Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde mezun olan Ömer Çelik tutuklanan 16 Kürt gazeteciden biri. Ömer Çelik, 14 yıldır gözaltı, tutuklama ve işkenceye rağmen kalemini bükmeden hakikati yazmayı ve görüntülemeyi sürdürdü
Diyarbakır’da 8 Haziran’da yapılan ev baskınlarında gözaltına alınan 20 gazeteciden 16’sı, çıkarıldıkları mahkeme tarafından gazetecilik faaliyetleri gerekçesiyle tutuklandı. 16 meslektaşı ile birlikte gözaltına alınıp tutuklanan isimlerden gazeteci Ömer Çelik, 2011 ve 2016 yıllarında da 2 kez tutuklandı.
MA’dan Cengiz Özbasar’ın haberine göre Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde mezun olan Ömer Çelik, 2008 yılında Dicle Haber Ajansı’nın (DİHA) İstanbul Bürosu’nda çalışmaya başladı. Bir dönem haber müdürlüğünü yaptığı DİHA’nın 29 Ekim 2016’da çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılması ardından DİHABER ve Mezopotamya Ajansı’nda mesleğini sürdüren Çelik, çalıştığı haber ajanslarında muhabirlik, haber şefliği ve editörlük yaptı. Araştırma ve adliye haberciliği başta olmak üzere birçok habere imza atan Çelik, özellikle bölge kentlerinde yaşanan ve sürüncemede bırakılan dava dosyalarında, karanlıkta bırakılmaya çalışılan birçok olayı yaptığı haberlerle aydınlattı.
“KCK Basın” adı altında 20 Aralık 2011 yılında gazetecilere dönük yapılan operasyonda gözaltına alınan ve tutuklanan 35 gazeteciden biri olan Çelik, yaklaşık 2 yıllık tutukluğunun ardından 19 Haziran 2013’te tahliye edildi.
İşkence gördü
Gazeteci Çelik, 25 Aralık 2016 yılında Dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’a ait olduğu iddiasıyla “RedHack” isimli “hacker” grubu tarafından yayımlanan e-posta içeriklerini haberleştirdiği gerekçesiyle Diyarbakır’daki evi, kar maskeli özel harekat timlerince basıldı. Yapılan baskında Çelik, ters kelepçelenerek darp edildi, küfür ve hakaretlerde maruz kaldı. Saatleri bulan işkencenin ardından Çelik gözaltına alındı. Çelik, 24 gün gözaltında kaldıktan sonra 17 Ocak 2017’de tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne gönderildi.
İstanbul 29’uncu Ağır Ceza Mahkemesinde 24 Ekim 2017’de görülen davanın ilk duruşmasında gazeteci Çelik tahliye edildi.
Silivri Cezaevi’ndeyken ajansımıza (MA) verdiği bir söyleşide Çelik, şu ifadeleri kullanmıştı: “Halktan-hakikatten yana tarafız ve azimle hepimizi ayırmadan yakan-yakacak olan ateşe ağzımızla su taşımaya çalışıyoruz. Taşıdığımız bir damla su ile korkutucu ateşini söndürdüğümüzde Nemrut’un da hükmü kalmayacak.” Tüm baskı, engelleme, tehdit ve tutuklanmalara karşı Çelik, yıllardır hakikati yazmaya, karanlıkta bırakılanı aydınlatmaya devam ediyor.
Pnar Ural: Sağlam ve karalı bir duruşu var
Çelik’in meslek hayatında hep zor olanın peşinden gittiği ve karanlıkta bırakılanı her daim açığa çıkaran bir duruşa sahip olduğunu belirten meslektaşı gazeteci Pınar Ural, Ömer Çelik’in gazeteciliğini anlattı. “Ömer hep zor olanın peşinden gitmeyi ve açığa çıkarmayı sever” diyen Ural, gazeteciliğin Ömer’in yaşam biçimi olduğunu aktardı.
Pınar Ural, Ömer Çelik’in yaşamını mesleği ile bütünleştiren bir gazeteci olduğunu kaydederek, “14 yıldır hakikatin peşinden koşan, sorgulayan ve korkmadan yazan yılmayan bir arkadaşımız. Asla ödün vermeyen, kalemini çıkar ilişkilerine kullanmayan bir tutumu var. Ömer’in güven veren bir yönü var. 2014 yılı Kobane eylemleri sırasında gece saat 3’te bize bir haber geldi ve mahalle halkı tarandıklarını, yaralıların olduğunu ve abluka altında olduklarını söylediler. O dönem her taraf polislerce ablukaya alınmıştı. Ama Ömer, kamera ve fotoğraf makinesini alıp ‘hadi kalk gidiyoruz’ dediğinde; ben korkmadan onunla gidebildim. Çünkü kendinden önce yanındakini düşünen, güven veren biri. Kaygı ve tereddütte girmiyorsunuz. Sağlam ve karalı bir duruşu ile arkadaşlarını güçlendiren biri. Zaman zaman karamsar olduğumuzda sürekli bize umut aşılardı” şeklinde konuştu.
Faşist saldırı
Ural, Ömer’in haberleri ile eve gittiğini belirterek, “Kafasında her zaman haber vardı ve gezmek için bile gittiği bir yerde hep bir haber bulup yazıp ajansa gönderirdi. Mesleğe olan bağlılığı buydu ve iyi bir gazeteciydi” dedi.
Çelik’le 2010 yılında DİHA’da tanıştıklarını belirten Pınar Ural, “Ömer’le tanıştığım dönemde ülkücüler tarafından darp edildi. O an yetişilmesiydi belki kan kaybından yaşamını yitirecekti. Daha sonraki süreçlerde hastaneye yatırıldı, tedavi gördü. Yine hastanede ülkücüler tarafından hedef alındı. KCK operasyonlarında tutuklandı, cezaevine girdi. Yılmadı çıktı, mesleğini aynı kararlılık ve inatla devam ettirdi. Daha sonra Berat Albayrak ile ilgili posta yazışmaları ile ilgili haber yaptı, yargılandı, yine tutuklanıp cezaevine tutuldu. Ömer, o operasyonda gözaltı sırasında evi basıldı ve işkenceye maruz kaldı. Ama cezaevinden çıktığında kesinlikle mesleğimi yapar mıyım yapmaz mıyım ikilemini yaşamadı. Böyle bir kaygı taşımıyordu ve gelip kaldığı yerden devam etti. Nerde bir boşluk varsa orayı tamamladı. Pes etmedi, haklı olduğu bir konuda asla geri adım atmaz. O kararlılık ona hiçbir zaman geri adım attırmadı” şeklinde ifadeler kullandı.
Tutuklamalara ve baskılara rağmen kararlılıkla mücadele edeceklerini aktaran Ural, devamla şunları aktardı: “Tanıklık ettiğimiz baskılara, katliamlara ve hukuksuzluklara karşı hakikatin karanlıkta kalmaması için mücadele verdiğinizde; bunun bedeli de oluyor. Ne yazık ki Ömer arkadaşımız gibi 15 arkadaşımız da cezaevinde. Hiçbir hukuki dayanağı olmayan bir dosya kapsamında cezaevindeler. Bunun bedeli ödettiriliyor. Bizler Özgür Basın geleneğinden gelenler; bunun yabancısı değiliz. Bunun bilinciyle arkadaşlarımızın eksikliğini hissettirmeden aynı kararlılıkla hakikatleri yazmaya devam edeceğiz.”
DİYARBAKIR