Maraş Katliamı’nın 40’ıncı yıl dönümünde konuşan dönemin tanıkları acıların hala taze olduğunu belirtti. Ev ve iş yerlerinin taranıp yakıldığı, yağmalandığı ve aralarında çocukların da olduğu ölümleri anlatan tanıklardan Mahmut Yıldırım, ”Değil 40, 80 sene de geçse acısı dinmez” dedi.
Alevi yurttaşlara yönelik olarak gerçekleştirilen en kanlı katliamlardan biri olan Maraş katliamının üzerinden 40 yıl geçti. 1978 yılında “nüfus sayımı” ve “mektupların kaybolmasını engellemek” gerekçeleri ile evleri kırmızıya boyanan Alevi yurttaşlardan resmi rakamlara göre 111’i katledildi, binlerce kişi de yaralandı. Katliam saldırısında yine 552 ev 289 işyeri yakılıp yıkılırken, Kürt Alevi yurttaşların yüzde 80’i ise zorla göç ettirildi.
Katliam senaryosu, Ülkücü Gençlik Derneği tarafından Maraş’a getirilen “Güneş ne zaman doğacak” isimli milliyetçi filmin 19 Aralık 1978 günü Çiçek Sineması’nda gösterime sokulması ile devreye konuldu. Sinema salonunda patlatılan parça tesirli ses bombası ile katliam için düğmeye basıldı.
Bombadan sonra saldırılar başladı
Bombanın patlatılmasının ardından salondan çıkan ülkücüler ve paramiliter güçler, “Müslüman Türkiye”, “Milliyetçi Türkiye”, “Başbuğ Türkeş” sloganları ve tekbirlerle CHP İl Binası, PTT ve Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖB-DER) binasına yönelik saldırıya geçti.
Bu saldırıları Alevi yurttaşların yaşadığı Yörükselim Mahallesi’ndeki Akın Kıraathanesi’nin bombalanması ve Alevi dedesi Gıjgın Dede’nin katledilmesi izledi. 21 Aralık’ta ise TÖBDER üyesi Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlu adlı iki öğretmen, silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi.
Törenlere çocuk ve kadınların da öldüğü saldırılar
Gıjgın Dede ve öğretmenlerin cenaze törenlerinin yapıldığı 22 Aralık günü başta Yörükselim olmak üzere Mağaralı, Serintepe, Dumlupınar ve Sakarya mahallelerinde yönelen saldırılarda kadın, yaşlı ve çocuk denilmeden savunmasız insanlar öldürüldü. 26 Aralık’a kadar devam eden bu saldırılara karşı herhangi bir müdahalede bulunmayan CHP Hükümeti, bu tarihte ‘sıkıyönetim’ ilan etti.
40 yıl geçse de unutumadılar
Sıkıyönetim ilanı ile girişilen linç durdurulsa da, hayatları darmadağın olan aileler için bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Bunlardan biri de Yıldırım Ailesi. Baba Mahmut ve kızı Gülay Yıldırım, üzerinden 40 yıl geçse de unutamadıkları katliama dair tanıklıklarını gözyaşlarıyla anlattı.
Belediye ev ve iş yerlerini işaretledi
Olayların ardından Maraş’ta kendilerine dair hiçbir şey kalmadığını belirten baba Mahmut Yıldırım (77), değil 40 sene 80 sene de geçse Maraş’ın acısının dinmeyeceğini söyledi.
Olayların başlamasından bir ay kadar önce Alevilere ait dükkan ve evlerin belediye tarafından işaretlendiğini hatırlatan babası Mahmut Yıldırım (77) ise, kendisine ait konfeksiyon dükkanına işaret atanlara “Neden?” diye sorduğunda “numaraların değişmesinden dolayı” işaretlendiği yanıtı almış.
Saldırı ve yağma
Bir ay sonra ise olayların başladığını belirten Yıldırım, yaşananları şu sözlerle dile getirdi: ”Bizim dükkânlara saldırmaya başladılar. Ben o sıra evdeydim. Akşam gittiğimde dükkânımın camlarını kırmışlardı. Dükkânın içinin görülmemesi için kapıya bir kilim astım. Sonra tekrar eve gittim. Olayların üçüncü günü gittiğimde dükkânımın yağma edildiğini gördüm. Hiçbir şey yapamadan geri eve döndüm. O zamanın parasıyla dükkândaki kasamda 75 bin lira param vardı. Kasamı da caddeye çıkarıp parçalamışlardı. İçindeki parayı da almışlardı. İçinde sadece 2,5 lira param kalmıştı. O parayı da hala saklıyorum.”
