Kürtçeye dönük saldırıların Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren yaşanmaya başladığını ancak buna karşı Kürtlerin de mücadeleyi büyüttüğünü belirten MED-DER Yöneticisi Güvenç, ‘Saldırılara karşı anadil mücadelemizi büyüteceğiz’ dedi
AKP-MHP iktidarının Kürtçe’ye yönelik politikaları nedeniyle her alanda saldırı ve yasaklar devam ediyor. Kürtçe’ye yönelik tahammülsüzlük son zamanlarda Meclis Genel Kurulu’nda görüşülen bütçe görüşmelerinde tekrar gündeme gelirken, televizyon kanallarında da fiili olarak Kürtçe yok sayılmaya devam ediyor. Mezopotamya Dil ve Kültür Araştırmaları Derneği (MED-DER) Yöneticisi Dilan Güvenç, Kürtçe’ye yönelik baskı, engelleme ve yasaklara ilişkin JinNews’e konuştu.
Cumhuriyet’ten beri asimilasyom
Kürtçeye yönelik saldırı ve baskıların son süreçte başlamadığını belirten Güvenç, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana sistematik olarak süregeldiğini söyledi. Saldırıların asimilasyon politikası olduğunu ifade eden Güvenç, “Bu yüzden de bunu büyük bir suç olarak görüyoruz. Çünkü anadil evrensel temel bir haktır. Kürtçe’nin engellenmesi için devlet tarafından birçok şey yapılıyor. Bu temelde ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti yüzüncü yılına giriyor. Yüzüncü yılına girişini de Kürtlerin dilini ve kültürünü yok saymak üzerine ele alıyor” diye konuştu.
‘Devletin Kürtlerle problemi var’
“Devletin Kürtlerle problemi var” diyen Güvenç, Kürt sorunu ve bununla birlikte dil ve kültür sorununun olduğuna işaret etti. Güvenç, devletin kendine göre makul Kürt tanımlaması yaptığını belirterek, “Bu eksende de Kürtçe kanal, seçmeli derslerle, Kürtlerin anadil resmi eğitim dili olsun talebini bir tarafa bırakıp küçük şeylerle kandırmak istiyor. Bu sistem sistematik bir şekilde dile saldırılarını sürdürüyor. Üniversitelerde okuyan Kürt gençleri ırkçı saldırılarla karşı karşıya kalıyor. İç Anadolu’da yaşayan Kürtler, dillerini konuştukları için katlediliyor. Anadilleri ile müzik dinlediklerinde katlediliyorlar” ifadelerini kullandı.
Güvenç, iktidarın Kürtçeye tahammülü yok diyerek, “Dilin kabul edilmemesi Kürtlerin kabul edilmediği anlamını geliyor. Bu yüzden de bu yaklaşımı ırkçılık olarak tanımlıyoruz. Bu kuruluştan buyana süregelen bir durum.”
Kürtçe anayasada yok
Seçim sürecinde devletin Kürtlere ve oylarına ihtiyacı olduğunu söyleyen Güvenç, “Çünkü ancak Kürtler oy verirse iktidarda kalabilir. Geçmiş süreçteki yaklaşımlarından bunu biliyoruz. Kürtçe’yi yasakladılar ancak konuşmalarında sanki böyle değilmiş gibi yansıtıyorlar. Kürtçe yasa ve anayasada yer almıyor. Kabul etmeme her alanda kendini gösteriyor. Milyonlarca Kürt Türkiye’de yaşıyor ancak kendi dillerinde eğitim göremiyor, yaşamını sürdüremiyor” ifadelerini kullandı.
‘Mücadelemizi sürdüreceğiz’
İktidarın Kürtleri, tüm değerlerinden uzaklaştırmak istediğini söyleyen Dilan, “Kürtler dil ve kültürlerini bırakırsa temel haklarından uzak kalırlar. Kürtleri ulus olarak da yok etmek istedikleri için asimilasyon politikaları yürütüyorlar. Buna karşı biz de anadil için mücadelemizi büyüteceğiz. Kürtçe’nin resmi eğitim dili olması için elimizden ne gelirse yapacağız ve mücadelemizi sürdüreceğiz. Kürtler yaşamın her alanında kendi anadilini konuşmalı, yazmalı ve okumalı. Kürtçe’nin resmi eğitim dili olması talebimizi daha yüksek sesle dile getirmeliyiz. Halkımızdan isteğimiz anadilini konuşmada ısrar etmeleridir” diye belirtti.
ATV’de Kürtçe konuşma kesildi
ATV’de yayınlanan ‘Esra Erol’da programında kayıp olan kızını uzun süre sonra gören Kürt bir anne, Kürtçe konuştuğu için sesi reji tarafından kesildi. Programın sunucusu olan Esra Erol, anneye “Seni anlamıyorum” sözleriyle ayrımcılık uyguladı. Bu olayın üzerine sanal medyadan programa birçok tepki gelirken Amed Barosu, yapılan ayrımcı ve ırkçı davranışa karşı suç duyurusunda bulundu.
AMED