Korona salgını ve salgının tetiklediği ekonomik krizle mücadele anlamında en büyük parasal kaynağı şu ana kadar ABD ayırdı. Bu ülke aynı zamanda dünyada biyolojik pandemilere karşı en hazır ülke olarak sıralanıyor.
Bu sıralama, “Küresel Sağlık Güvenliği Endeksi” adı verilen ve aralarında John Hopkings Kamu Sağlığı Okulu ve The Economist’in de bulunduğu bir grup kuruluş tarafından her yıl düzenli olarak yayınlanan bir endekste yer alıyor:
Endeks (1) 195 ülkenin biyolojik tehditlere ve olası bir pandemiye karşı ne kadar hazır olduklarını (ya da olmadıklarını) gösteriyor. Bunun için 6 kategori, 34 gösterge ve 85 alt gösterge kullanılıyor. En hazırlıklı ülke 100 puana en yakın ülke olarak tanımlanıyor.
ABD: Kâğıttan Kaplan
Korona pandemisi daha ortaya çıkmadan önce (2019 yılında) yayınlanan endekse göre ilk sırada 83,5 puan ile ABD yer alıyor. Ancak bu ülkede Koronavirüs vakaları tam anlamıyla bir patlama yaptı. Öyle ki ABD (iki gün önceki verilere göre), resmi vaka sayısında 124.000’e yaklaşarak ilk sıraya ve ölen kişi sayısında 2,231 ile altıncı sıraya oturdu. Daha önemlisi vaka sayısının artışı bu ülkede diğerlerine göre çok daha hızlı seyrediyor. (2)
Diğer yandan resmi verilerin gerçeği yansıtmadığı da ileri sürülüyor. Nitekim bir çalışmaya göre, bu yazın sonuna kadar 2,2 milyon Amerikalı doğrudan Korona virüsünden hayatını kaybedecek.(3)
ABD’nin bu durumu bir yandan, hazırlanan bu türden endekslerin gerçeği ne ölçüde yansıttığını sorgulatırken, diğer yandan da 20. yüzyıla damgasını vurmuş bir ülkenin bir virüs karşısında ne kadar çaresiz, başarısız, hazırlıksız olduğunu ortaya koydu. Kapitalizmin bu en gelişkin örneğinin bu durumu dünyada şaşkınlıkla karşılandı. Çünkü bu ülke dünyanın en zengin, en güçlü ve bilimsel ve teknolojik anlamda en gelişmiş ülkesi olarak kabul ediliyordu. Bir biyolojik felaket bu imajı yerle bir etmeye yetti.
Buna karşılık 48,2 puanla 51. sırada yer alan Çin’in (Türkiye’nin 21 sıra altında) virüs karşısında gösterdiği başarısı herkesi hayrete düşürdü.
Konformizm ve inkâr
Monbiot Korona pandemisi karşısındaki çaresizliğimizi, “adeta yapay bir konformizm ve inkardan oluşan bir köpük içinde yaşadığımız” gerçeği ile ilişkilendiriyor.
Ona göre (4), bu köpük içinde (özellikle de gelişkin ülkelerde yaşayanlar) sadece dünyanın değil, gezegenin de hakimi olduğumuza, başkalarına ödettirdiğimiz bedellerle biriktirdiğimiz servetlerimizle, lüks konutlarımızla, otomobillerimizle, işyerlerimizle ve devasa alış veriş mekanlarımızla biyolojik ve diğer ekolojik felaketlere karşı kendimizi adeta koruyucu bir zar ile koruyabileceğimize inandık. Kendimizi toplumdan soyutladık. Ancak Koronavirüs bu köpüğü söndürdü, koruyucu zarı yırttı. Kendimizi bir anda savunmasız bulduk.
Kısaca efendisi olduğunu, yönettiğimizi düşündüğümüz doğa, biyoloji hayatlarımızı darmadağınık etti. Bu pandemi bizlerin doğayı yönetmediğini, bizim asıl biyoloji, fizik kanunlarına tabi olduğumuzu ve yaşanabilir bir gezegene bağımlı olduğumuzu gösterdi.