‘Kara it gelsin de seni kurtarsın’
Yıldırım, evine de zorla girmeye çalışan saldırganların kapıyı kıramayınca geri döndüklerini de kaydetti. Saldırganların o esnada kendisine “Yıldırım, kara it gelsin de seni kurtarsın” diye bağırdıklarını aktaran söyleyen Yıldırım, tanıklıklarını anlatmayı şu sözlerle sürdürdü: “Kara it’ten kastettikleri de dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’tir. Evimin olduğu caddeye 3’üncü gece bir asker cipi geldi. Cipin içinde tanıdığım bir başçavuş vardı. Ben de pencereden ‘Bizi kurtarın’ diye bağırdım. Cip gittikten sonra iki tane askeri kamyon geldi. O sıra benim evimde 30 tane öğrenci vardı. Benim evime sığınmışlardı. Kamyonlarla Hükümet Konağı’na gittik. Konağın penceresinden baktım ki bir apartman yanıyor. Benim kız kardeşim de o apartmanda oturuyordu.”
Bakan’a ‘Neden müdahale etmiyorsunuz’ çıkışı
Kardeşinin evinin yandığını gördükten sonra sinir krizi geçirdiğini belirten Yıldırım, o dönemin İçişleri Bakanı olan İrfan Özaydınlı’nın da bulunduğu hükümet konağının etrafının askeri cemselerle dolu olmasına rağmen bir cemse asker gönderilip, kardeşinin ailesinin kurtarılmadığını ifade etti.
Yıldırım, bu nedenle bir fırsatını bulup, bulunduğu odaya girdiği Bakan’a ‘Allah’tan kork. Bu askerleri sen buraya kendini korumak için mi getirdin, yoksa vatandaşı korumak için mi getirdin? Kardeşimin ailesinin olduğu apartmanda en az 50 kişi var. Apartman yanıyor. Asker gönderip kurtaramıyor musun?’ diye sormuş. Ancak polislerin kendisini hemen dışarı çıkardığını ve kimsenin kurtarmaya gitmediği kardeşi ve ailesini kendi çabalarıyla saldırganlardan kurtulup Hükümet Konağı’na geldiklerini kaydetti.
Bir ekmeği 12 kişiye bölüştük’
Hükümet Konağı’ndan daha sonra askeri kışlaya götürüldüklerini belirten Yıldırım, kışlada kendilerine yemeleri için bir ekmek ve bir tabak şehriye getirildiğini anlatırken hatırladığı o anlarda yine gözyaşların tutmakta zorlandı.
O bir ekmeği 12 kişiye bölüştürmeye çalıştığını söyleyen Yıldırım, “O sıra benim 9 yaşındaki oğlum ‘Baba biz böyle mi olacaktık’ deyince hepimiz ağlamaya başladık. Kışladan Ticaret Lisesi’ne götürüldük. Lisenin girişinde bizleri arayarak alıyorlardı. O ara rütbeli bir asker gelip bizlerin aranmasına tepki gösterdi. O subay ‘Ulan Allahtan korkun, zaten vatandaş ölüyor. Bir de arama mı yapıyorsunuz’ deyince aramayı kestiler” dedi.
Anlatılması zor işkenceler
Olayların hemen ardından Antep’e yerleştiklerini belirten kızı Gülay Yıldırım (57) da, 40 yıllık süre zarfında sadece 3 kez bazı resmi işlemler için Maraş’a gittiğini ifade etti.
Saldırılar başladığı zaman evde olduklarını ve dışarıdan yoğun bir şekilde silah sesleri duymaya başladıklarını anlatan Gülay Yıldırım, kapının önüne çıkan babasının üzerine o sıra ateş edilmeye başlandığını dile getirdi. Yıldırım, “Bir tanıdığımızın evinde kiracı olarak kalan bir kadın geldi. Gözü yaralıydı. Bize evlerinin yakıldığını, oğlunun ve gelininin öldürüldüğünü söyledi. Babam bizim evin dış kapısının dışardan açılmaması için kapının arkasına depodaki odunları yığdı” dedi.
Sonrasında yaşananları anlatmakta zorlanan Yıldırım, “Çok acı bir olay. Çok ev yakıldı, çok insan öldürüldü. İnsanlara anlatılması zor işkenceler yaptılar. Olaylar önceden planlamıştı. Ben Maraş’a ayak basmıyorum. Maraş’ta büyümeme rağmen şuan Maraş’a gitsem hiçbir yerini tanımam. Maraş’a gittiğimde çok kötü oluyorum” diyebildi.
Anma programı
Katliamın 40’ıncı yıl anma programı ise şöyle: Pir Sultan Alevi Kültür Derneği, Alevi Kültür Dernekleri Federasyonu, Erenler Kültür Derneği, Pazarcık Alevi Kültür Derneği ve Narlı Alevi Kültür Derneği organizasyonu ile 22 Aralık’ta saat 11.00’de Yörük Selim Mahallesi Cemevi’nde toplanılacak. Konuşmalar ile başlayacak program, lokma dağıtımı ile devam edecek. Akşamda aynı mekanda cem düzenlenecek.
Kaynak: MA