1960’ların başında Mısırlı Yahudi devrimci Henri Curiel aracılığıyla Kamûran Ali Bedirxan ile tanışan ve sonrasında Kürtlerin kurtuluş mücadelesine destek olmaktan geri durmayan Gérard Chaliand’ın editörlüğünü yaptığı 1978 tarihli “Kürtler ve Kürdistan” başlıklı kitap, o güne kadar Kürtlerin yirminci yüzyıldaki ulusal kurtuluş mücadeleleri üzerine yayınlanmış en kapsamlı çalışmalardan biriydi. Kendal Nezan ve Abdurrahman Qasimlo gibi Kürtlerin yazdıkları bölümler Kürtlerin mücadelesini Kürtlerin gözüyle anlatması açsısından da son derece önemliydi. Fakat kitabı kanımca oldukça kıymetli kılan noktalardan birisi de kitaba önsöz yazan İslamolog, tarihçi ve sosyolog Maxime Rodinson idi.
Polonya-Rus kökenli bir Yahudi ailesine mensup olan Rodinson’un anne babası 1943’te Auschwitz’de katledilmişlerdi. 1937’de Fransız Komünist Partisi’ne üye olan Rodinson, gençliğinden beri aktif bir militandı. İslam’ı Marksist teorinin araçlarıyla inceleyen Rodinson aynı zamanda üçüncü dünyadaki ezilen halkların anti-kolonyalist ve anti-emperyalist kurtuluş mücadelelerinin de destekçisiydi.
Bu kolektif kitap için Kürtler üzerine doğrudan herhangi bir çalışması olmamasına rağmen Rodinson’dan bir önsöz yazması istenmişti. Kendisi de bu durumun farkında olduğunu yazdığı önsözün ilk paragrafında açıkça ortaya koyar: “Kendi içinde son derece güçlü kanıtlamalara dayanan bu derleme kitap için böyle bir önsöze neden gerek duyuluyor?” diye soran Rodinson cevabı da hemen akabinde veriyor: “Belli ki, Kürtlerin ulusal hakları, başka ulusal davaların dünya sol kamuoyundan pek de güçlük çekmeden sağladığı desteği kendiliğinden sağlayamadığı için.”
Rodinson, bu önsözde somut siyasi analizlerden ziyade politik etiğe dair genel ilkeleri ortaya koyar. Kürtlerin parçalanmış coğrafyasındaki egemenlerin ve onların mücadelesini görmezden gelenlerin yaklaşımından bahsederken 19.yy’daki gericilere atfedilen bir sloganı hatırlatır: “Muhalefetteyken, sizin ilkeleriniz adına özgürlük talep ederiz; iktidardayken, kendi ilkelerimiz adına size özgürlük tanımayız.” Rodinson’a göre o dönemde “kurtuluş savaşı” anlatısı nedeniyle henüz dünya solunun gözünde “sevimsiz hale gelmemiş ulusçu bir Türkiye” ve “bir bütün olarak hem aynı emperyalistlerin tercihlerinin bir kurbanı hem de onlara karşı mücadelenin başını çeken ulus olarak” görünen Arapların konumu Kürtleri dünya solunun gözünde görünmez kılmaktaydı. Belli ki Kürtler bağımsız karar alma taleplerini, “kendileri de benzer hakları talep etmekte olan ve bu nedenle dünya solu tarafından desteklenmekte olan iki ulusa yöneltmek hatasında veya talihsizliğinde” bulundukları için “ezilenlerin ezilenleri” konumuna itilmişlerdi. Ancak der Rodinson, “Bir kez ulusal hakların çok önemli olduğu ve (başka dil ve kültürlerin yanı sıra) kendi dilini ve kültürünü geliştiremediği, kendi iradi seçimi dışında baskı yoluyla kültürel asimilasyona maruz bırakıldığı, kendi ulusal grubunun emelleri ve çıkarları hegemonik bir etnik grup tarafından kontrol altında tutulduğu sürece hiçbir bireyin gerçekten özgür sayılamayacağı kabul edildikten sonra, artık kimsenin kendisi için istediklerini başkalarından esirgemeye hakkı olamaz”.
“Ezilenlerin ezileni” Kürtlerin kurtuluş mücadelesinin hem dünya solu hem de içinde yer aldıkları ulus-devletlerdeki egemen ulus üyeleri tarafından “görünmezliği” meselesinde Marks’ın “başka bir halkı ezen bir halk özgür olamaz” sözünü hatırlatan Rodinson, bu cümlenin ahlaki olmaktan ziyade stratejik bir kasıt taşıdığını belirtir. Marks’ın; İngiltere’nin İrlanda’yı sömürgeleştirmesinin, “Britanya egemen sınıfına bizzat İngiliz halkını sömürme ve boyunduruk altında tutma olanağını sağladığını” gösterdiğini söyler.
Rodinson’un bu önsözü yazdığı dönemde (1978) Türkiye’deki Kürtlerin büyük çoğunluğunun politik mücadelesi Türk(iye) solundan ayrı kendi özerk örgütlenmeleri içerisinde yükselmekteydi. Aradan geçen uzun ve meşakkatli bir mücadele aralığından sonra belki de ilk defa Türk(iye) solu Marks’ın İrlanda meselesi bağlamında söylediklerinin Kürt meselesi bağlamındaki izdüşümünü idrak edebildi. Aslında 7 Haziran 2015 seçimlerinden bu yana tahkim edilmekte olan yeni savaş konsepti, HDK/P üzerinden tam da bu idrak durumunun işaret ettiği yeni devrimci imkânın yok edilmesi üzerine kurulu. Kürtlere yönelik birçok yönetimsellik tekniğinin ülke genelindeki toplumsal muhalefete genişletilmesi, bu muhalefetin “Kürt yanlısı” bir damgalama ile her türlü saldırıya açık bir hedef haline getirilmesi tam da Rodinson’un Marks’tan alıntıladığı “başka bir halkı ezen bir halk özgür olamaz” cümlesindeki hakikatin idrak edilmesiyle ilgili.
(Not: Gérard Chaliand’ın editörlüğünü yaptığı “Kürtler ve Kürdistan” kitabı bugüne kadar maalesef Türkçeye çevrilmedi. Fakat Maxime Rodinson’un kitaba yazdığı önsöz, 11. Tez Dergisi’nin 1992 tarihli 12. sayısında Gülnur Savran tarafından çevrildi.)