Uluslararası Göçmen ve Kadınlarla Dayanışma Derneği Genel Sekreteri Maryam Rajhati, son 6 ayda göçmenlere yönelik ırkçı söylemlerin arttığına dikkat çekti: ‘Güvende olmamak mülteciler açısından bir travmadır. Ötekileştirmeler yerine daha bütünleştirici politikalar gerekiyor. İnsanca yaşamak istiyoruz’
Ülkelerinde yaşanan savaş ve yoksulluk gibi nedenlerle Türkiye’ye gelmek zorunda kalan mülteci/sığınmacılar, son dönemde artan nefret söylemi ve ırkçı saldırıların hedefi oluyor.
Saldırıya maruz kalan, hedef gösterilen mülteciler, kimi zaman geri gönderilme ve çalışma izninin iptal edilme korkusu nedeniyle yasal haklarını talep edemiyor. Mültecilere yönelik İstanbul başta olmak üzere İzmir, Ankara’da üst üste yaşanan saldırıların yanı sıra mülteci ve göçmen kadınların geldikleri ülkelerde karşılaştıkları sorunlara ilişkin konuşan Uluslararası Göçmen ve Kadınlarla Dayanışma Derneği (UGKDD) Genel Sekreteri Maryam Rajhati, saldırıların son 6 ayda hızlandığını belirtti.
Saldırılardan dolayı mülteciler arasında ciddi korkuların baş gösterdiğini dile getiren Rajhati, siyasetçilerin mültecilere yönelik nefret söylemlerinin yanı sıra medyanın kullandığı dilin ırkçılığı körüklediğine dikkat çekti. Rajhati, Türkiye’nin mülteci ve göçmenler konusunda eskiye nazaran daha da kötüye gittiğini söyledi.
‘İran’da kadın örgütlenmelerine izin verilmiyor’
Hristiyanlık inancını benimsediği nedeniyle İran’da gördüğü baskı nedeniyle Türkiye’ye göç etmek zorunda kaldığını belirten Rajhati, herhangi bir üniversitede de akademik kariyer yapmasına müsaade edilmediğini, bu nedenle mesleğini serbest yürüttüğünü söyledi.
“İran’da kadınlar hiçbir şekilde aktivist olamıyor, siyaset yapmasına ve örgütlenmelerine izin verilmiyor” diyen Rajhati, “Aksi takdirde sonunuz hapis ya da idam oluyor” diye belirtti. Rejime muhalif kadınların hayatın hiçbir alanında yer almasına müsaade edilmediğini kaydeden Rajhati, kadınların eğitim haklarının da ellerinden aldığına dikkat çekti. Rajhati, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ben Müslüman bir ailede doğdum ama 17 yıl önce Hristiyanlığı seçerek dinimi değiştirdiğim. Bir Hristiyan olarak yaşamak istiyordum ama İran’da bu pek mümkün olmadı. Çünkü orada mezhep ve din çok önemlidir. Kiliseye gidip geldiğim için İran rejimi tarafında sürekli bir baskı altındaydım.”
Taciz, tecavüz, düşük maaş
UGKDD’ye 2018 yılında üye olduğunu kaydeden Maryam Rajhati, derneğin mülteci ve göçmen kadınlara destek sunduğunu dile getirdi. Türkiye’de yaşayan göçmen ve mülteci kadınların yaşadığı sorunlarına dair derneklerine yapılan şikayet başvurularını sıralayan Rajhati, bu sorunların başında “kadınların dil bilmemekten kaynaklı yaşadıkları zorluklar, taciz ve tecavüze maruz kalmaları, düşük maaşa çalıştırılması”nın geldiğini belirtti.
Yaşatılan travma
Maryam Rajhati, son zamanlarda sıklıkla yapılan başvurularda mültecilerin, toplum taşıma araçlarında, AVM, park ve yaşadıkları mahallelerde ırkçı söylemlere maruz kaldığını dile getirdi. Rajhati, “Kadınlar kendilerini bu ülkede güvende hissetmediklerini ve gitmek istediklerini söylüyorlar. Fakat kendi ülkelerinde savaş ve benzeri durumlarda olduğu için geri gidemiyorlar. Bir yere ait hissetmemek, güvende olmamak mülteciler açısından bir travmadır. Yani mültecilere yönelik bu ötekileştirmeler yerine daha bütünleştirici politikalar gerekiyor” dedi.
