Yeni yıla faizi indirerek, enflasyonu düşürmek ve döviz kurlarındaki artışı durdurmak adına estirilen ideolojik “fırtına” sürüyor. Ancak bu fırtınada kimin nereye düşeceği henüz bilinmiyor. On beş gündür, iktidarın günlük müdahalelerine rağmen dolar kurunun 13-14.00 arasındaki iniş çıkışı bu işin hiç de kolay olmayacağı izlenimi veriyor. Dolar 13.00 liranın altına düşse bile bunun bedeli ise ağır olacak.
İlk işaretleri de geldi zaten. Yeni yılın ilk 10 gününde peş peşe gelen 2 liralık akaryakıt zammı böyle bir şey. Sadece petrol fiyatları mı, elektrik de öyle. Bu da enerji kaleminden kaynaklı girdi maliyet artışlarına, popüler deyimle “iğneden ipliğe” zam anlamı taşır. Geçen yıl bu zamanlar, benzin litresinin 7.00 lira olduğunu hatırlayalım. Bugün 13.60 lira. İki kat artış. Daha “bu artış yeni bir zamma maruz kalacağımızı gösteriyor” demeden ilk yansıması geldi. Sputnik, Edirne Ticaret Borsası’nda Anadolu kırmızı sert buğday kilosunun en yüksek 4 lira 163 kuruştan satıldığını duyurdu. Ocak 2020’de buğdayın en yüksek satış fiyatı 1 lira 604 kuruş idi. Yani buğday fiyatı 2.5 kat artmış.
İlginç olan doları 18.79’dan 11.10’lara düşürmek için kasayı boşaltan iktidarın, petrol fiyatlarının dolarla başa baş gelmesine karşı sessiz kalması… Çok geçmedi, benzin istasyonlarının “batıyoruz” sesleri ortalığı sardı. 2005’ten beri litre başına 1 lira kazandıklarını iddia eden istasyon sahipleri, “Mazot 5 lirayken 1 lira kazanıyorduk, şimdi 14 lira oldu yine 1 lira kazanıyoruz. Kâr oranı yüzde 20’den yüzde 9’a düştü” diyor. Gerisi? Yüksek enflasyonla yoksullaşan sabit gelirlilere yüklenmiş dolaylı ek vergi demektir.
Doları düşürmek için MB’nin heba edilen rezervleri daha fazla borç ve vergi anlamı taşıyor. Ayrıca para olmadığı için yeni özelleştirme, bedava satışlar demektir. Abu Dabi Kalkınma Holdingi Başkanı Al Suwaidi, İngiliz Financial Times (FT) gazetesine ilginç açıklamalarda bulunmuş. Liranın değer kaybına işaret ederek, “Eğer uzun vadeli bakarsanız, Türkiye’de varlık satın almak için harika bir zaman” diyor. Al Suwaidi, Türkiye Varlık Fonu ile bir dizi fırsatla ilgili görüşme halinde olduklarını da belirtiyor. Bedavaya satış!
1994’teki dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in ünlü 5 Ocak kararlarına yol açan ya da AKP’yi iktidara taşıyan 2001 krizini andıran bir durum. Tüm bu krizlerin altında savaş harcamalarının varlığını ve de hukukun fiilen askıda olduğunu unutmayalım. Çiller döneminde benzer bir kriz nedeniyle istifa eden Merkez Bankası eski başkanlarından Nihat Bülent Gültekin, bu benzeşmenin önemli yanlarından birinin şeffaf olmayan ve yanlış ekonomi politikaları olduğuna vurgu yaparken, hukukun hiçe sayılmasına işaret ediyor. Dünya’ya konuşan Gültekin, 94 krizini, “Faizleri, ekonomik kurallarını anlamadan, ya da yok bilerek, cin fikirlerle indirmeye çalışmanın yüksek maliyeti” olarak özetlerken, aslında bugünkü duruma da işaret ediyor.
Tüm bunlar varken, Cumhurbaşkanı’nın grup toplantısında konuşmasının çoğunu HDP’yi hedefe koymasından, Bahçeli’nin HDP’nin kapatılmasını istemesinden daha doğal ne olabilir ki! Aslında bu durum, içinde bulunulan krizin ne kadar vahim olduğunu gösteriyor.