Bu yaklaşım kuşkusuz kapitalist üretim tarzının biyolojik ve ekolojik felaketlerdeki belirleyici rolünü ikincilleştirdiği için eleştirilebilir. Ancak sanal bir zenginlik içine düşüp tam bir yabancılaşma yaşayan günümüz insanının tutumunu da iyi tanımladığını kabul etmek gerekiyor.
2 trilyon dolarlık destek
Yaklaşan ekonomik krizin yanı sıra bozulan bu imajını da düzeltmek için Trump Yönetimi Korona salgınının neden olduğu ekonomik yıkıma karşı şu ana kadarki en büyük boyutlu ve kapsamlı mali önlemleri de almak zorunda kaldı. 24 Mart tarihinde ABD Senatosunda kabul edilen ve toplamda 2 trilyon dolarlık (bizim milli gelirimizin neredeyse 3 katı kadar) bir mali destek içeren pakette, bir yandan büyük sermaye gruplarına ciddi nakit transferleri; diğer yandan da istihdam kayıplarını, iflasları ve diğer ekonomik kayıpları önlemeye yönelik önlemler var.
Pakette genel olarak sağlık hizmetleri için 240 milyar dolarlık bir kaynak ayrılırken, ayrıca hastanelere medikal malzeme alımı için 75 milyar dolarlık ilave bir destek veriliyor. Korona salgınını izlemekle sorumlu Korona Kontrol Merkezi’ne 4,5 milyar dolarlık bir nakit desteği verilmesi öngörülüyor.(5)
Öte yandan paketteki diğer mali önlemler maliye politikalarının sınıf mücadelesinin temel alanlarından biri olduğu gerçeğini ve sınıfsal boyutu inkar edilerek her hangi bir mali politika analizi yapılmaması gereği de önümüze koyuyor.
Sermayeye 867 milyar dolar
Öyle ki sermaye kesimine toplamda 867 milyar dolarlık bir destek öngörülüyor. Bunun 500 milyar doları büyük sermayeye ve 367 milyar doları küçük ve orta ölçekli işletmelere (500 işçiden az işçi çalıştıran) verilecek. Bu büyük şirketler genelde Trump Yönetiminin gözdesi bazı sektörlerde faaliyette bulunuyorlar (havayolu, savunma, cruise-gemi işletmeleri, oteller vd). (6) Hava yolu şirketleri 58 milyar dolarlık bir pay ile ve savunma sanayi şirketleri 17 milyar dolar ile (7) paketten beklediklerini alıyorlar. (8)
Aslında büyük krizlerde finans kapitalin kayrılması yeni bir durum değil. Örneğin 2008 krizi sonrasında Obama Yönetimi de büyük sermaye gruplarına toplam 787 milyar dolarlık bir mali destek sağlamıştı. Yani ABD’de bu bir devlet politikası olarak her iktidar döneminde sürüyor.
KOBİ’lere verilecek desteğin amacının işten çıkartmaları önlemek ve işçilerden kesilen ve bir tür gelir vergisi ve SGK primi karmasından oluşan payroll vergilerinin ödenmesini kolaylaştırmak olduğu ileri sürülüyor. (9)
Hanelere kişi başı 1,200 dolar
Pakette orta sınıf ve işçi sınıfı ailelerine 250 milyar doları doğrudan nakit ve 250 milyar doları işsizlik sigortası fonundan yapılacak ödemeler olmak üzere 500 milyar dolarlık bir destek yer alıyor. Böylece (geçici olarak) ailelere yetişkinler için en az 1,200 dolar ve çocuklar için çocuk başına 500 dolar verilecek. Bunun için tek bireyin yıllık toplam gelirinin 75,000 doları, iki ebeveynin toplam gelirlerinin 112,500 doları aşmaması gerekiyor. Bu desteğin ortalama 1,523 doları bulması bekleniyor. Bu uygulamadan Korona virüslü olanlara evde bakım hizmeti veren yakınları da yararlanabilecek. Ancak bu destek “kurtarma vergi iadesi” adı altında vergi mükelleflerinin 2018 ve 2019 yılında ödedikleri vergilerden iade şeklinde verilecek. Neden olacağı vergi kaybı ise 301 milyar dolar olarak tahmin ediliyor. (10)