‘Irkçı saldırılara zemin hazırlanıyor’
İktidarın sağlıklı bir göç politikası izlememesi ile mültecilerin çıkar malzemesi haline getirildiğini aktaran Maryam Rajhati, bazı siyasi partilerin halkı körüklemesinin toplumda mülteci karşıtlığının artmasına sebep olduğunu söyledi. Medyada ve sanal medyada özellikle de kadınlar üzerinden sürdürülen ırkçı saldırıların tehlikeli bir boyuta vardığının altını çizen Rajhati, “Körüklenen öfke ve nefret yeni ırkçı saldırılara zemin hazırlarken, mültecilerin zaten zor olan hayatını iyice karanlığa itiyor. Türkiye’de yaşanan hırsızlık, cinayet, fuhuş gibi olayların sadece mültecilere mal edilmesi kabul edilmez. Bunu yapanlar olabilir, fakat bunu Türkler de yapmıyor mu? Mülteci veya göçmenlerle ilgili olumsuz bir olay olduğunda televizyonlar ve sosyal medyada bunu günlerce yayınlıyor. Yani gerçekten eğer ben bir kaç saat televizyonları izlersem yarın dışarı çıkmıyorum.”
Afgan ya da bir Suriyeli çocuk ise…
Yaşamları konusunda kaygılarının olduğunu belirten Maryam Rajhati, “Şu an Türkiye’de bu yaşananları sanki sadece mülteciler yapıyormuş gibi lanse ediliyor. Yan toplumsal sorunlar fuhuş, tecavüz, uyuşturucu, hırsızlık, gasp bunları Türkiye’de yaşayan Türkler ve diğer insanlar da yapıyor. Yani bir çocuk, bir çocuğu dövdüğünde bile eğer ikisi Türk ise haberlerde çok normal bir aile kavgası olarak veriliyor. Maalesef eğer kavga eden bir Afgan ya da bir Suriyeli çocuk ise sık sık haberlerde veriliyor ve bütün sosyal medya mecrasında bu hızla yayılıyor” şeklinde konuştu.
Avrupa taviz veriyor
Avrupa ülkelerinin mülteci sorununu başından savmak için Türkiye’ye taviz verdiğini dile getiren Maryam Rajhati, “Avrupa ülkeleri mültecileri başından savmak için Türkiye’ye para veriyor. Biz bir iş yerinde çalıştığımız zaman buradaki insanlar gözümüzün içine bakıp ‘sen burada çalıştığın için benim çocuğum işsiz kalıyor. Siz bizim hakkımızı yediniz. Ülkemde Suriyeli istemiyorum’ gibi tepkilere maruz kalıyoruz. Mültecilere yönelik bu ayrımcı politikalara karşı, mültecilere yönelik, güvenceli yaşama ve çalışma hakkı istiyoruz. Yaşadığımız yerde insanca yaşamak istiyoruz” diye belirtti.
Normal fiyatın üstünde
Türkiye’de şuanda 3 bine yakın ailenin yurt dışına gitmek için beklediğini kaydeden Maryam Rajhati, “Türkiye’deki birçok mülteci, gelecekten umutsuz oldukları için Avrupa’ya gitmek için bekliyor. Çünkü orada devlet mültecilere daha çok sahip çıkıyor. Orada kira ödemek için kimse hırsızlık yapmak zorunda bırakılmıyor. Türkiye’de bırak ev vermeyi, evler normal fiyatlıların üstünde fiyata veriliyor. Avrupa’da bu durumlar pek yaşanmıyor. Ama Türkiye’de birçok insan şu an dışarıda yaşıyor. Mültecilerin ülkelerine geri gönderilme meselesi gündeme geldiğinden beri birçok aile tedirgin bekliyor. Havaların ısınmasıyla birlikte kaçak yollarla deniz üzerinden gidecekler. Bu aslında bir çeşit intihardır. Bu intihardan bu ülkenin başındakiler ve Göç idaresi sorumludur” dedi.
İSTANBUL