Gün Matbaacılık’ın tutuklu 21 çalışanı bugün ilk kez hakim karşısına çıkacak. Matbaa, Anayasa ve Basın Kanunu’ndaki maddelere rağmen yayınların içeriğinden sorumlu tutulurken, TMSF’nin matbaada basılan Yasin suresi ve Nutuk gibi yayınları da sattığı ortaya çıktı
Özgürlükçü Demokrasi gazetesi ile birlikte 28 Mart’ta TMSF tarafından kayyum atanarak kapatılan Gün Matbaacılık’ın sahibi Kasım Zengin’in de aralarında bulunduğu 21 tutuklu çalışanı hakkında açılan davanın ilk duruşması bugün Silivri Cezaevi kampüsü yanına kurulu İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. İddianamede 8 çalışana, “örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek”, 13 çalışana da “örgüte üye olmak”, “örgüt propagandası yapmak” ve “örgüt yayınlarını basmak ve yayınlamak” iddiaları yöneltiliyor. İddianamede matbaaya kayyum atanmasının gerekçesi olarak, basımı yapılan 110 kadar yayın için toplatma kararı verilmesi ve basımı yapılan gazete, kitap ve dergilerin yazar, genel yayın yönetmenleri ve eser sahipleri hakkında davaların açılması gösterilmişti. Yine “Gün Matbaa’nın örgütün ‘Basın Komitesi’nin örgütsel hedef ve amaçları doğrultusunda propaganda ve ajitasyon çalışmalarını süreklilik arz edecek şekilde basımının yapılması için kurulduğu” ileri sürülmüştü. Bir diğer gerekçe ise Özgürlükçü Demokrasi gazetesinin TSK’nin Afrin operasyonunu manşetine taşıması ve bu gazete nüshalarının Gün Matbaacılık tarafından basımının yapılması oldu. 85 sayfalık iddianamenin 60 sayfasına yakını Özgürlükçü Demokrasi gazetesinin 20 Ocak 2018’den sonra çıkan nüshalarından oluşuyor.
Kürtçe kitap ‘sözde’
İddianamede dikkat çeken bir diğer ayrıntı da matbaa tarafından basımı yapılan “Zimanê Kurdi” isimli dilbilgisi kitabı için de “sözde Kürtçe dil bilgisi kitabı” denildi ve şu ifadeler kullanıldı: “Ele geçirilen kitaplar arasında bölücü terör örgütünün Zeytin Dalı Harekatının devam ettiği Suriye/ Afrin’deki masum çocukların beyinlerini yıkama ve bölgedeki yeni nesillerin terörist ideolojiyle yetişmeleri amaçlarıyla Gün Matbaacılık tarafından basılmış ‘Zimanê Kurdi’ isimli, ilkokul düzeyindeki çocuklara yönelik hazırlanmış sözde ders kitaplarının da bulunduğu…”
‘Türkiye’de bir ilk’
Matbaa çalışanlarının avukatlarından Özcan Kılıç, böylesi bir davanın Türkiye tarihinde ilk olduğunun altını çizdi. Hiçbir kanunda matbaanın, basılan bir gazete veya yayının içeriğinden sorumlu tutulduğuna dair bir hükmü olmamasına rağmen iddianamenin bu yönde hazırlandığını dile getiren Kılıç, “Sadece korsan bir yayın basılırsa matbaa sorumlu tutulabilir, ancak Gün Matbaacılık’ta böyle bir yayın söz konusu değil. Özgürlükçü Demokrasi gazetesine el koymak için yapılan siyasi bir operasyonun parçası. Neresinden tutarsak tutalım hukuk garabeti söz konusu. Örneğin çok daha önce yayınlanmış ve haklarında herhangi bir soruşturma açılmamış kitap ve dergiler iddianameye konu yapıldı. Basın kanununda bir eserin yayınlanmasından 6 ay sonrasına kadar dava açılmamışsa dava düşüyor. Ancak 10 yıl önce basılan yayınlar üzerinden bir kurgulama yaptı savcı” değerlendirmesinde bulundu.
