Stockholm. İyi ki varsın Medya Kitabevi diye yazmıştım karantina başlamadan önce. Kadim kitapçılar arasında yerini alan Selahattin Bulut için bir kitap hazırlama projesi vardı.
O proje de askıda şimdi. Editörlüğünü, peş peşe çıkardığı Salnama Ehmede Xani (Belge Yayınları) ile nam salan Bazidli /Doğu Beyazıd Nihat Gültekin üstlenmişti.
Covid-19 nedeniyle Medya Kitabevi aylardır açılamıyor. Selahattin Bulut onur kitabı da askıda.
Medya Kitabevi İstanbul’da önemsediğim, bir kitabevi olmanın ötesinde bir kültür merkezi, bir kütüphane.
Her ülkenin bir Milli Kütüphanesi vardır. Burada o ülkede yayınlanan her kitabın nüshasının bulunması kuraldır. Bizim Ankara’daki Milli Kütüphane gibi.
Ya da Stockholm’daki K.B. yani Kraliyet Kütüphanesi gibi. İsveçliler KoBe diyor. Ke harfini ko diye okudukları için. Bundan dolayı Partiye Karkera’nın, yani İşçi Partisi’nin ilk harflerini PeKo diye okumaları çok hoşuma gider.
Medya Kitabevi de tarihi kadim Elhamra Sineması’nın pasajında yer alır ve kadim bir halka ilişkin Kürtçe ya da Türkçe her türlü yayını bulundurmaya çalışır. Kürtlerin paylaştığı coğrafyanın diğer kadim yerli halklarını dışta bırakmadan…
Araştırmacıların vazgeçemediği, aydınların uğramadan duramadığı bir yerdir, bu görece küçük kitabevi.
Mezopotamya Kültür Merkezi’nin İstiklal Caddesi üzerinde kurulması da nasıl heyecanlandırmıştı bizi, Enstitü gibi, 90’lı yılların başlarında. Özgür Gündem’in çıkmaya başlaması. Sanki bir Kürt Rönesansı yaşanıyordu.
ANZ ile birlikte kuruluşundan beri bu kültür odağı ile karşılıklı sevgi ve saygı ilişkisi içinde bulunduğum için mutluyum. Nice badireler atlatmıştır MK. Nice on yıllara diyorum.
Beyaz Saray’daki kitabevinde Ayşe ile feyz aldığımız Edip Karahan’ı hatırlatması beni çok mutlu etmiştir.
Zaten Selahattin ilk kitap dükkanını da Edip Karahan’ın memleketi olan Derik’te açmıştır.
Selahattin bir Survivor’dır. Darbelerden, kırımlardan, felaketlerden sağ kalanlar için kullanılır bu deyim. Selahattin Bulut da Diyarbakır 5 Nolu’dan bir sağ kalandır.
Sakin, mütevazi bir kültür direnişçisidir. Zaten sakinlik ve mütevazilik kültürel derinlik ve olgunluğun yansımasından başka nedir?
Ama kafasına tuğla gibi kitapların, “bula bula, bunları mı buldun kitap!” diye indirildiği de olmuştur.
Bu kitabevine girdiğinizde bir çeşit saygı ve kutsiyet de hissedersiniz. Bu manevi hissi ne zaman Aras Yayınları’na girsem hissetmişimdir. Elen edebiyatını, tarih ve kültürünü bize ileten İstos kitabevi’nin kurulması da bir mucizedir.
İsmail Beşikçi’den Celile Celil’lere, Mehmet Bayrak’lara, kimler kimler geçmiştir buradan. Söyleşileri ve imza günleri ile. Nice Kürt bilgelerine rastlamışımdır orada Mele Abdullah Düre ya da Mele Feqi Sağnıç gibi, İshak Tepe gibi. Ya da daha gençlerden Ahmet Önal, Nihat Gültekin gibi.
Orası aynı zamanda çocukların, gençlerin kendi anadillerindeki kitaplarla buluşabildiği bir mekandır.
1993 yılında Birleşmiş Milletler’in Viyana’da yaptığı dünya insan hakları zirvesinde “Survivors” diye bir grubumuz vardı. Mesela Şili’den oğlunu Pinochet rejimini katlettiği bir ana, İran’dan mollaların şahı aratan zulmünden kaçan bir yazar, Arjantin’den kızı kayıp bir ana, 12 Eylül zulmünden sağ kalmayı başaran ben… Kürtler ise, kongre binasının yakınında bir açlık grevi çadırı kurmuşlardı.
Bir barış treni ile Zagrep’e, Bosna’dan sağ kurtulmuş çocukları alıp Viyana’ya gitmiştik hep birlikte “Survivor” grubu olarak. . 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde BM Konferans Merkezi önünde toplanılmıştık. 2 yıl sonra Srebrenica kentinde, sözde BM koruması altında olan siviller kıyımdan geçirilecekti. Hollanda ancak geçen yıl bunun sorumluluğunu üstlenip özür diledi.
Evet, sadece birey olarak değil, kültür olarak, edebiyat olarak, bilimsel olarak da hayatta olmak, vardık, varız ve var olacağız diyebilmek önemli.
Dünya tiranların, zalimlerin tapulu mülkü değil.
İyi ki varsın Medya Kitabevi. İyi ki varsın Selahattin Bulut.