Ücretli hastalık izni
Pakette işçilere dönük önemli bir düzenleme bu desteklerden yararlanacak olan işletmelerde işçilerin salgın nedeniyle işten çıkartılmalarının yasaklanıyor olması. Bu işçilerin sosyal haklarının da tam olarak karşılanması gerektiği belirtiliyor. Ayrıca bu işyerlerinde 1 Ocak tarihinden geçerli olmak üzere en düşük saatlik işçi ücreti 15 dolar olarak ödenirken, ücretli hastalık izni 40 saate çıkartılıyor. Bu uygulamadan taşeron işçileri de faydalanabilecek. (11)
600 Dolar ilave işsizlik yardımı
Eğer işçiler her şeye rağmen işsiz kalırlarsa, mevcut işsizlik yardımına maksimum 600 dolar ilave biçiminde işsizlik yardımı desteği alabilecekler. Bu destekten geçici, yarı zamanlı tüm işçiler (eğlence sektöründe müzisyen olarak çalışanlar da) yararlanabilecek, ama bu destek sadece 4 ay sürecek. (12)
Buna karşılık işverenler kriz boyunca işçilere ödedikleri 10,000 doları aşmayan ücretlerin yarısını “payroll vergisi iadesi” olarak geri alabilecekler. Ayrıca işverenlerin payına düşen bu verginin ödemeleri 2021 yılı başına kadar erteleniyor. (13)
Hassas gruplara destek
Hassas guruplardan sayılan gazilerin sağlığı için kullanılmak üzere 20 milyar dolar; otobüs ve metrolarda sağlık personelinin ücretsiz seyahatini karşılayabilmek için 20 milyar dolarlık destek verilecek. Ayrıca posta ve kargo işçilerinin sendikaları aracılığıyla ödenmesi gereken 11 milyar doları bulan bir sağlık harcaması ödemesi de iptal ediliyor. (14)
Son olarak büyük şirketlerin üst düzey yöneticisi konumundaki yöneticilerin ortalama bir işçiden (salgın sona erene kadar) en fazla 50 misli ücret alabilecekleri de şartlar arasında yer alıyor.(normalde 700 katı bulabiliyor).
Paket sadece 1 aylık açığı kapatır
Mali destek paketinin ayrıntılı bir analizini yapan ABD’li iktisatçı Rasmus’a göre; (15) gerçekte yapılacak toplam harcama 2 trilyon dolar değil, 1,650 trilyon dolar olacak. Aradaki 350 milyar dolarlık farkı çoğaltan etkisinin yaratacağı ileri sürülse de, ekonominin bu verili halinde çoğaltan etkisinin bunun sağlayabilmesi mümkün değil.
Bu yüzden bu nakitler ya borç ödemelerinde kullanılacak ya da gelecekteki kötü günlerde harcanmak üzere gömüleme yapılacak. Yani Rasmus’a göre, (16) harcanarak yaratacağı talep artırma etkisi çok cılız kalacak. Çünkü yaklaşık 1,7 trilyon dolarlık bir harcama ABD ekonomisinin sadece bir aylık harcamasına denk düşüyor. Yani böyle bir kamu harcaması ile sadece 1 aylık talep açığı kapatılabilir.
Danimarka: Sınıfsal uzlaşı
Sınıflar arası uzlaşmayı yansıtan bir programı Danimarka Hükümeti açıkladı. (17) Toplamda 42 milyar dolarlık (salgın daha uzun sürerse 15 milyar dolar daha kaynak ayrılacak) bir kaynak krizle mücadele için ayrıldı. Bu rakam ülke milli gelirinin yüzde 13’üne denk düşüyor.
KDV ve SGK ertelemeleri dışında sermaye kesimine üç ay boyunca verilecek destekler şöyle sıralanıyor: Gelirlerinin kriz yüzünden yüzde 40’ını kaybeden KOBİ’lerin aylık kira ödemesi gibi düzenli masraflarının yüzde 80’i, tamamıyla kapanan restoran ya da kuaför gibi işletmelerin masraflarının yüzde 100’ü ve gelirlerinin yüzde 30’unu kaybeden daha büyük işletmelerin düzenli masraflarının yüzde 70’i bu programdan karşılanacak.
