Zincir marketlerde çalışan işçiler hız baskısına maruz kaldıklarını, mağaza müdürlerinin satılmayan ürünü işçilere aldırmaya çalıştığını söyledi
Türkiye pandemi ile birlikte yeni iş kolları ve ve bu yeni iş kollarında yaşanan yeni hak gaspları ile yüzleşmeye devam ediyor. 2022 yılına işçi direnişleri başladığımız bu yılda patronlar krizi de bahane ederek kar oranlarını arttırmak için işçilere türlü baskılar uyguluyor.
MA’dan Berivan Kutlu’nun haberine göre zincir marketlerde yaşanan türlü haksızlıklara krizle birlikte satılmayan ve elde kalan ürünleri altında çalışan işçilere zorla aldırtmaya başlayan mağaza müdürleri de eklendi.
öte yandan işçilerin basına yaşadıkları sorunları anlatmaları veya konuya ilişkin sanal medyada paylaşım yapmaları, “Ticari sırları açığa çıkartınız, markayı zedelediniz” gerekçesiyle yasaklanıyor, basına konuşan işçiler ise işten çıkarılıyor.
İşçiler yaşadıkları haksızlıkları anlattı
Ankara’daki market zincirini dolaşarak, işçilerin yaşadıklarını derledik. İş güvencesi nedeniyle ismini saklı tuttuğumuz işçilerden D.P., üç ayrı markette üç ay çalıştığını, işverenin yan haklardan yararlanmak için Türk-İş’e bağlı bir sendikaya üye olmaya zorladığını ifade etti.
Zincir market işverenlerinin “3 aylık deneme süreci” adı altında ucuz ve güvencesiz işçiliği dayattığını söyleyen D.P., bu süreçte işçilerin yan haklarını vermediği söyledi. D.P., yaşadığı sendikal baskıyı şöyle anlattı: “Toplu İş Sözleşmesi yapmışlar ve haklardan yararlanmak için bu sendikaya üye olmak lazım. Bu sendika bizim sorunlarımızı çözmüyor. Karşılaştığımız hukuksuzluğu sendikaya anlatıyoruz ama sendika bir işlem yapmıyor. İşverenin böyle bir dayatması olmasaydı kesinlikle bu sendikaya üye olmazdım.”
Hız baskısı
D.P., kasa ve raf fiyatları arasında fark olması durumunda çalışanlarının maaşlarından kesinti yapıldığını söyledi. İşçilere yönelik yapılan baskıların bunlarla sınırlı olmadığını ifade eden D.P., zincir marketlerin internet satışları için market çalışanlarına hız dayatması yaptığı kaydetti.
D.P., sanal marketlerde çalışan işçilerin sorunlarını şöyle anlattı: “İnternet üzerinden gelen siparişleri toplamamız gerekiyor ve her biri farklı marketlerde oluyor. Bunları daha hızlı toplamak için baskı kuruluyor. Bu baskıda hızlı toplayamayanların savunmasını alıyorlar. Üç kez savunma alınca işinize son veriliyor. Hız baskısı nedeniyle yanlış ürün gönderme durumu var. Bu daha büyük bir kriz yaratıyor. Maaşlarımıza yüzde 10’luk zam yapıldı ama enflasyon oranının altında eziliyoruz. İşçileri birlikte mücadele etmeye çağırıyorum, birlikte mücadele edersek bunların üstesinden geliriz.”
Mesailer ödenmiyor
Dört yıldır aynı firmanın farklı market ve pozisyonlarında çalışan N.E., fazla mesai saatlerinin sözleşmelerde “esnek çalışma saatleri” olarak yazıldığı için ödenmediğini belirtti. Resmiyette mesai saatleri 7,5 saat yazılmasına rağmen günde en az 9 saat çalıştıklarını ifade eden N.E., markette sayım olduğu günlerde ise 24 saate kadar çalıştıklarını kaydetti. N.E., çalışma koşullarına ilişkin şunları anlattı: “Kasada çalıştığımız gün, kasada açık çıkarsa bize ödetiliyor. Ürünlere zam yapıldığında çoğu zaman haberimiz olmuyor. Ürünün kasa ve raf fiyatı arasındaki fark, kasa açığı olarak yansıtılıyor ve bu ay sonu mağaza dönerinden, yani yine bizden kesiliyor. İş yükümüz çok ağır. Bazı ürünler eksik olduğu zaman bununla ilgili bir tutanak tutuluyor ve üçüncüsü olunca da işten atılıyorsunuz.”
