve Kürt halkı arasında yaşanan aşk arasında hiçbir fark yoktur. Tecritle Öcalan’ın düşünceleri ve Kürt halkını birbirinden ayırmak istiyorlar. Tecridin kaldırılma istemi; barışın, demokrasinin ve huzurun tahsis edilme talebidir.” Cezaevlerindeki tutukluların mücadelesi sonucu Öcalan’la görüşülmesinin sağlandığını belirten Tiryaki, devamında iyi şeylerin gelişeceğini umduklarını söyledi. Kürtlerin tarihten bu güne mücadele ederek hep kazandıklarını ve asla yenilmediklerini ifade eden Tiryaki, “Kürtler tarihte asla yenilmemişlerdir, fakat ihanet neticesinde hep kaybetmişlerdir. Temenni ediyoruz ki bu görüşmeler yeni bir sürecin başlamasına ve müzakerelerin yeniden yapılmasına neden olur” diye belirtti. Kürt ulusal birlikteliğinin önemine de dikkat çeken Tiryaki, şunları kaydetti: “Eğer ki tecrit kaldırılırsa ve Sayın Abdullah Öcalan’ın önü açılırsa; Kürt halkının ulusal birlikteliğinin kurulması daha erken ve kolay olacaktır. Sayın Abdullah Öcalan’ın Kürt ulusal birlikteliğinin oluşturulması üzerindeki etkisi büyüktür. Fakat Öcalan’ın bu yönlü fikirlerinin halka ulaşmasını istemiyorlar.”
‘Ortak bir dil ve tutum geliştirmeli’
Kürt partilerinin 31 Mart 2019’da yapılacak olan seçimler öncesi ittifak kurmasının önemli olduğunun altını çizen Tiryaki, “Bu ittifakın, Kürt ulusal birlikteliğinin de tam anlamıyla oluşmasına sebep olacağını umuyoruz. Fakat bu durumda birileri, bu ittifaka fitne fesat karıştırarak bunu yıkmak isteyebilir. Bu duruma karşı uyanık olmak gerekiyor. İttifakın tüm çıkarları, Kürt ulusal birlikteliğine dönük olmalıdır. Dış güçler, Kürtlerin ittifakının oluşmasını engellemek istiyorlar. Firavun’un yaptığı gibi Kürtlere de aynısını yapmak istiyorlar. Önce Kürtlerin kültürünü yasaklıyorlar, sonra da yok etmek istiyorlar. Tam da bu noktada Kürtler tüm saldırılara karşı bir olmalı ve buna ilişkin ortak bir dil ve tutum geliştirmelidirler” dedi.