Yasin ve Nutuk’u satmışlar
TMSF’nin şirkete el koymasının ardından farklı yayınevleri veya şirketler tarafından bastırılan alakalı alakasız tüm basılı eserlere el konulduğu bilgisi veren Kılıç, bunun apaçık bir “gasp” olduğunu vurguladı ve şöyle dedi: “Şu an için matbaanın herhangi bir mahkumiyeti yok, ancak TMSF’ye devredilir edilmez tüm malvarlığına ve başka yayınevleri tarafından para karşılığı bastırılan yayınlara el konulup satıldı. Bu da gaspın bir başka boyutu. Örneğin bir firma Yasin Suresi’nden 5 bin adet bastırmış, bunlara el konulup satıldı. Yine başka bir yayınevi Atatürk’ün Nutuk kitabını bu matbaada bastırıyor, paketleme aşamasındaki bu kitaplara da el konulup satılıyor. Bunlar matbaanın kendi malı değil ki. Edebiyat felsefe türünde birçok dergi ve kitap da aynı akıbete uğradı.”
Raporlara rağmen tutuklu
Matbaada kısa bir süre çalışıp ayrılan ve yüzde 45 engeli bulunan Uğur Selman Kelekçiler de tutuklular arasında bulunuyor. Bipolar bozukluk ve şizofreni hastası olan Kelekçiler’in ayrıca “askerliğe elverişli değil” raporu bulunuyor. 19 Eylül 2017 tarihinde verilen raporda Kelekçiler’in “Atipik psikoz zihinsel, davranışsal ve ruhsal bozukluğu olduğu tıbben tespit edilmiştir” tanısı konuldu. Diyarbakır Sur Askerlik Şubesi’nin 1 Kasım 2017 tarihinde verilen raporunda ise “Kendi yaşamını devam ettirme ve günlük ihtiyaçlarını karşılayabilme imkan ve yeterliliğe sahip değildir” deniliyor. Kelekçiler’in hastalığından kaynaklı gündelik yaşamını devam ettirmesi amacıyla kendisine vasi tayin edilmesi amacıyla Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hakimliği’nde açılan dava ise devam ediyor. Tüm bu raporlara rağmen tahliye edilmeyen Kelekçiler için ailesi endişeli.
Yasalar ne diyor?
Süreli ve süresiz yayınların basımı konusunda Anayasa ve Basın Kanunu’nda açık maddeler yer alıyor. Cezai sorumluluğu belirleyen bu maddelerde matbaanın sorumluluğu sınırlı tutulurken, el konulmasına olanak verilmiyor. Anayasa’nın 30. maddesi, “Kanuna uygun şekilde basın işletmesi olarak kurulan basımevi ve eklentileri ile basın araçları, suç aleti olduğu gerekçesiyle zapt ve müsadere edilemez veya işletilmekten alıkonulamaz” şeklinde açık bir hüküm veriyor. Basın Kanunu’nda da süreli yayınlar (gazete, dergi vs.) için basımcının herhangi bir cezai sorumluğu bulunmuyor. Sadece süresiz yayınlar (kitap, armağan vs.) için matbaanın kısmi sorumluluğu şu şekilde izah ediliyor: “Süresiz yayınlarda eser sahibinin belli olmaması veya yayım sırasında ceza ehliyetine sahip bulunmaması ya da yurt dışında olması nedeniyle Türkiye’de yargılanamaması veya verilecek cezanın eser sahibinin diğer bir suçtan dolayı kesin hükümle mahkûm olduğu cezaya etki etmemesi hallerinde yayımcı; yayımcının belli olmaması veya basım sırasında ceza ehliyetine sahip bulunmaması ya da yurt dışında olması nedeniyle Türkiye’de yargılanamaması hallerinde ise basımcı sorumlu olur.”
İSTANBUL