Ayrıca Danimarka Hükümeti işçilerle ilgili olarak da önemli önlemler aldı. Buna göre üç ay boyunca; kamu çalışanlarının neredeyse tamamı evlerine gönderilip maaşları düzenli ödendiği gibi, evlerine gönderilen özel sektör çalışanlarının ücretlerinin yüzde 75 ile yüzde 90’ı bu programdan ödeniyor. Ayrıca işçilerin ücretli sağlık izin süresi genişletiliyor.
Türkiye: 100 milyar liralık destek
Türkiye’de Cumhurbaşkanı Erdoğan “Ekonomik İstikrar Kalkanı” adlı 19 maddelik bir mali destek paketi açıkladı. Paketin toplamda 100 milyar liralık (yaklaşık 15 milyar dolar) bir büyüklüğü olduğu ileri sürülüyor. Bu haliyle 2020 bütçesinin yaklaşık yüzde 10’una denk düşen bu paketin önemli bir kısmı vergi ertelemesi, vergi indirimi gibi vergisel teşviklerden oluştuğu gibi, paket ağırlıkla sermaye kesimini kollayan bir paket özelliğini taşıyor.
Paket sadece mali politikalardan oluşmuyor. Örneğin bu paketle nakit akışı bozulan firmaların bankalara olan borçları 3 ay süreyle erteleniyor. Keza ihracatçıya stok finansmanı desteği sağlanırken ve esnaf ve sanatkârların Halk Bank’a olan kredi borçlarına ait anapara ve faiz ödemeleri 3 ay süreyle ve faizsiz olarak erteleniyor.
Asıl destek sermayeye
Sermaye kesimine verilen destekler bununla da sınırlı değil. Kredi Garanti Fonu’nun (KGF) limiti 25 milyar liradan 50 milyar liraya yükseltilerek likidite ihtiyacı oluşan ve teminat açığı bulunan firmalara göreli olarak ucuz kredi verilmesi planlanıyor.
Paketin açıklanmasından sonra Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na eklenen geçici bir madde ile finansmanı İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanmak üzere, işverenlere, ödeyecekleri sigorta priminden mahsup edilerek işçi başına aylık 75 lira asgari ücret desteği sağlanması karara bağlandı. Bunun toplam maliyetinin yaklaşık 7 milyar lirayı bulması bekleniyor. (18)
Gözde sektöre kıyak
Ayrıca dönemin gözde sektörü olan inşaat sektörünün canlandırılması için 500 bin liranın altındaki konutlarda kredilendirilebilir miktar yüzde 80’den yüzde 90’a çıkartılıyor, yani asgari peşinat yüzde 10’a düşürülüyor. Böylece tipik bir fırsatçılık örneği ile büyük müteahhitlere destek veriliyor.
Sermaye destekleri vergi politikalarıyla da sürdürülüyor. Bu çerçevede vergi indirimleri ve ertelemeleri yapılıyor.
Ağırlık vergi teşviklerinde
Örneğin perakende, AVM, otomotiv, lojistik, tekstil-konfeksiyon, konaklama ve yiyecek-içecek gibi sektörlerdeki işletmelerin; muhtasar, KDV ve SGK primleri ödemeleri 6 ay ertelenirken, yeni vergilerden biri olan Konaklama Vergisi Kasım ayına kadar öteleniyor. Otel kiralamalarına ilişkin irtifak hakkı bedelleri ve hâsılat payı ödemeleri de Nisan, Mayıs ve Haziran ayları için 6 ay süreyle erteleniyor.
En temel /zaruri tüketim mallarında dahi her hangi bir KDV ya da ÖTV indirimine gidilmezken, insanlara evde kalmaları, seyahat etmemeleri önerilirken, iç havayolu taşımacılığında 3 ay süreyle KDV oranı yüzde 18’den yüzde 1’e indiriliyor.
Ücretli izin yok, işçi çıkartma yasağı sürüyor
İşçilerin yararına olduğu ileri sürülen geçici “kısa çalışma ödeneğinden” yararlanma koşullarının yumuşatılması öngörülüyor. Bu uygulama, faaliyetine ara veren iş yerlerindeki işçilere geçici bir gelir desteği gibi görülürken, gerçekte işverenlerin maliyeti azaltıyor.
