Sanatçı Erinç Seymen’in davetiyle bir araya gelen, 4 sanatçının yer aldığı ve Seymen’in ‘Otelde Bir Gün’ resminden hareketle kurduğu grup sergisi açıldı
Ahmet Güneş/İstanbul
Kişisel sergilerini 2003 yılından itibaren açan ve geçen sene de “Homo Fragilis / Kırılgan İnsan” ismiyle solo çalışmalarını sergileyen Erinç Seymen, bu defa davet ettiği 4 sanatçıyla grup sergisini açtı. Militarizm, cinsiyet kimliği, cinsel yönelim kodları, toplumsal cinsiyet ve milliyetçilik gibi konular üzerine çeşitli konferanslara katılmış, dergilerde yazıları yayımlanmış Seymen’in, “Otelde Bir Gün” adını verdiği resim çalışmasıyla açılan sergi 17 Kasım’a kadar görülebilir.
Sergi mekânına girdiğiniz ilk anda otel bir zemin olarak kendini hissettiriyor. Yerleştirilen resepsiyonda gözünüze çarpan resmedilmiş tablo, girift bir tiyatro sahnesinin içine alıyor sizi. Etrafınıza baktıkça tekinsiz bir mekânda kendinizle baş başa kalmaya zorlanmış hissediyorsunuz.
Otelde Bir Gün sergisinin mekan-zemini farklı sanatçıların çalışmalarıyla kurulmuş ve ortak zeminde aynı duyguyu görebiliyorsunuz. Seymen’in davet ettiği sanatçılar ise Başak Bugay, Hera Büyüktaşçıyan, Can Küçük ve Şant Mengücek. Serginin tanıtım bülteni için kaleme alınan metinde şu ifadeler yer alıyor: “Sergi ‘otel’i, hem sınıflı topluma dair bir kara mizahın hem de dünyadaki geçici varlığımızı hatırlatan bitimsiz dramın sahnelendiği bir zemin olarak ele alıyor. Otelin sağladığı gerek tekil, gerekse toplumsal geçici bir aradalıklar ile fani yaşamın rastlantısallıkları/zorunlulukları arasındaki kesişmeler serginin odağında yer alıyor. Tıpkı metropol gibi otel de farklı kaderler, ihtiyaçlar ve motivasyonlar sonucunda buluşmuş yabancıları ağırlar. Bu karşılaşmaların tabi olduğu kültürel kodlar ve mülkiyet hukuku coğrafyadan coğrafyaya ve dönemden döneme, değişkenlik gösterir.”
Taksim’de bulunan Mısır Apartmanı’ndaki Zilberman Gallery’nin ana sergi mekanındaki sergideki işler ise şöyle tanımlanmış; “Resim, heykel ve yerleştirmenin buluştuğu “Otelde Bir Gün”de, Erinç Seymen otel binasını başlangıç-bitiş sınırları belirsiz, “içe doğru genişleyen” ve sınıfsal imtiyazın sağladığı lüks tüketimin göze batmayan hizmetle çarpıştığı girift bir tiyatro olarak resmederken, Can Küçük jenerik otel yönlendirme tabelalarını izleyicinin dışarıyı, yakın geçmişi ve şimdiki zamanı kat edeceği şekilde kullanıyor. Hera Büyüktaşcıyan, hafızanın görünmez dalgaları arasında gidip gelen mekân ve zaman katmanlarının izini sürerek, dönüştürülmüş mekânların kaçınılmaz yazgısı ile döngüsel geçiciliğin kaydını tutarken, Başak Bugay yabancı bir yerde barınmanın sosyal ve biyolojik kimlik farklarını eşitleyerek güvenlik gibi temel bir insani ihtiyacı ortaya çıkarmasını ele alıyor. Şant Mengücek ise otel çalışanlarının tüketilmeye hazır hale getirilmiş kişiliklerinin ve hiyerarşik ayrımın kolaylaşması amacı güdülerek dış görünüşün dayatıldığı ve bunun sonucunda peyda olan, duygudan yoksun, benliğini kaybetmiş portrelerini tuvale yansıtıyor.”