Satılamayan ürünü ‘al’ baskısı
İşçilerin çalıştığı firmanın başka bölgelerinde satılmayan ürünleri alması için zorlandığını ifade eden N.E., bu durumun mağaza müdürlerinden kaynaklı olduğunu belirtti. N.E., “Mağazalarda satış oranına göre bir kota var ve mağaza müdürleri ya da bölge sorumluları kendi çıkarlarını korumak için işçilere mobbing uyguluyor. Bazı mağaza sorumluları ve bölge müdürleri, kendi koltukları için işçilerin sendikaya üye olmamaları için baskı kuruyor” diye konuştu.
Sendikal mücadelenin önemi
Mağaza Market İşçileri Sendikası Örgütlenme Koordinasyonu Üyesi Doğan Can Aras, işverenin anayasa yerine kendi kanunlarını işçilere dayattığını belirterek, işçilerin bu hukuksuzluğa karşı sendikaya üye olmaları gerektiğini ifade etti. İşverenlerinin, “kullanabildiği” sendikalara işçilerin üye olması konusunda bir dayatması olduğunu belirten Aras, “İşveren sendikayı bir uzlaşma aracı olarak kullanıyor ve bu yüzden kullanabildiği bir sendikaya üye olmaları konusunda işçiye bir dayatma yapıyor, burada işçinin söz hakkının bir önemi olmuyor” diye konuştu.
Baskı ve tehdit
İşçilerin ağır şartlarda çalışmalarına rağmen asgari ücret aldıklarını söyleyen Aras, “Ekonomik kriz var, koşullar giderek kötüleşiyor. Sendikanın örgütlenme yaptığı yerlerde bile yapılan zamlar, işçiyi ekonomik krizin karşısında eziyor. İşçilerin verdikleri emek karşısında aldıkları ücret geçinmelerine yetmiyor. İşçilerin fazla çalışma saatleri ve fazla mesai ücretlerini alamıyorlar. Düşük ücretler, mobbing ve işten atılma tehditleriyle işçiler bize başvuruyor” diye aktardı.
Anayasa askıya alınmış durumda
Zincir market işverenlerinin Anayasanın iş kanunlarını tanımadığını belirten Aras, konuya ilişkin şunları kaydetti: “İşveren basına konuşmayı suç olarak görüyor. Zincir marketler ‘ticari sırlarımızı verdiniz ya da markayı zedelediniz’ diyerek işçiyi işten atıyor. Bu konuda Adalet ve Çalışma Bakanlığının bir denetim yapması gerekiyor. Ne demek, işçiler yaşadıkları sorunları anlatamaz. İfade özgürlüğü Anayasal hak, işçiler kendini istediği gibi ifade edebilir ama bu şirketler işçilerin hakkını gasp ediyor. Bazı firmalar, işçilere ‘sendikaya üye olmak iş akdinin feshidir’ diyor. Elbette ülke yönetimin nasıl olduğunu biliyoruz, ülkenin durumundan güç alan patronlar işçilerin sendikalaşmasının önüne geçmeye çalıyor. İşveren sendikaya üye olduğu için bir sürü işçiyi işten attı. Yasa haftada 45 saat mesai öngörüyor ve fazla mesai için ‘işçiden onay olmalı’ diyor. İşveren bunu sözleşmeyle yok etmeye çalışıyor. İmzalatılan sözleşmelerde ‘esnek çalışma’ adı altında işçilere fazla mesai dayatması yapıyor. Zincir marketler arasında her yere şube açma yarışı var ve buralara personel yetiştiremiyor. Bu durumda da işveren çalıştırdığı işçilere fazla ve kötü koşullarda çalışmalara dayatıyor. Çalışma yasası yerine özel sektörün yasaları yürürlükte.”