PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın tutulduğu İmralı Cezaevi için ‘Bir cehennem olarak tasarlanmış,’ diyen DEM Partili Meral Danış Beştaş, ‘Aileleri hasta olup olmadıklarını, yaşayıp yaşayamadıklarını bile bilmiyorlar ya,’ dedi
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) İdare ve Gözlem Kurulları tarafından tutsakların tahliyelerinin engellenmesi ve infazlarının yakılmasına ilişkin verdiği araştırma önergesi Meclis Genel Kurulu’nda görüşüldü.
Önergenin gerekçesini açıklamak üzere kürsüye çıkan DEM Parti Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş, devletin siyasi tutsaklardan öç aldığını söyledi. Beştaş, “İlkel bir intikam alma mekanizması şu anda devrede. Şu anda dünyada nüfusa oranla cezaevlerinde en fazla mahpusun olduğu ülke Türkiye, bununla ne kadar övünseniz azdır. Bu bile Türkiye toplumunun ne kadar büyük bir tehdit altında olduğunu gösteriyor” dedi.
‘Ortada devlet yok’
İdare ve Gözlem Kurullarının uygulamalarına da işaret eden Beştaş, “Bu kurullarda idari personel adı altında kalorifer teknikeri de var, elektrik tesisatçısı da var, 1’inci müdür de var, psikiyatr da var. Nasıl uzatırsın ya sen, o insanların cezasını hangi yetkiyle uzatırsın? Önlerine ucube bir yasa koymuşlar. Adeta gecekondu mahkemesi. Cezaevinde insanlara: ‘Altı ay daha kalıyorsun.’ ‘Altı ay daha kalıyorsun.’ Peki, bu ‘Tek merci mahkemelerdir.’ kuralı ne? O havaya uçtu tabii ki. Keyfiyetin olduğu yerde hukuktan ve devletten söz edilemez, ortada bir devlet kalmamıştır artık, hukuka bağlı değildir çünkü” diye kaydetti.
‘Düşman ceza hukukunun örneği’
Bu kurulları “seyyar mahkeme” olarak tanımlayan Beştaş, “Bir de başka bir şey var, pişmanlık dayatılıyor. İnsanlar demokrasi mücadelesi veriyor diye neden pişman olacak? Siz pişman olacaksınız yarın ya! Bu eziyeti yaptığınız için pişman olacaksınız. İnsanlar ömrü boyunca bir mücadele yürütüyor, siyasi tutuklular hepsi, düşüncelerinden dolayı cezaevindeler, mücadelelerinden dolayı cezaevindeler; pişmanlık dayatması yapıyorsunuz. Tabii, burada bir noktayı da söylemeden geçmeyeceğim: Kimin infazı yakılıyor peki? Kürtlerin, biliyor musunuz? Bunu araştırdık, sadece Kürtlerin. Düşman ceza hukukunun açık örneği. Kürtleri Kürt oldukları için cezaevine atıyorlar, yasaların verdiği koşullu salıverme hakkını kullanmıyorlar, sonra bir de cezaevinde Kürtçe mektup yazdı diye, ‘İyi hâllisin’ diye infazını yakıyorlar; ayrımcılığın dik âlâsı” diye belirtti.
‘26 kişi öldürüldü cezaevlerinde’
Cezaevinde tutulan 83 yaşındaki Makbule Özer ve pek çok hasta ile yaşı ilerlemiş anneye işaret eden Beştaş, “Ninelerimizi tutukluyorsunuz; Hatice Yıldız 75 yaşında, Hanife Arslan 76 yaşında. Bu, bir halkın onuruna kastetmektir. Siz, haysiyetimize kastediyorsunuz ya, ninelerimizi cezaevine koyuyorsunuz ve bunun hesabı mahşere kalmaz. İnsanları cezaevinde yavaş yavaş öldürüyorsunuz. ‘İdam cezasını kaldırdık’ diye övünüyorsunuz ama 2021’de 52, 2022’de 78, 2023’te 43 ve bu yıl 26 kişi cezaevinde öldürüldü. Siz öldürdünüz, iktidar öldürdü, yavaş yavaş öldürdü” diyerek tepki gösterdi.
Tecridi cehenneme benzetti
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecride de dikkat çeken Beştaş, “İmralı ada hapishanesi şu anda bir cehennem olarak tasarlanmış. Aileleri hasta olup olmadıklarını, yaşayıp yaşayamadıklarını bile bilmiyorlar. Dünyanın hiçbir sisteminde 40 ay devam eden, yıllarca devam eden bir tecrit yoktur. Şöyle anneleri çocuğuna para yatırdı diye, çocuğunun cenazesi defnedilirken iki cümle kullandı diye nineleri cezaevine kapatmazlar; bu bir zulüm düzenidir. Faşizm demek bile emin olun bu duyguyu karşılamıyor. İdam cezası Türkiye’de vardır hem de bir kerede idam etmek değil; yavaş yavaş, tedavi etmeyerek, cezaevinde tutarak, infazını yakarak adım adım her yıl onlarca, yüzlerce insan cezaevinde yaşamını yitiriyor. Bu meselenin peşini asla bırakmayacağız. Cezaevleri Türkiye’nin resmidir” diye kaydetti.
Diğer partiden milletvekillerinin konuşmaları ardından önerge oylamaya sunuldu. Önerge, AKP-MHP’nin oyları ile reddedildi.
ANKARA