Yani dünya örneklerinde görülen doğrudan ücret desteği, işçi çıkartma yasağı, ilave gelir desteği gibi işçileri korumaya dönük önlemler bu pakette yer almıyor.
Buna karşılık pakette bir makyaj niteliğinde olmak üzere en düşük emekli maaşının 1,500 liraya yükseltilmesi, emeklilerin bayram ikramiyesinin 1 ay öne çekilmesi, ihtiyaç sahibi ailelere yapılacak nakdi yardımlar için ilave 2 milyar liralık bir kaynak ayrılması gibi düzenlemeler mevcut.
Borçlandırarak yönetmeye devam
Yurttaşların geçimini nasıl sağlayacağına ilişkin tek düzenleme ise neo-liberal politikalara uygun bir düzenleme: Uygun ve avantajlı şartlarda sosyal amaçlı kredi paketleri devreye sokuluyor.
Yani emekçiye reel gelir artışı sağlamayan siyasal iktidar (17 yıldır yaptığı gibi), bir kez daha banka kredileri aracılığıyla emekçileri borçlandırarak tüketim harcamalarını artırmak ve böylece ekonomiyi canlandırmak istiyor.
Bu arada (yangından mal kaçırırcasına) belediyelere kayyum atanmasının sürdürülmesi, doğal koruma alanlarının imara açılması ve Kanal İstanbul Projesinin ilk ihalesinin yapılması siyasal iktidarın sadece toplum sağlığını değil, seçme ve seçilme hakkını da, ekonomik ve ekolojik konuları da önemsemediğini gösteriyor.
Ancak bu gelen kriz 2008 krizi gibi bir kriz değil. Hem talep, hem arz yönlü kaynakları olduğu gibi, yüksek özel sektör borçları nedeniyle finansal boyutları da olan bir kriz. Dolayısıyla da böyle bir krizi yukarıda anlatılan ve daha ziyade pansuman niteliğindeki talep artırmaya dönük kısıtlı önlemlerle ve bu arada yapılan fırsatçılıkla önleyebilmek asla mümkün olmayacak.
Ayrıca bir süredir savaş, KÖİ projelerinin Hazine’ye getirdiği yükler ve diğer sermaye destekleri gibi nedenlerden dolayı ciddi bir bütçe açığı veren ekonominin (sözü edilen bu 100 milyar liralık mali destekle birlikte) açığının daha da artacağı, bunun da kamu maliyesi krizine doğru gidişi hızlandıracağını öngörmek gerekiyor.
…devam edecek: Alınan maliye politikası önlemleri krizi neden önleyemez?
DİP NOTLAR:
- Global Health Security Index2019, https://www.ghsindex.org (24 March 2020).
(2) Confirmed Cases and Deaths by Country, Territory, or Conveyance, https://www.worldometers.info/coronavirus/#countries (28 March 2020).
- Ed Yong, “How will pandemic end”, https://www.theatlantic.com (28 March 2020).
- George Monbiot, “Real Life”, https://www.monbiot.com (29 March 2020).
- Mark Gruenberg, “After tugging, Congress and Trump agree on $2 trillion stimulus bill”, https://www.peoplesworld.org (24 March 2020).
- Jack Rasmus, “US Senate’s Final Stimulus Bill-Why It Won’t Be Enough”, https://jackrasmus.com (25 March 2020).
- “Senate Passes Updated Economic Relief Plan (CARES Act) for Individuals and Businesses”, https://taxfoundation.org (25 March 2020).
- Rasmus, agm.
- Senate, agm..
- Gruenberg, agm.
- Rasmus, agm.
- Senate agm.
- Gruenberg, agm.
- Rasmus, agm.
- Denmark Unplugs the Economy”,https://taxfoundation.org/denmar-coronavvırus-relief-plan (26 March 2020).
- https://t24.com.tr/haber/asgari-ucret-destegi-tbmm-de-kabul-edildi-7-milyar-liraya-yakin-destek-verecegiz (24 Mart 2020).